30/01/2014 12:00
Medîne şehrinde, hicretten sonra Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Eshâb-ı kirâmla birlikte yaptığı mescid, câmi. “Mescid-i Nebevî”, “Mescid-i Resûl”, “Mescid-i Seâdet” ve “Mescid-i Şerîf” adları ile de anılır.

Burası Resûlullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) Medîne’ye hicret ettiği zaman, devesinin ilk çöktüğü yerdir. Önce Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin evinde yedi ay misâfir kaldı. Hazret-i Ebû Bekr’den aldığı on altınla, Neccaroğullarından Sehl ve Süheyl’in vâsîlerinden arsa satın alıp, tesviye ettiler. Peygamber efendimiz temele ilk taşı kendi mübârek eliyle koydu. Bu taşın yanına hazret-i Ebû Bekr’in, sonra Ömer, Osman ve Ali’nin sıra ile birer taş koymalarını emreyledi. Sebebini soranlara “Hilâfetlerinin sırasına işârettir.” buyurdu. Temelin derinliği ve duvarların kalınlığı bir buçuk metre (üç arşın) idi. Temeli taştan, duvarları kerpiçtendi. Hicretin ikinci senesi, Receb ayında, kıblenin Kudüs’ten Kâbe’ye dönmesi emrolununca, Mescidin Mekke’ye karşı olan kapısı kapatılıp karşı tarafa, yâni Şam tarafına yeni bir kapı açıldı. Şimdi bu kapıya “Bâbüttevessül” denmektedir ve bugün Mescid-i Nebevî’nin beş kapısı vardır. Bunlardan ikisi batı duvarında olup, kıbleye yakın olana “Bâbüsselâm”, kuzey köşesine yakın olana “Bâbürrahme” denir. Doğu duvarının kıble tarafında kapı yoktur. Doğu duvarında, “Bâbürrahme” karşısında “Bâbülcibrîl” vardır.

Medîne’de, Kudüs’e karşı on altı ay kadar namaz kılındı. Mekke’deyken, önce Kâbe’ye karşı namaz kılınırdı. Hicretten az bir zaman önce, Kudüs’e karşı kılınması emrolundu. Mescid-i Şerîf’in kıblesi değiştirilirken, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem Kâbe’yi mübârek gözleriyle görerek, kıblenin cihetini tâyin eyledi. Resûlullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kıldığı yer, minber ile Hücre-i Seâdet arasında olup, minbere daha yakındır. Haccâc’ın Medîne-i münevvereye gönderdiği mushaf (Kur’ân-ı kerîm), büyük bir sandık içinde olduğundan, bu sandık, bu yerin önündeki direğin sağ tarafına konulmuştu.

Buraya ilk mihrâbı Ömer bin Abdülazîz koymuştur. Mescid-i Seâdet’in ikinci defâ yandıktan sonra tâmirinde 1483 (H.888) senesinde, mermerden şimdiki mihrab yapılmıştır. Fakat mermer mihrâb Hücre-i Seâdet tarafına biraz daha yakın konmuştur. Mescid-i Nebî’de minber yapılmamıştı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbeyi ayakta okurdu. Sonradan buraya bir hurma çubuğu dikildi. Daha sonra dört basamaklı bir minber yapıldı. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem üçüncü basamakta ayakta dururdu. Hazret-i Muâviye zamânında minberin kapısına perde asıldı.

Peygamber efendimizin zamânında Mescid-i Nebî’nin sekiz direği vardı. Mescidin genişletilmesine dînen lüzum görülünce direkler arttırılarak zamanla 327 olmuştur. Ravda-i Mutahhera’da üç sıra direk vardır. Her sırada dört direk mevcuttur. Bu direklerin bir kısmı duvarlar içindedir. Meydandaki direk sayısı 229’dur. Mescidin güney duvarı kıbleye karşıdır. Eshâb-ı Soffa’nın kaldıkları çardak, şimâl (kuzey) duvarının dışındadır. Bu mübârek yerin zemîni, sonradan kaybolmaması için, döşemeden yarım metre kadar yükseltilmiş etrâfına da, yarım metre yükseklikte ağaçtan parmaklık yapılmıştır. Mescid-i Şerîf yapılırken, yanına Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) iki “Zevce-i tâhiresi” için de birer oda yapılmıştı. Odaların sayısı zamanla dokuz oldu. Mescide en yakın oda, hazret-i Âişe’nin odasıydı. Tavanları bir buçuk metre kadar yüksekti. Odalar, mescidin doğu, kuzey ve güney taraflarındaydı. Her odanın ve bâzı sahâbî odalarının, biri mescide diğeri sokağa olmak üzere iki kapısı vardır. Resûlullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) en çok bulunduğu, hazret-i Âişe’nin odasının mescide açılmış kapısı saç ağacındandı. Dört halîfe zamânında, Eshâb-ı kirâm Cumâ namazı kılmak için, sekiz odada yer kapışırlardı. Hazret-i Fâtımâ’nın odası, hazret-i Âişe’nin odası yanında ve kuzey tarafındaydı. Bu oda sonradan Şebeke-i Seâdet içine alınmıştır. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefâtından beş gün önce, mescide açılan kapılardan yalnız Ebû Bekr’in kapısını bırakıp, diğerlerini kapattırdı.

Birinci halîfe hazret-i Ebû Bekr ilk iş olarak Arabistan Yarımadasındaki mürtedlerle, yâni dinden ayrılanlarla uğraştığı için, Mescid-i Seâdet’in genişletilmesine vakit bulamadı.

Hazret-i Ömer hicretin on yedinci senesinde, Mescid-i Şerîf’i batı ve kuzeyden genişletti. Zevcât-i Tâhirât’ın odaları bulunduğu için doğu tarafını genişletmedi. Kuzey-güney arası, yüz kırk zrâ (70 m) ve doğu-batı duvarları arası yüz yirmi zrâ (60 m) oldu. “Mescidimi genişletmek lâzımdır!” emrini işitmeseydim, genişletmezdim, dedi. Yeni duvarları, eskisi gibi kerpiçle hurma ağaçlarından yaptırdı. Hazret-i Abbâs, batı duvarına bitişik odasını hediyye etti. Bu oda ve buna bitişik, Câfer Tayyâr’ın evinin yarısı satın alınıp, Mescid-i Şerîf’e katıldı. Hazret-i Osman hicretin otuzuncu senesinde, bunları ve kuzey duvarını yıkıp genişletti. Yeni duvarları ve direkleri taştan, tavanını saç ağacından yaptı. Ebû Hüreyre’nin haber verdiği hadîs-i şerîfte: “Mescidimi Yemen’deki San’a şehrine kadar genişletseler, hepsi mescidim olur.” buyruldu.

Halîfe Velîd, 306 (H. 88) senesinde, Medîne Vâlisi Ömer bin Abdülazîz’e emir vererek dört duvar da yıkılıp, doğu tarafındaki Zevcât-ı Tâhirât (müminlerin annelerinin) odaları mescide katıldı. Hücre-i Seâdetin dört duvarı yıkılıp, temelden yontma taşlarla yeniden yapıldı. Temel açılırken hazret-i Ömer’in bir ayağı görüldü. Hiç çürümemişti. Hücrenin etrâfına ikinci bir duvar daha yapıldı. Hiç kapısı yoktu. Hücrenin tavanı mescidden yarım metre daha yüksek oldu. Uzunluk iki yüz zrâ (100 m), genişlik yüz altmış yedi zrâ (83.5 m) oldu. Rum Kayserinden kırk usta getirilip, duvarlar, direkler, tavan altınla süslendi. İlk olarak mihrâb ve dört minâre yaptırdı. Bu iş üç sene sürdü. Abbâsî halîfelerinden Mehdî, 777 (H.161) senesinde, yalnız kuzey tarafına on direk dikerek genişletti. Halîfe Me’mûn da 817 (H.202) senesinde biraz genişletti. 1155 (H.550) senesinde, Cemâleddîn-i İsfehânî, ikinci duvar etrâfına sandal ağacından parmaklık yaptı. Bu parmaklığa Şebeke- i Seâdet denir. O sene Mısır’dan gönderilen, üzerinde kırmızı ipekle Yâsin sûresi yazılı beyaz ipek perde, Şebeke etrâfına asıldı. Bu perdeye “Settâre” denir. Mısır Türkmen Sultânı Seyfeddîn Sâlih Kalavun 1279 (H.678) senesinde, Hücre-i Seâdet üzerine bugünkü Kubbe-i Hadrâ’yı ilk olarak yaptırıp, kurşunla kaplattı. Mescidin bugünkü binâsı, Mısır’daki Çerkes sultanlarından Eşref Kayıtbay tarafından 1483 (H.888) senesinde yaptırılmış ve Osmanlı Sultanları tarafından tâmir ve tezyin edilmiştir.

Osmanlı sultanları, Mekke ve Medîne’deki bütün mukaddes emânetlere son derece hürmet ve saygı göstererek, milyonlarca altın harcayıp, onların tezyin ve tâmirini aslâ ihmâl etmediler (Bkz. Mekke-i Mükerreme, Medîne-i Münevvere). Sultan İkinci Mahmûd-ı Adlî Hanın emriyle Mısır Vâlisi Mehmed Ali Paşa, mübârek Hicaz topraklarında bulunan Eshâb-ı kirâmın Resûlullah’ın zevcelerinin (hanımlarının) ve şehitlerin yıkılan türbelerini yeniden yaptırdı. Mescid-i Seâdet ve Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) kabirlerinin bulunduğu Hücre-i Nebevî tâmir edildi. Sultan Abdülmecîd Han bunların yapılması, işlenmesi ve bakımı için yüz binlerce altın harcadı. Abdülmecîd Hanın bu yolda çalışması ve uğraşması şaşılacak kadar çoktur.

Osmanlının elinden çıktıktan sonra, Arabistan Yarımadasında devlet kuranlar, bu mübârek beldeye, Mescid-i Nebî de dâhil olmak üzere, bütün mukaddes emânetlere gerekli hürmet ve saygıyı göstermez olmuşlardır.

Mescid-i Nebî içindeki kısımlar şunlardır: 1) Hücre-i Seâdet (Peygamber efendimizin, hazret-i Ebû Bekir ve hazret-i Ömer’in kabr-i şerîflerinin bulunduğu oda). 2) Minber-i şerîf. 3) Suffe yeri. 4) Üstüvâneler (mescidin direkleri). Mescid-i Nebî ile ilgili Peygamber efendimiz buyurdular ki:

Ben peygamberlerin sonuncusu olduğum gibi, mescidim de peygamberlerin mescidlerinin sonuncusudur.

Minberimle Âişe’nin evi arası (Ravdâ-i Mutahhera) Cennet bahçelerinden bir bahçedir.

Yalnız üç mescide ziyâret için gidilir: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebî, Mescid-i Aksâ.

Mescidimde kılınan namaz başka mescidlerde kılınan namazlardan bin kat daha sevaptır. Mescid-i Haram’da kılınan namaz da mescidimde kılınan namazdan yüz kat daha sevaptır.

Önceki
Önceki Konu:
Türev
Sonraki
Sonraki Konu:
Sertlik

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu