18/04/2014 14:00
Alm. Sprichwort, Fr. Proverbe, İng. Proverb. Yüzyıllarca süren bir zaman dilimi içinde, tecrübeler sonucunda çeşitli sebeplerle söylenerek, sayısız hikmetleri küçük ve kısa sözler haline getiren, dedelerden torunlara kalan ibretli, özlü ve kısa sözler.

Atasözleri, herhangi bir olay ve konu karşısında bazı ortak düşünceleri, tecrübeleri, tenkitleri, teklifleri, nasihatleri vb. ifade için kullanılırlar. Bunlar bir toplumun meydana getirdiği ortaklaşa değerlerdir. Türk folklörü içinde atasözlerinin büyük bir yeri vardır. Milletimiz, atasözü yönünden zengin bir kaynağa sahiptir. Birbirinden güzel ve manalı sayısız atasözümüz vardır. Bu sözlerin derlenip toparlanması ve yazıya geçirilmesi çok büyük dikkat ve incelik ister. Araştırmacılar, konuyla ilgili çalışmalar yapmakta ve kıymetli eserler hazırlamaktadırlar.

Atalarsözüne eskiden, "darb-ı mesel", yahut kısaca "mesel" denilirdi. Sonraları bu ifade "Atasözü" şeklinde klişeleşti. Türk atasözleri ilk defa Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lügat-it-Türk isimli eserinde derlenip toplanmış ve pekçok atasözü bir araya getirilmiştir.

Her milletin kendine has atasözleri vardır. Bunlar o milletin inanç, kültür ve medeniyetlerinin tesiri altında şekillenmişlerdir. İfade ettiği mana genellikle söylenen kelimelerin anlamlarında aranmaz. Bu sözler herhangi bir konu ile ilgili çok geniş bir düşünce ve fikir atmosferi doğuran, ince, zarif ve nükteli ifadelerdir. “Ağaç yaş iken eğilir” sözü; aslında terbiye ve eğitimin küçük yaşlarda başlaması gerektiğini, huy ve alışkanlıkların insan hayatında henüz çocukken şekillenmeye başladığını ifade eder.

Diğer atasözleri de böyledir. Atasözleri ile deyimler ve kelam-ı kibar (büyüklerin sözleri) birbirine karıştırılmamalıdır. Atasözleri bir hüküm ifade eden ve toplumun ortaklaşa meydana getirdiği sözlerdir. Kelam-ı kibar ise, büyükler tarafından söylenip, söyleyeni belirli, eğitici ve öğretici, doğru yolu gösterici sözlerdir. Bunlara vecize de denir.

Atasözleri, daima doğru yol göstererek, öğüt ve nasihat verir. İnsanları, günaha, isyana, hırsızlığa ve kötülüğü davet ve teşvik edici sözler, umumiyetle bazı düşman güçler tarafından söylenilmiş ve kabul ettirilmeye çalışılmıştır. Bunlar bir müddet için kullanılsalar da neticede unutulup giderler. Mesela “Devlet malı deniz, yemeyen domuz.” “Akçası ak olanın bakma yüzünün karasına.”, “Erliğin onda dokuzu kaçmaktır.”, “Pire itte bit yiğitte bulunur.” gibi uydurma ve zararlı sözler böyledir.

Çoğu atasözlerinin mutlaka bir “dar” bir de “mecazlı” manaları vardır. Dar anlam, çürütülmez bir gerçeğe, bir deneye dayanır. Mecazlı anlam ise, onlara eski-yeni, her meseleye uyabilen bir yorum ve izah alanı sağlar. Atasözleri uslup yönünden; dili sade ve güzel kullanışın en az kelime ile en geniş manaları ifade edişin birer şaheseridir. Bunlarda yersiz ve gereksiz kelime bulunmaz.

Türk atasözlerinde divanlar, mesneviler ile nasihat eserlerinde çok rastlanır. Ayrıca başlı başına atasözlerine yer veren eserler de vardır. Yazmaların dışında; Şinasi’nin Durub-i Emsal-i Osmaniye, Ahmed Vefik Paşanın Müntehabat-ı Durub-i Emsal, Ahmet Midhat Efendinin Türki Durub-i Emsal gibi eserler son devirde ortaya konmuştur.

ATASÖZLERİ

A

- Aptal düğünden, çocuk oyundan usanmaz.

- Aça dokuz yorgan örtmüşler, yine uyuyamamış.

- Acıkan doymam, susayan kanmam sanır.

- Acındırırsan arsız olur; acıktırırsan hırsız olur.

- Aç gözünü, açarlar gözünü.

- Açın gözü ekmek teknesinde olur.

- Açlık ile tokluğun arası yarım yufka.

- Aç tavuk kendini buğday (arpa) ambarında sanır.

- Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil.

- Adam adamdan korkmaz; utanır (hatır sayar).

- Adam adamdır, olmazsa da pulu (parası); eşek eşektir, olmazsa da çulu.

- Adam adamı bir kere aldatır.

- Adam ahbabından (dostlarından) bellidir.

- Adamak kolay, ödemek güçtür.

- Adamın eti yenmez, derisi giyilmez, tatlı dilden başka nesi var.

- Adam kıymetini adam bilir.

- Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür.

- Ağacı kurt, insanı dert yer.

- Ağacın meyvesi olunca başını aşağı salar.

- Ağaç yaş iken eğilir.

- Ağaran baş, ağlayan göz gizlenmez.

- Ağır taş yerinden oynamaz.

- Ahmağa yüz, aptala söz vermeye gelmez.

- Ahmak (şaşkın) misafir ev sahibini ağırlar.

- Akacak kan damarda durmaz.

- Ak akçe kara gün içindir.

- Akıllı düşman akılsız dosttan hayırlıdır.

- Akılsız başın zahmetini ayaklar çeker.

- Akıl (akıllı) isen açma sırrını dostuna; dostunun dostu vardır, o da söyler dostuna.

- Ak koyunun kara kuzusu da olur.

- Akşamın hayrından sabahın şerri yeğdir.

- Alçak yerde tepecik kendini dağ sanır.

- Alet iş görür, el övünür.

- Allah gümüş kapıyı kaparsa altın kapıyı açar.

- Allah kulundan geçmez.

- Allah sabırlı kulunu sever.

- Allah sevdiğine dert verir.

- Al malın iyisini çekme kaygısını.

- Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.

- Altın ateşte, insan mihnette belli olur.

- Altın eşik gümüş eşiğe muhtaç olur.

- Altının kıymetini sarraf bilir.

- Altın leğenin kan kusana ne faydası var.

- Altı olur, yedi olur, hep Allah’ın dediği olur.

- Aman diyene kılıç kalkmaz.

- Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.

- Araba devrilince yol gösteren çok olur.

- Arabanın arka tekerleği öndekinin izine basar.

- Arayan Mevlasını da bulur belasını da.

- Arı bal alacak çiçeği bilir.

- Arefe günü yalan söyleyenin, bayram günü yüzü kara çıkar.

- Arpa eken buğday biçmez.

- Arsızın yüzüne tükürmüşler; “Yağmur yağıyor!” demiş.

- Aslını saklayan (inkar eden) haramzadedir.

- Aşıka Bağdat ırak gelmez.

- Aşını, eşini, işini bil.

- Ata dostu oğula mirastır.

- Atasını (büyüğünü) tanımayan, Allah’ını tanımaz.

- At bulunur meydan bulunmaz,meydan bulunur at bulunmaz.

- Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

- Atılan ok geri dönmez.

- At ölür meydan (nalı) kalır, yiğit ölür şanı (namı) kalır.

- Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz.

- Avradı eri, peyniri deri saklar.

- Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar.

- Ayağını yorganına göre uzat.

- Ayıpsız yar arayan (dost isteyen), yarsız (dostsuz) kalır.

- Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz.

- Azıcık aşım, kaygısız (ağrısız, kavgasız) başım.

- Azıksız yola çıkanın iki gözü el (yabancı) torbasında kalır.

- Az veren candan, çok veren maldan.

- Az yiyen az uyur, çok yiyen güç uyur.

B

- Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun.

- Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.

- Bakmakla usta olunsa (öğrenilse) köpekler (kediler) kasap olurdu (kasaplığı öğrenirdi).

- Balık baştan kokar.

- Balım olsun, sinek Bağdat’tan gelir.

- Balı, parmağı uzun olan yememiş (yemez), kısmeti olan yemiş ( yer).

- Barutla ateş, bir yerde durmaz (olmaz).

- Başa gelen çekilir.

- Başını acemi berbere teslim eden, pamuğunu cebinden eksik etmez (etmesin).

- Baş yastığı baş derdini bilmez.

- Bez alırsan Musul’dan, kız alırsan asilden.

- Bıçak yarası unutulur ama, dil yarası unutulmaz.

- Bilmemek ayıp değil, sormamak ayıp.

- Bin dost az, bir düşman çok.

- Bin nasihattan bir müsibet yeğdir.

- Bir baş soğan bir kazanı kokutur.

- Bir elin nesi var, iki elin sesi var.

- Bir elinin verdiğini öbür elin duymasın.

- Bir fincan (acı) kahvenin kırk yıl hatırı (hakkı) vardır.

- Bir korkak bir orduyu bozar.

- Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır.

- Bir selam bir hatır yapar.

- Bol bol yiyen, bel bel bakar.

- Bugünkü (akşamın) işini yarına (sabaha) koyma (bırakma).

- Buğday ekmeğin yoksa, buğday (tatlı, faideli) dilin de mi yok'

- Bülbülü altın kafese koymuşlar “ah vatanım” demiş.

- Bülbülün çektiği dili belasıdır.

- Büyük lokma ye, büyük söyleme.

C

-Cahile söz (laf) anlatmak, deveye hendek atlatmaktan güçtür.

-Cahilin dostluğundan, alimin düşmanlığı yeğdir.

- Cefayı çekmeyen safanın kadrini bilmez.

- Cömert derler maldan ederler, yiğit derler candan ederler.

Ç

- Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme.

- Çağrılmayan yere çörekçi ile börekçi gider.

- Çanağa ne doğrarsan kaşığında o çıkar.

- Çirkefe taş atma, üstüne sıçrar.

- Çobansız koyunu kurt kapar.

- Çok konuşan çok yanılır.

- Çok koşan çabuk yorulur.

- Çok söyleme arsız edersin, aç bırakma (parasız koyma, çok saklama) hırsız edersin.

D

- Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur. Dağ dağ üstüne olur, ev ev üstüne olmaz.

- Damlaya damlaya göl olur, (aka aka sel olur.)

- Danışan dağı aşmış, danışmayan düz yoldan şaşmış.

- Davulun sesi uzaktan hoş gelir.

- Demir nemden, insan gamdan çürür.

- Demir tavında dövülür, (demiri tavında dövmeli).

- Denizdeki balığın pazarlığı olmaz (bini bir paraya).

- Deveye bindikten sonra çalı ardına gizlenmek olmaz.

- Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.

- Dikensiz gül olmaz (Gül dikensiz olmaz).

- Doğru (hak) söz (ağıdan) acıdır.

- Dost acı söyler.

- Dost kara günde belli olur.

- Dost yüzünden, düşman gözünden bellidir.

- Dünya malı dünyada kalır.

- Dünya ölümlü, gün akşamlı.

- Düşmanın karınca ise de hor bakma (küçük görme).

- Debbağa sorarsan dünyada fena koku olmaz.

- Debbağ sevmediği deriyi yerden yere çarpar.

E

- Edebi edepsizden öğren.

- El için kuyu kazan evvela kendi düşer.

- El yarası onulur dil yarası onulmaz.

- El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu batman taşı sanır.

- Emanete hıyanet olmaz

- Eşeğin kuyruğunu kalabalıkta kesme, kimi uzun der kimi kısa.

- Et tırnaktan ayrılmaz.

- Evlenenle ev yapanın Allah yardımcısıdır.

F

- Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıptır.

- Fırsat her zaman ele geçmez.

G

- Garibe bir selam, bin altına değer.

- Garip kuşun yuvasını Allah yapar.

- Gel demesi kolay ama git demesi güçtür.

- Gençliğin kıymeti ihtiyarlıkta bilinir.

- Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz.

- Gönülsüz yenen aş, ya karın ağırtır ya baş.

- Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz.

- Gülme komşuna gelir başına.

- Gülü seven dikenine katlanır.

- Gün doğmadan neler doğar.

- Güneş balçıkla sıvanmaz.

- Güvenme varlığa düşersin darlığa.

H

- Hak yerde kalmaz.

- Hak yerini bulur.

- Hamama giren terler.

- Haramzade pazar bozar, helalzade pazar yapar.

- Hatasız kul olmaz.

- Hayvan yularından, insan sözünden tutulur.

- Hazıra dağlar dayanmaz.

- Her ağaçtan kaşık olmaz.

- Her deliğe elini sokma, ya yılan çıkar ya çiyan.

- Her şey incelikten, insan kabalıktan kırılır.

- Her şeyin yenisi, dostun eskisi makbuldür.

- Her yiğidin gönlünde bir arslan yatar.

- Hile ile iş gören, mihnet ile can verir.

- Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.

I

- Isıracak it dişini göstermez.

İ

- İğneyi kendine çuvaldızı ele batır.

- İki karpuz bir koltuğa sığmaz.

- İki testi tokuşunca, biri elbet kırılır.

- İnsan kıymetini insan bilir.

- İsin yanına varan is, misin yanına varan mis kokar.

- İstediğini söyleyen, istemediğini işitir.

- İş amana binince kavga uzamaz.

- İşleyen demir pas tutmaz. (paslanmaz, ışıldar.)

- İyi evlat babayı vezir, kötü evlat rezil eder.

- İyiliğe iyilik her kişinin karı, kötülüğe iyilik er kişinin karı.

- İyilik eden iyilik bulur.

- İyi olacak hastanın hekim ayağına gelir.

K

- Kabahat samur kürk olsa kimse sırtına (üstüne) almaz.

- Kalemin yaptığını kılıç yapmaz.

- Kaçan balık büyük olur.

- Kalp kalbe karşıdır.

- Kanaat gibi devlet olmaz.

- Kara (kötü) haber tez duyulur.

- Karga yavrusuna bakmış, “benim ak pak evladım” demiş.

- Karıncadan ibret al, yazdan kışı hazırla.

- Kaza, geliyorum demez.

- Kediyi sıkıştırırsan üstüne atılır.

- Kel ölür, sırma saçlı olur; kör ölür, badem gözlü olur.

- Kem söz, kalp akçe sahibinindir.

- Kendi düşen ağlamaz.

- Keseye danış pazarlığa sonra giriş.

- Keskin sirke küpüne zarar (dır).

- Kırkından sonra azanı teneşir paklar (çare bulunmaz.)

- Kısmetinde ne varsa kaşığında o çıkar.

- Kısmet ise gelir Hint’ten, Yemen’den, kısmet değilse ne gelir elden.

- Kızını dövmeyen, dizini döver.

- Kimse kimsenin çukurunu dolduramaz.

- Kimse kimsenin kısmetini yemez.

- Kimsenin ahı kimsede kalmaz.

- Kişinin kendine ettiğini kimse (alem bir yere gelse) edemez.

-Korkunun ecele faydası yoktur.

- Kul sıkılmayınca (bunalmadıkça) Hızır yetişmez.

- Kurcalama sivilceyi çıban edersin.

- Kurtla koyun, kılıçla oyun olmaz.

- Kurunun yanında yaş da yanar.

- Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.

- Kusursuz güzel olmaz.

L

- Lafla peynir gemisi yürümez.

- Lafla pilav pişerse deniz kadar yağı benden.

- Laf torbaya girmez.

- Latife latif gerek.

- Lokma çiğnenmeden yutulmaz.

M

- Mahkeme kadıya mülk değildir (olmaz).

- Mal adama hem dost hem düşmandır.

- Maşa varken elini ateşe sokma.

- Merdiven ayak ayak (basamak basamak) çıkılır.

- Mermer iyi taştan, iyilik iki baştan.

- Mezar taşı ile övünülmez.

- Misafir kısmeti ile gelir.

- Misafir umduğunu değil bulduğunu yer.

- Misk yerini belli eder.

- Mürüvvette endaze (ölçü) olmaz.

N

- Ne ekersen onu biçersin.

- Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli.

- Nerde birlik, orda dirlik.

- Nerde hareket, orda bereket.

- Ne verirsen elinle o gider seninle.

- Nikahta keramet vardır.

O

- Olacakla öleceğe çare bulunmaz.

- Otuz iki dişten çıkan otuz iki mahalleye yayılır.

Ö

- Öfkeyle kalkan zararla oturur.

- Ölüm ile öç alınmaz.

P

- Pekmezi küpten, kadını kökten al.

R

- Rahat ararsan, mezarda.

S

- Sabreden derviş, muradına ermiş.

- Sabreyle işine, hayır gelsin başına.

- Sabrın sonu selamettir.

- Sadık dost akrabadan yeğdir.

- Sağ elinin verdiğini sol elin görmesin.

- Sağlam baş yastık istemez.

- Sağlık varlıktan yeğdir.

- Sakla samanı gelir zamanı.

- Sanat, altın bileziktir.

- Sanatı ustadan görmeyen öğrenmez.

- Sarmısağı gelin etmişler, kırk gün kokusu çıkmamış.

- Sebepsiz ölüm olmaz.

- Sen ağa ben ağa, bu ineği kim sağa'

- Sırça evde (köşkte) oturan, komşusuna taş atmamalı.

- Sinek küçüktür ama mide bulandırır.

- Soğanın acısını yiyen bilmez, doğrayan bilir.

- Soran yanılmamış.

- Sora sora Mekke (Kabe) bulunur.

- Söz yaş deriye benzer, nereye çekersen oraya gider.

- Su uyur, düşman uyumaz.

- Sükut ikrardan gelir (sayılır).

- Sürüden ayrılanı kurt kapar.

- Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer.

Ş

- Şeriatın kestiği parmak acımaz.

- Şeytanın dostluğu darağacına kadardır.

T

- Taş düştüğü yerde ağırdır (taş yerinde ağırdır).

- Taşıma su ile değirmen dönmez.

- Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.

- Tatsız aşa tuz neylesin, akılsız başa söz neylesin.

- Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış.

- Tek kanatlı kuş uçmaz.

- Tekkeyi bekleyen çorbayı içer.

- Tembele dediler “kapını ört”; dedi, “yel eser örter.”

- Tembele iş buyur, sana akıl öğretsin.

- Teyze, ana yarısıdır.

- Tilkinin dönüp geleceği yer kürkçü dükkanıdır.

- Tok acın halinden bilmez (ne bilir).

- Topalla gezen aksamak öğrenir.

U

- Ucuzdur vardır illeti; pahalıdır vardır hikmeti.

- Ummadığın taş baş yarar.

Ü

- Üzüm üzüme baka baka kararır.

V

- Vasiyet ölüm getirmez.

- Vermeyince Mabud, neylesin Sultan Mahmud.

Y

- Yalancının evi yanmış kimse inanmamış.

- Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.

- Yalnız kalanı kurt yer.

- Yalnız taş, duvar olmaz.

- Yanlış hesap Bağdat’tan döner.

- Yarım hekim candan, yarım hoca dinden eder.

- Yatan ölmez, eceli yeten ölür.

- Yaya gözü ile at, bekar gözü ile avrat alınmaz.

- Yer damar damar, insan soy soy.

- Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr u kıymetten.

- Yılanın başı küçükken ezilir.

- Yiğit meydanda belli olur.

- Yolcu yolunda gerek.

- Yol yürümekle, borç ödemekle tükenir.

- Yularsız ata binilmez.

Z

- Zararın neresinden dönülürse kardır.

- Zorla güzellik olmaz.

Önceki
Önceki Konu:
Metal
Sonraki
Sonraki Konu:
Sübvansiyon

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Son Ziyaretler: