16/03/2014 17:00
Alm. Herzanfalt (m), Fr. Crise (f), cardiaque, İng. Heart attack. Kalp adalesini besleyen koroner damarlardan birinin veya birkaçının (tıkanma, daralma veya geçici spazma bağlı olarak) âni yetersizliği netîcesinde, kalp adalesinin bir bölümünün ölmesi veya yetersiz beslenmesiyle netîcelenen ve göğüste özel bir ağrı ile kendini gösteren hastalık.

Kalp krizine sebeb olan en büyük faktör, damar sertliğidir (Bkz. Atardamar Sertliği). Damar sertliği vücuttaki bütün atardamarları etkilediği gibi koroner arterleri de etkilemektedir. Bu hastalık yıllarca devâm etmekte, hiçbir önleyici tedbir alınmadığı takdirde kalp krizi ile sonlanabilmektedir. Fakat genellikle kalp krizi ortaya çıkmadan önce göğüs ağrıları ile karakterize, angina pektoris denen haberci bir hastalık tablosu ortaya çıkmaktadır.Küçük yaşlarda başladığı ileri sürülen damar sertliği, genellikle 40 yaşından sonra angina pektorisle kendini göstermektedir.Tipik angina pektoris şöyledir: Hasta bir güç sarf ettiğinde (yürümek, koşmak, merdiven çıkmak), sinirlendiğinde âni olarak îmân tahtasının gerisinde bir ağrının olduğunu söyler ve elini yumruk yaparak yerini gösterir. Yâni ağrı tek bir noktada değildir. Ağrı baskı tarzında bir ağrıdır. Özellikle sol kola, çeneye, boyna ve hattâ karna ve sağ kola da yayılabilir. Bâzan çenede diş ağrısını andırabilir. Bu ağrı nöbeti genellikle 1-10 dakika kadar sürer. Dinlenme ile ve nitrit denen ilâçlarla çabucak geçer. Angina pektorisin kesin teşhisi, nöbet esnâsında çekilen bir elektrokardiyografi ile konulur. Bu hastaların çoğu, birtakım tedbirlerle oldukça sağlıklı ve rahat bir hayat sürerek yıllarca yaşayabilirler. Fakat bu hastalarda dâimâ kalp krizi ve buna bağlı âni ölüm tehlikesi vardır.

Kalp krizinin diğer sebepleri arasında yüksek tansiyon, kalp kapaklarındaki darlıklar, koroner damarların kendiliğinden uzun süreli olarak kasılarak daralması (spazm) da sayılabilir. Ayrıca koroner arterlerin kalpten gelen bir pıhtı, bir yağ parçası veya hava kabarcığı ile tıkanması da kalp krizine nâdir de olsa yol açabilir.

Kalp kasının ölmesi için, koroner arterin ileri derecede yetersiz hâle gelmesi gerekir. 100 gr kalp kası, canlı kalabilmek için dakikada 1,3 ml oksijene ihtiyaç duyar. İstirahat hâlindeki bir kalbe ise yaklaşık olarak dakikada 100 gramına 8 ml oksijen gelir. Bu yüzden normal koroner kan akımının % 10-15’i mevcut olsa bile kalp kası ölmeyecektir.

Kalp krizi ile hastada görülen durumlar:

En belirgin olanı göğüs ağrısıdır. Bu ağrı, yukarıda anlatılan angina pektorise benzer. Farklı olarak, şiddeti daha fazladır, dinlenmekle, ilâç almakla geçmez, ısrarla devâm eder. Hasta soğuk soğuk terler, arasıra bulantı-kusma da eşlik eder. Hasta şiddetli bir ölüm korkusu içerisindedir. Ağrı bâzan kısa süreli olabilir, çoğu zaman yarım saati geçer veya saatlerce sürer; günlerce devâm ettiği de olur. Hastalar son haftalar veya günler içinde patlak veren ilk angina pektoris nöbetlerinden veya eski nöbetlerin son zamanlarda sıklaşıp ağırlaştığından bahsederler.Hastalar bâzan gerçek bir ağrı duymadıklarını ifâde ederler ve göğüslerinin ortasında bir sıkıntı, bir huzursuzluktan söz ederler. Fakat bir kalp krizinin gerçekten hiç ağrısız oluşu, çok nâdir bir durumdur.

Nabzın dolgunluğu ve hızı normal olabilir. Fakat ritm bozukluğu sık görülür. Tansiyon genellikle yavaş yavaş düşer. Ara sıra kalpte, dinleme cihazı ile üfürüm denen ses duyulur. Nâdiren krizden 24 saat sonra 38°C’yi bulan bir ateş görülebilir. Bu belirtilerin çoğu birkaç gün içinde kaybolur, devâm etmeleri hastalığın ağrılığına bağlıdır.Hastanın durumu ve elektrokardiyografi ile kolayca teşhis konulur. Ayrıca kanda bâzı enzimlerin (serum kreatin fosfokinaz, serum glutamik oksalasetik asit tansaminaz vb.) yükselmesi de yol göstericidir.

Hastalığın gidişi: Hastalığın erken döneminde birtakım istenmeyen durumlar ortaya çıkar. Bunları şöyle sıralayabiliriz.

Kalbin ritm ve iletim bozuklukları: Hastaların % 95’inde ortaya çıkar. Bunların yarısı kadarı üstünde durulacak kadar mühim değildir.Kalbin hızlanması, yavaşlaması, kulakçıkların düzensiz titremeleri (fibrilasyon), karıncıklarda normal dışı kasılmalar, karıncık titreşimleri (fibrilasyonu) olabilir. Karıncık fibrilasyonu hayatla bağdaşmaz, önlenemezse ölümle sonlanır.

Şok: Cilt, soğuk ve terlidir. Eller ayaklar morarmıştır. Hasta bitkin ve durgundur. Tansiyon düşüktür. Genellikle ölümle sonlanır.

Sol kalp yetersizliği: Vakâların üçte ikisinde 48 saat içerisinde yerleşir. Kan, akciğerlerde birikince; öksürük, yatarken rahatsızlık hissi, solunum zorluğu, cilt ve dudaklarda morarma gibi belirtiler ortaya çıkar. Kalp yetmezliği, kalp kasının kasılabilme gücünün azalması sonucu meydana gelir. İlerlerse ve önlenmezse kalpten atılan kan miktarı azalacağı için, hasta şoka girer ve ölür. Sağ kalp yetmezliği de görülebilir. Akciğer enfarktüsü: Kalp krizini izleyen 2-3 gün içerisinde hastada âni bir tansiyon düşüklüğü veya sağ kalp yetmezliği tesbit edildiği takdirde akla gelir. Göğüs ağrısı ve kanlı balgam da bulunur.

Kalp kasının yırtılması: Kalp krizinden sonra ölümlerin % 10 kadarı özellikle yaşlılarda, sol karıncık duvarının yırtılması sonucu görülür. Öldürücüdür.

Papiller adale yırtılması: Kalp karıncığında bulunan parmaksı adaleler de, kas ölümü netîcesinde yırtılabilir. Şâyet ölüm olmazsa, mitral kapak yetersizliği şeklinde kendini gösterir.

Kalp krizinin geç döneminde de birtakım rahatsızlıklar ortaya çıkabilir:

1. İkinci bir kalp krizi öldürücü olabilir.

2. Tekrarlayan ağır kalp ritm bozuklukları.

3. Kalp karıncığının dışa doğru balonlaşması (ventrikül anevrizması):Hastaların % 10-20’sinde görülür. Tehlikeli olabilir.

4. Omuz-el sendromu:Hasta sol kolunu ve sol omuzunu oynatmaktan korktuğu için ortaya çıkar. Omuz hareketleri sınırlıdır, omuz mafsalı ağrılı ve hassastır. El ve parmaklarda şişme görülür.

Kalp krizi geçirenlerin dörtte biri daha ilk dakikalarda ölür. ilk dakikaları atlatanların da % 20-40 kadarı bilâhare ölmektedir. Bu ölüm oranı, hastaların yaşına, öteden beri kalp damar hastalıkları olup olmadığına, geçirilen enfarktüsün genişliğine ve zamânında tıbbî müdâhale yapılıp yapılmamasına bağlıdır. Ölümlerin % 60’ı ilk iki güne dağılır.

Bütün kalp krizi geçiren vâkıalar gözönüne alınırsa, % 80-90’ı en azından bir sene, % 75’i en az beş sene, % 50’si 10 sene ve % 25’i en az 20 sene yaşar. Bundan sonra yeni bir kriz veya âni ölüm tehlikesi her zaman için sözkonusu olmakla berâber, ilk krizden sonraki seneler uzadıkça bu tehlike gittikçe azalır. Vak’aların büyük bir kısmı krizin başından îtibâren üç ay sonunda ve kriz atlatan vak’aların tamâmı altı ay içinde, krizden önceki işlerinin başında olmalıdırlar.

Tedâvi: Kalp krizi teşhisi konulan hasta, derhal sırtüstü yatırılır, güç sarf etmesi önlenir. Hasta evdeyse en kısa zamanda hastaneye nakledilir. İlk yapılacak iş, hastanın ağrısını dindirmektir. Bu maksatla dolantin veya morfin gibi güçlü analjezikler zerk edilir. Gerekirse sâkinleştirici iğne yapılır. Tehlikeli ritm bozukluklarına karşı tedbir alınır. Hasta, bir “koroner bakım ünitesinde” devamlı kontrol altına alınır. Monitör cihazından kalbin durumu devamlı olarak izlenir. Gerekiyorsa hastaya oksijen verilir, serum takılır. Eğer kalp yetmezliği ritim bozukluğu vb. komplikasyonlar ortaya çıkmışsa tedâvi ona göre ayarlanır. Hastanın diyeti de tanzim edilir. Kabızlık kesinlikle önlenir. Genellikle ilk bir hafta mutlak yatak istirahati uygulanır. Bilâhare durum iyiye gidiyorsa, hasta rahat bir koltuğa oturabilir, daha sonraları birkaç adım atmasına müsâade edilir. Bu hastalar 3-4 hafta içinde hastaneyi terk edebilirler. İstirahat ve rehabilitasyon programı hastadan hastaya değişir.

Kalp krizlerinde ilk birkaç saat zarfındaki en korkulu komplikasyon olan birden ölüm probleminin halli yönünden âcil tedâvi imkânlarını toplayan geçici ekipler düzenlenmiştir. Bunlar derhal hastanın evine koşmakta ve ilk tedâviye orada başlamaktadır. Gerekli müdâhaleyi yapıp, hastaları bundan sonra en ideal şartlarla hastanelere nakletmektedirler. Bu âcil ambulans servis personelinin de özel olarak yetişmiş kişilerden kurulması gerekmektedir. Bu sistem batılı ülkelerde işlemektedir. Ülkemizde de sistemin yerleştirilme çalışmaları devâm etmektedir.

Kalp krizlerini önlemek pek mümkün olmasa da, en azından uygun bir tedâvi, uygun bir diyet ve bâzı hususlara dikkat etmek sûretiyle geciktirmek mümkündür. Özellikle 40 yaşını geçen şahıslar, hiçbir şikâyetleri olmasa da kalp yönünden belirli peryotlarla muâyene edilmelidir. Damar sertliği tesbit edilenler, angina pektorisi olanlar devamlı olarak belirli ilâçları kullanmalı, sigara ve alkol almamalı ve riski artırıcı diğer faktörlerden uzak durmalıdırlar.

Günümüzde kalp damarı tıkanıklıkları için anjyoplasti (balon metodu) ve kalp pompası gibi ameliyatsız yeni yeni tedâvi yolları uygulanmakta ve geliştirilmektedir.

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar: