08/12/2009 20:17
Osmanlı padişahlarının otuz beşincisi ve İslam halifelerinin yüzüncüsü.

Saltanatı: 1909-1918

Babası:Sultan Abdülmecid Han - Annesi:Gülcemal Kadın Efendi

Doğumu: 2 Kasım 1844 Vefatı: 3 Temmuz 1918

Çocukluğundan itibaren hususi olarak iyi bir tahsil ve terbiye ile büyüdü. Yüksek din ve fen bilgilerini okudu. Arapça ve Fransızca'yı mükemmel bir şekilde öğrendi. Uzun şehzadelik devrinin çoğunu okumakla geçirdi.

1890 senesinde İngilizlerin yardımıyla kurulan ve padişah aleyhtarı Türk, Rum, Ermeni, Arnavut ve Yahudiler ile Bulgar, Sırp ve Yunan çeteleri tarafından desteklenen İttihad ve Terakki Cemiyeti, 1909 yılında Sultan II. Abdülhamid Han'ı tahttan indirdi ve yerine kukla bir vaziyette Mehmet Reşad Han'ı geçirdi. Devlet idaresine tamamen hakim olan İttihatçılar istedikleri kabineyi iş başına getiriyorlar, istemediklerini ise baskı ve tehditle görevden uzaklaştırıyorlardı. Sultan Abdülhamid taraftarı diyerek pek çok kişiyi idam ettirdiler. Herkes ölüm ve hapis korkusu içine düştü. Memlekette can, mal ve namus emniyeti kalmadı. Devlet düşmanlığı, küfür ve dinden dönme moda olmaya yüz tuttu. Her vilayette zalimler, asiler ve zorbalar türedi. Bunun neticesi olarak Arnavutluk'ta isyan hareketleri başladı. Arnavutluk bölgesi mebusları hükümete müracaat ederek şiddet hareketlerine başvurulmadan bölgeye bir nasihat heyeti gönderilmesini istediler. Ancak şiddet taraftarı olan İttihad ve Terakki mensupları, Mahmut Şevket Paşa komutasında büyük bir orduyu Arnavutluk'a göndermelerine ve pek çok kan dökülmesine sebep oldukları halde isyanı önleyemediler. Sultan Reşat 16 Haziran 1911'de Kosova'ya gitti. Beş yüz yirmi iki sene önce dedesi Murad-ı Hüdavendigar'ın zafer kazandığı yerde, yüz bin Arnavut ile Cuma namazı kıldı. Huzuru temin etti. Mahmut Şevket Paşa'nın yirmi iki taburla yapamadığını, Sultan Mehmet Reşat bir gövde gösterisi ile temin eyledi.

Ancak İttihatçıların ihanet derecesine varan gafletleri devam ediyordu. Sultan Abdülhamit Han'ın bizzat körüklediği kiliseler ihtilafını, 3 Temmuz 1910'da neşrettikleri bir kanunla hallettiler. Böylece Balkan milletleri arasında ihtilaf kalmadığından, Osmanlı Devleti aleyhine kolayca birleştiler. Bu birleşme bir süre sonra (8 Ekim 1912) Balkan harbinin başlamasına sebep oldu. Siyaset yapmaktan memleket müdafaasına vakit bulamayan komutanların elinde kalan Osmanlı orduları, Karadağ, Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan karşısında bozguna uğradılar. 30 Mayıs 1913'e kadar devam eden savaş sonunda, Osmanlı Devleti, Yenipazar, Libya, Girit, Rodos, Onikiada, Arnavutluk, Epir ve Trakya'yı kaybetti. Edirne'de Balkan devletleri eline düştü ise de daha sonra müttefikler arasında çıkan anlaşmazlıktan faydalanılarak tekrar kazanıldı. Son facialarla Afrika kıtası ile ilişiğimiz kesilirken, Avrupa'da çok küçük bir toprağımız kaldı. Afrika'da bir milyon iki yüz bin, Rumeli'de ise iki yüz elli bin kilometrekarelik yerimiz elden gitti.

İttihat ve Terakki'nin gafil, cahil, fırkacı, bölücü idaresi neticesinde Osmanlı Devleti, padişahın haberi bile olmadan bu defa da dünyanın süper güçlerine karşı Almanya safında I. Dünya Savaşı'na katıldı (11 Kasım 1914). Dört sene süren savaş sonunda koca Osmanlı İmparatorluğu yağma olundu. Bir milyon kilometrekareden fazla toprak kaybedildi. Asker zayiatının yekünü ise beş yüz elli bini şehit diğerleri yaralı, kayıp ve esir olmak üzere bir milyonun üzerindeydi.

Sultan Mehmet Reşad, memleketin içinde bulunduğu durumun ıztırabı içerisinde 3 Temmuz 1918'de vefat etti. Cenazesi kendisi tarafından hazırlanmış olan Eyüp'teki türbesine defnedildi.

Mehmet Reşad Han, halim, selim ve merhametli bir şahsiyet olup, terbiye ve nezaketi her türlü ölçünün üstünde bulunuyordu. Meşrutiyet anayasası çerçevesinde devleti idare etmek istedi. Ancak İttihatçıların Osmanlı Devleti aleyhindeki faaliyet ve icraatlarının önüne geçecek kudrette değildi. Hükümeti ele geçiren İttihatçıların çoğu, hatta din işleri başkanı olan şeyhülislam Musa Kazım dahi masondu. Bu sebeple Sultan Reşad Han'ın saltanat devri, İttihatçıların keyfî ve mesuliyetsiz icraatları neticesinde büyük hadiseler ile geçti. Neticede üç kıta yedi denize hakim olan Osmanlı Devleti, dünya çapında faaliyet gösteren yıkıcı ve bölücü teşkilatların, planlı, sinsî çalışmaları sonucu yok olma noktasına getirildi.

Önceki
Önceki Konu:
2. Abdülhamid
Sonraki
Sonraki Konu:
Vahdettin Han

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu