Antik devirlere hâkim olan Mısır, Yunan, Anadolu ve Roma felsefesinin ve bilim anlayışının yerini Ortaçağ Avrupa-sı'nda skolastik düşünce aldı. Bu devirde, Türk İslam dünyası ise parlak bir döneme girdi.
Tarihe baktığımızda, Avrupa'da Hıristiyanlığın yayılışından Rönesans'ın başlangıcına kadar çok sınırlı müzikle tedavi örneğine rastlarız. Ancak tam bu devirde Avrupa'da yayılmış bir Ta-rantizm hastalığı vardır. İtalya'nın Napoli bölgesinde, tarantıda denilen iri bir örümcekten bahsedilir. Bu örümceğin tehlikeli olmadığı ancak sokması sonrasında Napoli halkına has bir melankoli tablosu yarattığı belirtilir. Bu hastalığı ilk kez Nikola Perotti isimli bir hekim tanımlamıştır. Perotti, hastalık hakkında der ki: "Hastalar genellikle melankoliye düşüyor ve adeta sarhoşluğun etkisiyle sızmış gibi akıl ve mukayese güçlerini kaybediyorlardı. Birçoğunda müzik dinlemek için büyük bir istek vardı. Hoşlarına giden bir melodinin ilk perdelerini duyar duymaz fırlayarak ayağa kalkıyor; neşeli naralar atarak, güçsüz düşüp yarı ölü gibi oluncaya kadar dans ediyorlardı." 17 yüzyılda yaşayan hekimlerden Baglivi, bu hastaları araştırmış, hastaların müzik olmadığı zaman ölünceye kadar korku ve dehşet içinde yaşadıklarını söylemiştir.
O dönemden kalan kaynaklarda, müzik başladığı zaman hastanın birden ayağa kalktığı, 3-4 saat durmaksızın dans ettiği, sonra yatağına yatıp terlediği ve terlemenin hastayı teskin ettiği anlatılır. Bu hastalık yıllarca araştırılmış, hastaların özellikleri tespit edilmiş ve buna göre çeşitli müzikler hazırlanıp hastalar tedavi edilebilmiştir. Uygulamada, müziğe kemanla başlanıyor, bazen flüt ve gitar da kemana eşlik ediyor, ardından bakırdan yapılmış vurmalı çalgılar katılıyordu. Bu müzik o denli heyecan verici oluyordu ki, hasta durmadan dans etme zorunluluğu duyuyordu. Düzelme belirtileri oluşmadan da durulmuyordu. Bu tip seanslar, iki veya üç gün, gece-gündüz sürüyordu '9'.
Ortaçağ Avrupası'nda müziğin şeytan, tarafından insanları dünyaya bağlamak ve günah işletmek için verildiğine inanan din adamları vardı. Bu türden din adamları ve onlara inananlar, engizisyon mahkemelerini oluşturan, sayısız masum akıl hastasını şeytanın oyuncağı oldu diye yakan, Ortaçağı tarihe en karanlık dönemlerden biri olarak yazdıran insanlar olmuşlardır '"".
Diğer taraftan Protestanlığın kurucusu Luther, müziği ruhî bir tedavi aracı olarak görüyordu. Kendisi de iyi bir müzisyen olan Luther, şeytanın müzikten nefret ettiğini söylüyor, müziği Tanrı'nın hediyesi olarak kabul ediyordu. Daha sonraki yıllarda, Luther gibi din adamları ayinlerde müziğin kullanılmasını sağladılar. Her dönemde olduğu gibi, Hıristiyan mistikleri de müzi-j ği seviyor ve kullanıyorlardı.

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu