02/03/2014 20:00
on beşinci ve on altıncı yüzyılda yetişmiş olan evliyânın büyüklerinden.Halvetî yolunun Gülşenî kolunun kurucusu. İsmi, İbrâhim bin Muhammed, lakabı Gülşenî’dir. 1426 (H.830) târihinde Âzerbaycan’da doğdu. 1534 (H.940) târihinde Mısır’da vefât etti.

Babası EmîrMuhammed, asîl bir Türk âilesindendir. Küçük yaşta yetim kalan İbrâhim Gülşenî’nin tahsil ve terbiyesiyle amcası Seyyid Ali meşgul oldu.Çok zekî ve kâbiliyetli olduğundan ilimde kısa zamanda akranlarını geçti. Zamânın âlimlerinden okuyup din ilimlerinde mütehassıs oldu. Semerkand ve Tebriz’e gidip Kâdılkudât Mevlânâ Hasan ile görüşüp, hürmet gördü.Kendisine Sultan Uzun Hasan tarafından dîvân-ı hümâyûnda nişancılık vazifesi verildi. Haram ve şüphelilere düşmek korkusuyla oradan ayrıldı ve Seyyid Yahyâ Şirvânî’nin vekîli Dede Ömer Rüşenî’nin hizmetine girerek talebesi oldu. Çetin mücâhedelerde bulundu. Kalp gözü açıldı. Hocasından icâzet ve Gülşenî lakabını aldı. Hocasının emriyle kâmil ve mükemmil (yetişmiş ve yetiştirilebilen bir zât) olarak Tebriz’deki medreselerde ders verdi.

Erdebil Hânedânına mensub Şahİsmâil, Tebriz’deki Ehl-i sünnet Müslümanları ortadan kaldırmak için teşebbüse geçince, İbrâhimGülşenî bu fitneden kurtulmak için hicret etmek üzereyken yakalandı ve îdâmına karar verildi.O da; “Cenâb-ı Hak, İbrâhim aleyhisselâmı Nemrûd’un ateşinden nasıl kurtardı ise, inşâllah bizi de öyle kurtarır.” diyerek tevekkül eyledi. Başına koydukları nöbetçinin ondaki üstün hâlleri görüp hayran olmasıyla serbest bırakılıp yol gösterildi. İbrâhim Gülşenî, oğlu Ahmed Hayâlî’yi de alarak Diyârbakır yoluyla Mısır’a gitti.Yolda herkesten çok hürmet gördü. Kubbet-ül-Mustafâ denilen yere yerleşip talebe yetiştirdi. Sultan Gavri’nin dikkatini çekip, iltifatlarına kavuştu. Hükümdâr ona Müeyyediyye’de bir medrese yaptırdı. Oraya yerleşen İbrâhim Gülşenî, Mısır’ın fethinde Yavuz Sultan Selim Hanı övgü ile karşıladı. Yavuz Sultan Selim ona çok iltifât ve ihsânlarda bulundu. Kânûnî SultanSüleymân onu İstanbul’a dâvet edip çok hürmet gösterdi.Çıkrıkçılar başındaki Atik İbrâhim Paşa Câmiinde vaaz edip, kısa zamanda İstanbulluların gönlünde taht kuranİbrâhimGülşenî hazretleri, Sultan’dan izin alıp tekrar Mısır’a döndü. 1534 (H. 940) senesinde Mısır’da vefât etti. Onun vefâtından sonra yolunu oğlu Ahmed Hayâlî devâm ettirdi.

Eserleri

Mânevî:Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin Mesnevî’sine benzer ve eş olarak yazdığı 40.000 beytlik kıymetli eseridir. Ayrıca; Arapça, Farsça ve Türkçe Dîvân’ları, Rûznâme ve Kenz-ül-Cevâhir adlı eserleri de vardır.

Arapça ve Farsça şiirlerinin yanında, Türçe şiirleri de mevcuttur. Bilhassa Dîvân’ı 24.000 beyti bulmaktadır.O, bu şiirlerinde tarîkat neşvesi içinde ve bir mürşid olarak açık bir dil kullanmıştır. Bu bakımdanTürk Tekke Edebiyâtı içinde müstesnâ bir yeri vardır.

İbrâhimGülşenî buyurdu ki:“İşi Hak teâlâya havâle etmek iyidir.Kin tutup, öfkelenerek bir Müslümana zarar vermeye kalkmak, hattâ uğradığı bir zarâra sevinmek câiz değildir.”

Onun şiirlerinden iki beyit:

Gaflet ile geçdi günüm âh n’ideyin ömrüm seni
Çün bozıla bu düzenün âh n’ideyin ömrüm seni

Ben bu mülke gelmedin nerdenliğüm bilmişem
Bilmeyene o mülki bildürmeğe gelmişem

Önceki
Önceki Konu:
Kadızade-i Rumı
Sonraki
Sonraki Konu:
Oksijen Tedavisi

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar: