08/12/2009 20:18
İmam Muhammed Şeybâni Hazretleri

İmâm A'zam Ebû Hanife hazretlerinin en meşhûr ve en mühim, iki talebesinden biri! 135h. yılında, Vâsıt şehrinde doğdu. Dedelerinden olan Hürmüz (rahmetullahi aleyh) aynı zamanda, hocası İmâm A'zamın da ceddidir.Bu zâtın Hazreti Ömer'i görüp; imânla şereflendiği rivâyet olunur. Nesebi: Muhammed b. Hasani Künyesi: Ebû Abdullah'tır. 14 yaşında babası onu, büyük hocanın (İmâm A'zam) huzûruna götürdü.

İlk karşılaşmalarında hocasına, çok önemli bir suâl sordu! Ebû Hanife hazretleri, ondaki üstün zekâ ve ihlâsı görünce, merak etti: ''Kur'ân-ı Kerim'in ne kadarı hıfzındadır?'' diye sordu. Başını öne eğerek, cevap verdi:''Ancak bir kısmı, Efendim!'' O zaman hocası, ciddiyetle: ''İnşaallah yakında, hepsini ezberlersin.'' diyerek hem ilk dersini verdi, hem de duâ etti. Tam bir hafta sonra, babası ile birlikte tekrar; İmâm A'zamın huzûruna çıkan Muhammed b. Hasan(şeybâni) dedi ki:''Efendim! Emrettiğiniz gibi Kur'ân-ı Kerim'in tamamını ezberledim!''Hocası hem şaşırdı, hem sevindi! Ba'zı âyetleri sordu.Hepsine doğru cevap alınca, babasına hitâbla: ''Ey bahtiyâr adam! Oğlunda, üstün bir kabiliyet ve zekâ var! Kendisini ilim tahsiline teşvik et'' buyurdu. O da oğlunu, imâm A'zamın emin ellerine bıraktı!

Tam dört sene Hocasından, fıkıh (islâm hukuku) dersleri aldı. Sonra Ebû Hanife hazretlerinin birinci talabesi, İmâm Ebû Yusuf'tan aynı usûlle ilim tahsil edip; yüksek derecelere ulaştı! Aynı hocalardan, hadis-i şerif dersi de aldığı halde; onlarla yetinmedi! Yaşadığı Kûfe şehrinden başka yerlere, sırf hadis öğrenmek için seyâhatlar yaptı. Bağdat, Şam ,Mekke, Medine ve Irak tarafına gitti. İmâm Mâlik hazretlerinden,üç sene ders gördü. ondan meşhûr, Muvattâ adlı eserini dinledi. 700 hadis-i şerifi, orada hıfzetti.

İmâm Muhammed Şeybâni hazretleri varını yoğunu, ilim yolunda harcadı. Yakın bir dostuna, şöyle söylediği rivâyet olunur:''Merhûm babamdan, 30.000 dirhem mirâs kaldı. Bunların yarısını, nahiv (gramer) ve edebiyâta (şiire) harcadım. 15.000'ini de, hadis-i şerif ve fıkıh ilimlerine sarfettim!'' Öğrendiği bütün ilmi, cömertçe yaymıştır. Ondan feyz almağa gelenler o kadar kalabalıktı ki; evinde oturacak yer kalmıyordu! Talebeleri şöyle dediler: ''Onun ilimmeclisi, Kûfe mescidinde 20 sene devam etti!

Allahü teâlâ kıyâmete kadar; ''Hak ilmini'' mescidlerimizden eksik etmez, inşâaallah. âmin.

Çetin Sual

Hanefi fıkhını; çok sayıda kitap yazarak nakleden ve yayan, o'dur.Fıkıh (İslâm hukuku) âlimlerinin 2. tabakasından olup; mezbebte müctehiddir. Hanefi mezhebinde fetvâ verilirken, önce imâm A'zama bakılır. Onda bulunmazsa, Ebû Yûsuf'un sözü araştırılır. Onda da bulunmazsa; İmâm Muhammed hazretlerinin sözü ile amel olunur! Bir müddet Bağdat'a yerleşip, kadılık görevi yaptı. Aynı zamanda birçok kıymetli talebe yetiştirip; fıkıh ve diğer ilimleri öğretti. İmâm Şâfii başta olmak üzere, Ebû Süleyman-ı Cürcani, Hafs-ı Kebir ve diğerlerini sayabiliriz. İmâm Şâfii ilk derse gelişinde, tıpkı kendisinin Ebû Hanife hazretlerine yaptığı gibi; çetin bir suâl sordu! O da tıpkı hocası gibi, Şâfii'deki üstün kaabiliyet ve zekâyı görünce: ''Eğer, ilimden zevk almak istersen; meclisimize devam et.

Sakın bizden ayrılma! buyurdu ve eline, 100 gümüş sıkıştırdı. Çok sonraları, İmâm Şâfii hazretleri demiştir ki:''Eğer İmâm Muhammed hazretlerinden ders almasaydım; ben ilmin kapısındakalmıştım! Bütün insanlar arasında; kendisinden gördüğüm ilim ve ihsânlara, dâima şükrederim.Ondan öğrendiğim ilimler sâyesinde; bir deve yükü kitap yazdım! Eğer kendisi, bizim anlayacağımız şekilde hitâb etmeyip; yüksek ilmi derecesinde konuşsaydı, hiçbir sözünü anlayamazdık! Ondan daha akıllı, daha yüksek kimse görmedim.'' Güzel ahlÂkı ve üstün hâlleriyle dinleyenleri, te'sir altında bırakırdı. Bir meclise girdiği zaman, herkes pür-dikkat onu dinlerdi. Çünkü en karışık mes'eleleri çözer ve dinleyenleri, tatmin ederdi!

''Bir mecliste ilim-irfan bulunmazsa; oraya nefsani hisler dolar buyurdu.'' Talebeleri sordular: ''Nefsimizi beğendimiz anlar, olamaz mı?''

''Kendi nefsini beğenmek kadar, ahmaklık olmaz!'' Vaktini aslâ boşa geçirmezdi. Geceleri bile,3'e ayırıyordu. Bir kısmında yatıyor. Bir kısmında, namaz kılıyor.Kalan üçte birinde ise; talebelerine ders veriyordu! Talebeleri sordular: ''Hocam! Niçin, çok az uyuyorsunuz?''

Cevâben buyurdu ki: ''Nasıl uyuyabilirim? Müslümanlar derdlerini, ancak, bizim hâlledeceğimizi düşünürlerken; gözümüze uyku girer mi?''

''Hocam! bir arkadaşımızın nesebi, iyi değilmiş. Çok üzülüyor?''

''Güzel ahlâk, kötü nesebi örter!

''Herkesi, af edebilir miyiz?''

''Affetmek; aklın zekâtıdır!.

805(189h.) yılında, Rey şehrinde vefât etti.

Önceki
Önceki Konu:
İbn-i Sirin
Sonraki
Sonraki Konu:
Züfer

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu