26/03/2014 9:30
Alm. Wanderung, Aus- Ein-wanderung (f), Fr. Émigration, İmmigration (f), Exode (m), İng. Migration. Dînî, iktisâdî, siyâsî, sosyal ve diğer sebeplerle insan topluluklarının bir yerden bir başka yere gitmesi. Hicret. Ferdî sebep ve maksatlarla yer değiştirmeye ve bu esnâda nakledilen eşyâların hepsine de göç denmektedir.Ayrıca kuşların, balıkların ve bâzı hayvan türlerinin, belli mevsimlerde dünyânın çeşitli yerlerine gitmeleri de göç adıyla anılır.

Târihte; sebep, mâhiyet ve neticeleri îtibâriyle en mühim göç, PeygamberimizMuhammed aleyhisselâmın,İslâm dînine inananlarla beraber, Mekke’den Medîne’ye yaptıkları göçtür. Bu büyük hâdiseye “Hicret” denir ve hicrî takvimin başlangıcıdır.(Bkz. Hicret)

Bir târih nazariyesine göre, M.Ö. 3000-4000 yıllarında Orta Asya’da yaşayan kavimlerin şiddetli ve uzun süren kuraklık sebebiyle doğuya, kuzeye, batıya ve güneye gitmelerine; “Kavimler Göçü” denmektedir. Bu göçün siyâsî, sosyal ve kültürel neticeleri üzerinde uzun durulmaktadır.Aynı bölgede M.S. 6. yüzyıldan îtibâren başlayan ve asıl ağırlığı batı istikâmetinde olan Türk göçleri, 17. yüzyıla kadar devam etmiş; İran,Anadolu ve Balkanlardan geçerekAvrupa ortalarına ulaşmıştır.Türkler, geçtikleri yerlerde birbirlerinin devamı olan devletler kurmuşlar, böylece Orta Asya içlerindenAvrupa ortalarına uzanan kültür ve medeniyet mirasları ve yerleşik Türk boyları ile bir Türk dünyâsı meydana getirmişlerdir. Bu göçler sırasında Türklerin bir kolu, Karadeniz’in kuzeyinden geçerekAvrupa ortalarına gelmiş, burada Avrupa Hun Devletini kurup, bir müddet yaşadıktan sonra diğer yerli kavimlerin arasında Hıristiyanlaşarak, eriyip gitmiştir.

Ortadoğu üstünden Mısır’a doğru yol alanlar da, kurdukları çeşitli devletlerden sonra Osmanlı Devleti içinde yer almışlardır. Gerek bunların ve gerekse Anadolu’ya gelen Türk boylarının en büyük tâlihi, İslâmiyeti kabul etmeleridir. Dokuzuncu ve 10. yüzyıllardan îtibâren boylar ve kitleler hâlinde Müslüman olan Türkler; bugünkü İran,Âzerbaycan,Hindistan, Irak ve Anadolu’da kurdukları güçlü devletlerle, hem kendi hayâtiyetlerini korumuşlar, hem de kazandıkları zaferlerle İslâm dünyâsına yeni bir çehre kazandırmışlardır. Böylece başlayan Türk-İslâm devletleri devri, Osmanlı Devleti bünyesinde bütün İslâm dünyâsının tek ve birleşik devleti, hâline gelerek 20. yüzyıl başlarına kadar devam etmiştir.Osmanlı Devletinin son zamanlarında, Doksanüç Harbi adıyle meşhur 1877-78 Osmanlı-Rus savaşları esnâsında, Tuna boylarında, Balkanlarda ve Kırım’da yaşayan Türklerin eşi görülmemiş Rus ve Hıristiyan zulmü, vahşeti karşısında Anadolu’ya yaptıkları toplu göç, 93 Muhâceratı olarak bilinir ve teessürle hatırlanır. 1950’li yıllarda, Komünist İdârelerin şiddetli tazyik ve zulmüne dayanamayan Müslüman Türklerin, Balkan ülkelerinden(Romanya, Yugoslavya,Bulgaristan) ve Rusya’dan Türkiye’ye toplu olarak yaptıkları göçler de son yılların hâfızalarda yaşayan göç hâdiselerindendir.

Vietnam’ın komünist kuvvetlerce işgalini müteakip başlayan göç hareketi,Afganistan’ın Rusya tarafından işgali ile 2,5 milyon Afganlının başta Pakistan olmak üzere çeşitli İslâm ülkelerine göçü, Filistinlilerin İsrâil tarafından vatanlarından zorla çıkarılıp, göçe mecbur bırakılması, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin (1989) ve Kuzey Iraklıların vatanlarından çıkarılarak göçe zorlanmaları (1991) olayları da siyâsî göçlerin en mânidâr örnekleridir.

İşsizlik, daha iyi şartlarda yaşama gibi sebeplerle, ülkeler arasında ve bir ülkenin kendi içinde de çeşitli göçler olmaktadır. Bunlar, zamanla çözümü zorlaşan büyük problemler ortaya çıkarmakta ve ülkelerin siyâsî, sosyal, ekonomik, kültürel dengelerini bozmaktadır. Türkiye, köyden şehire büyük oranlara ulaşan göçler sebebiyle bu problemleri ençok yaşayan ve halletmeye çalışan ülkeler arasındadır.

Bir de kıtalararası göçler vardır. Bunun en tipik misâli Amerika kıtasına yapılan göçtür.On altıncı yüzyıldan îtibâren bu yeni kıtaya, önce Avrupa milletlerinden başlayan göçler, gittikçe azalmasına rağmen hâlen devam etmektedir.Önceleri serseri, başı bozuk, kanun kaçağı ve mâceraperest Avrupalıların îtibâr ettikleri bir ülke olan Amerika kıtası, 19. yüzyılın ikinci yarısında, gene bu ülkelerden şiddetli göç dalgalarına sahne oldu. Kıtanın iskân ve îmârı tamamlanıp ilmî, teknik ve ticârî zenginlikler ortaya çıkınca, bütün milletler için en câzib ülkelerden biri oldu. Bu durum, düyânın her yerinden ve her seviyede insanların buraya göç etmelerine sebeb oldu.

Hayvanlarda göç: Hayvanlarda da çeşitli sebeplerden dolayı göçe rastlanmaktadır. Bunların bir kısmı geçicidir. Bir sebebe bağlı olarak ve çoğunlukla bir defa yaptıkları göçlerdir.Yem kıtlığı, ânî iklim değişikliği, üreme zorluğu, su ve hava akımları gibi sebepler, bâzı hayvanları göçe zorlar.

Hayvanların bir de periyodik (sistemli) göçleri vardır. Bunlar; bilhassa ördek, leylek, kırlangıç, kelaynak gibi kuşların, senenin belli aylarında mevsim şartları sebebiyle, soğuk yerlerden sıcak yerlere gitmeleridir.Yazın Kuzey Yarıküreye, kışın da Güney Yarıküreye göç ederler.

Göçmen kuşlar göç esnâsında belli bir şekil teşekkül ettirirler. Bu çok defa V şeklidir. Belli yolları tâkip eder ve belli yerlerde konaklarlar. Başlarında bir rehber kuş bulunur.Onu tâkib ederek göçlerini tamamlarlar. (Bkz. Kuşlar)

Bâzı tatlı ve tuzlu su balıkları da göç etmektedirler.Yumurtlama, akıntılar, yiyecek bulma gibi sebeplerle, kısa ve çok uzun mesâfelere küçük gruplar veya milyonlarca balıktan müteşekkil sürüler halinde göçleri esnâsında, belli su altı yollarından geçerler. Türkiye’de Karadeniz’denMarmara’ya,Marmara’danKaradeniz’e balık göçleri çok sık görülür. (Bkz. Balık)

Önceki
Önceki Konu:
Abdullah Han

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar: