08/12/2009 20:18
İmâm el-Mâtürîdî Kısaca Ebu Mansur el-Matüridî diye bilinen Ebu Mansur Muhammed bin Muhammed bin Mahmud el-Matüridî, Maveraünnehir’deki Semerkant şehrinin Matürid köyünde doğmuştur. Doğum tarihi konusunda kaynaklarda pek net bilgi bulunmamakla birlikte, tüm tarihçilerin ittifak ettikleri vefat tarihi 333/944’e ve hocalarından Muhammed bin Mukatil er-Razi’nin vefat tarihi olan 248/862 tarihine bakarak tahminen 238/853 yılı kabul edilmektedir. Matüridî’nin milliyeti hakkında farklı görüşler mevcuttur: Bir iddiaya göre Türktür. Bazı yazarlara göre ise Medine’nin meşhur Ebu Eyyub el-Ensari ailesinden gelmektedir. Bu iddia Medine’nin bazı Arap ailelerinin Semerkant’a yerleşmiş olması gerçeği ile te’yid edilmektedir. Matüridî’nin yaşadığı devirde, İslâm dünyasında merkezi otoriteyi temsil eden Abbasi devleti bu gücünü kaybettiğinden birçok İslâm devletinin ortaya çıktığı görülmektedir. Bunlardan birisi olan Samaniler Devleti Maveraünnehir bölgesinde hâkim olmuştur. İslâm dünyasında hicri ikinci asırdan itibaren bir taraftan akla dayanan felsefî ilimler tercüme ve te’lif yoluyla yayılırken, diğer yandan yine akla ehemmiyet veren Mu’tezile ortaya çıkmış ve akaid görüş ve kanaatlerini yaymaya başlamıştı. Nakle bağlılığı ve teslimiyeti şiar edinen selef akidesi bu yeni cereyana karşı pek başarılı olamıyordu. Halife Memun Mutezileyi resmi devlet görüşü yapması ile bu mezhep yaygınlaşmaya başlamıştı.(218/833) Buna karşılık İslâm dünyasında usül-üddin konusunda yeni izah tarzlarına ihtiyaç vardı. Bu yeni izah tarzları nakle bağlı kalmakla birlikte akla da ehemmiyet verecek selef metodu ile Mu’tezile mezhebinin iyi yanlarını birleştirmeliydi. Bu yeni ihtiyacı karşılayan “ehl-i sünnet ilmi kelâmı” nı oluşturan, Maveraünnehir’de Ebu Mansur el-Matüridi ve Irak’ta Ebu Hasan el-Eşari (324/946) olmuştur. Matüridî’nin yetiştiği coğrafya ve bu coğrafyaya hakim Samaniler hakkında el-Makdisi (389/990) “Bu bölge ilim ve âlimler yönünden zirveye ulaşmış bir bölgedir. İlim ve hayrın hazinesidir. İslâmın aşılmaz muhkem kalesidir. Bu ülkede fakihler alimler, krallar seviyesine ulaşmışlardır” demiştir. Samaniler devleti (389/999) yıkılıncaya kadar ilim adamlarını korumuş ve onlara destek olmuştur. İşte böyle bir ortamda yaşayan İmam el-Matüridî’nin de ilmi münakaşalardan ve ilimden uzak kalması düşünülemezdi. Matüridî’nin hocaları imam Ebu Hanifi’nin talebelerinden olan Şeyh Ebu Bekr Ahmed bin İshak, Fakihü’ l-Semerkandî lakabıyla bilinen Ebu Nasr Ahmed bin El-Abbas, Nuseyr bin Yahya el-Belhî ve Rey kadısı olan Muhammed bin Mukatil er-Razi’dir. Mensupları tarafından alemü’l-Hüdâ (Hidayet sancağı), İmamü-l Hüda (Hidayet önderi), İmamü-l Mütekellimin (Kelamcıların lideri) gibi lakaplarla anılmasına ve çevresinde çok ün yapıp sevilmesine rağmen ne tuhaftır ki pek çok tabakat ve mezhep tarihi kitaplarında isminden bahsedilmemiştir.

İmam el-Matüridî tahsilindeki ilmi silsile itibariyle İmam-ı Azam Ebu Hanifi’nin görüşlerine ve onun mezhebine uyarak nakil yanında akla da büyük önem veren tutumunu benimsemiştir. Gerek Semerkant’ta ve gerekse civarında muhtelif fırka ve mezhep ricaliyle giriştiği münazara ve mücadelelerde büyük başarılar elde etmiştir. Matüridî, Karamitiler, Şiiler ve Mu’tezile mezhebiyle mücadele etmiştir. Mücadelenin en büyük bölümünü Mu’tezile’ye karşı yaptığı münazaralar teşkil etmiştir. Çağdaşlarından Ebu’l-Kasım Abdullah el-Ka’bi (vefatı: 317/929) Bağdat’ta Mu’tezile akımının başıydı. Matüridî Kitap el-Tevhid adlı eserinde Ka’bi’nin görüşleriyle mücadele etmiştir. Ayrıca üç kitabına karşı da üç kitapla cevap vermiştir. Bu sıralarda doğuda Matüridî genel olarak Mu’tezililerle ve özel olarak da onların Bağdat grubuyla mücadele ederken, çağdaşlarından el-Eşari’nin de Irak’ta Mu’tezililerin Basra koluna karşı aynı görevi üstlendiğini görüyoruz Maturidi'nin EserleriKelam tarihi boyunca yazılan eserlerde, Matüridî’nin eserlerinin tamamının listesi yer almamıştır. Ancak biz İstanbul Yüksel İslâm Enstitüsü’nde 1971 yılında ‘Ebu Masur el-Matüridî’ ve ‘Tevilatü’l-Kur’ân’ konusunda öğretim tezi hazırlayan Muhammed Eroğlu’nun taksim ve sırasına göre aktarmayı uygun buluyoruz: A. Matüridî'’in kelam, cedel ve fırkalar hakkındaki eserleri: Kitap et-tevhid, Risâle fi’l-âkaid, Şerh’ül fil-ekber, Reddü evaili’l-edille li’l-Kâ’bî, Reddü tekzîbi’l cedel li’lKâbî, Reddü usuli’l-hamse li’lBâhilî, Reddü kitabi’l-imame li ba’dı’r-ravafıd, er-Redd ‘ale’l-karâmıta, Reddü kitabi’l-Kâ’bî fi va’îdi’l-füssâk, Beyanü vehmi’l Mu’tezile, Kitab el-makâlât, Kitâbu tefsiri’l-esma ve’s-sıfatB. Matüridî’nin usule dair eserleri: Me’ahizü’şerai’ fî usûli’l-fıkh, el-Cedel fi usûlil-fıkh, Ed-Dürer fi usû’lid-din, el-Usûl.C. Matüridî’nin tefsir ve Kuran ilimlerine dair eserleri: Te’vilatü’l-Kur’ân, Risâle fi mâ la yecûzü’l vakfu aleyhi fi’l Kur’ânD. Matüridî’nin vasâya ve münâcâta dair eseri: Vasaya ve münacaat. Bunların dışında bir takım eserler de Matüridî’ye nisbet edilmektedir. Fakat bunların müellife nispetini değerlendirecek belgeler mevcut değildir. Eş’ari ile Matüridî’nin ihtilafları Matüridî, Eş’ari ile birlikte ehli sünneti temsil etmesi ve Mu’tezililerle mücadelelerinden dolayı fikirlerinde paralellik gözükmesine rağmen aralarında ihtilaf mevcuttur. Bu ihtilafların sayısı bazı kaynaklarda 13 olarak telaffuz edilirken, bazılarında 40, hatta 73’e varan sayılarla ifade edilmektedir.

Matüridî ile Eş’ari arasındaki başlıca fikir ayrılıkları şunlardır: 1. Cüz’i irade:Eş’arilere göre cüz’i iradeyi Allah yaratır. Matüridîlere göre ise cüz’i iradeyi Allah yaratmaz2. Hüsün ve kubuh:Eş’arilere göre hüsün ve kubuh, yani bir şeyin iyi veya kötü olduğu aklen bilinemez. Hüsün ve kubuh , Allah’ın emir ve nehiyleriyle bilinir. Allah bir şeyi emrettiyse o şey iyidir. Allah bir şeyi yasak etti ise o şey kötüdür. Matüridîlere göre ise hüsün ve kubuh akıl ile idrak olunur. Emir ve nehiy bir şeyin iyi veya kötü olduğuna delalet eder. Herhangi bir şey iyi ise Allah onu emretmiştir. Kötü ise Allah onu yasak etmiştir. 3. Allah’ı tanıma: Eş’ariler, Allah’ı tanımanın şer’an vacip olduğunu söylerler. Matüridîler ise Allah’ı tanımanın aklen vacip olduğu fikrindedirler.4. Tekvin: Eş’ariler tekvini itibarî bir sıfat olarak kabul ederler. Hakikî sıfat olarak kabul etmezler. Matüridîler ise tekvinin, kudret ve irade gibi hakiki bir sıfat olduğunu söylerler.5. Kula gücü yetmeyecek şeyleri teklif: Eş’arilere göre Allah’ın kula gücü yetmeyecek şeyleri teklif etmesi caizdir. Mesela cisimleri yaratmak gibi. Matüridîlere göre ise Allah’ın kulun gücü yetmeyeceği şeyleri ona teklif etmesi caiz değildir.6. İlliyet ve hikmet: Eş’ariler ‘Allah’ın fiileri için sebep aranamaz’ der. Onun fiileri hikmet ile bağlı da değildir. Çünkü Allah yaptığından sorumlu değildir. Sorumlu olan kullardır. Matüridîlere göre Allah abesten münezzehtir. Allah’ın fiilleri hikmeti icabı meydana gelir. Çünkü Allah Hakîm’dir, Alîm’dir. Allah tekvinî fiilerinde ve teklifî hükümlerinde hikmetini gösterdi ve irade etti. Hasılı Allah’ın fiileri hikmeti ile bağlıdır ve fiiller bir sebebe bağlıdır. Bu Allah’ın abesle meşgul olmasının icabıdır. Allah yaptıklarından sorumlu değildir. 7. Ezelde ma’duma hitap: Eşariye’ye göre ma’duma ezelde ilahî hitap taalluk eder. Buna göre Allah ezelde Mükellim’dir. Matüridîye’ye göre Allah ezelde Mükellim değildir. Çünkü ma’duma ezelde ilahi hitap taalluk etmez.8. Nübüvvet için Cinsiyet: Eş’arilere göre nübüvvet için erkeklik şart değildir, kadınlar da nebi olabilirler. Nitekim Meryem, Asiye, Sare, Hacer, Havva ve Hz. Musa’nın annesi nebidirler.Nübüvvetin Matüridîlere göre ise nübüvvetin şartlarından birisi erkek olmaktır. Kadınlar nebi olamazlar.9. İbadetin ifası: Eş’ariler müslim olmayanın ibadetle mükellef olduğu reyindedir. Onlara göre gayri müslimler bu sebeple de ceza görürler. Matüridîler ise, müslim olmayanların ibadeti ifa ile mükellef almadıkları reyindedirler. Onlar küfürden dolayı ceza görürler ve fakat ibadeti ifa etmedikleri için cezaya çarptırılmazlar. 10. İrtidat: Eş’arilerce mürted yeniden imana dönerse amelleri de avdet eder. Matüridîlere göre ise mürted imana dönse de amelleri avdet etmez.11. Tevbe-i ye’s: Eş’arilerce tevbe-i ye’s makbüldür. Maturilerce makbul değildir.12. Kur’ân: Eş’arilerce Kur’ân’ın bazı âyetleri, bazılarından büyüktür. Matüridîlere göre ise, büyük olamaz. Mensupları tarafından ‘Hidayet sancağı’, ‘Hidayet önderi’, ‘Kelamcıların lideri’ gibi övgülere mazhar olan ve ve buna rağmen tabakat ve mezhep tarihi kitaplarında isminden bahsedilmeyen Matüridî, hayatı boyunca ehl-i sünnet akidesini öğretmek ve müdafaa etmek için çaba göstermiştir. Gerek tamamen akla dayanan Mu’tezile ile, gerekse nakle dayanan selef akidelerinin iyi yönlerini birleştirmiş ve ehl-i sünnet çizgisini muhafaza etmiştir.

Sonraki
Sonraki Konu:
İmam-ı Malik

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu