08/12/2009 20:18
Sabih Kanadoğlu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı

20.5.1938 tarihinde Menemen'de doğmuştur. Kabataş Erkek Lisesini bitirmiş, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1959 yılında mezun olduktan sonra, askerliğini Çubuk'ta yedeksubay piyade asteğmen ve teğmen olarak yapmıştır. Burhaniye Hakim Adayı olarak mesleğe başlayan Kanadoğlu, sırasıyla Orhaneli ve Erzurum Cumhuriyet Savcılığı, Bingöl Sulh Hakimliği, Tokat ve Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı, İzmir Ceza Hakimliği ve Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi ile Adli Yargı Adalet Komisyonu görevlerinde bulunmuştur.

"Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Hukuku" adlı eserinin yanısıra çeşitli yerlerde yayınlanmış makaleleri bulunan ve 19.07.1984 tarihinde Yargıtay Üyeliğine seçilen Sabih Kanadoğlu, Yargıtay Büyük Genel Kurulunca 26.12.1994 tarihinde ilk kez 28.12.1998 tarihinde de ikinci kez Yargıtay Onbirinci Ceza Dairesi Başkanlığına seçilmiştir.

Yargıtay Onbirinci Ceza Dairesi Başkanı iken, Yargıtay Büyük Genel Kurulunca gösterilen adaylar arasından 19.12.2000 tarihinde Cumhurbaşkanınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına seçilmiştir.

GÜNDEM GÜNDEM GÜNDEM 12 HAZİRAN 2001

Bugün Fazilet'in Karar günü

Turan YILMAZ

Hürriyet 12 Haziran 2001

Yargıtay Başsavcısı Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi'nin 8 Mayıs'taki gizli oturumunda şunları söyledi: ‘‘Kapatılan bir partinin başka bir ad altında kurulmasına, aynı anayasanın göz yumarak kurma eylemini yaptırımsız bıraktığını kabul etmek olanaklı değildir. Zira, anayasa abesle iştigal etmez. 'Kurulamaz' buyurucu hükmünün somut olayda uygulama olanağı vardır ve 'Kurulursa ne olur?' sorusunun tek yanıtı, 'Temelli kapatılır' olacaktır.’’

Hürriyet, yarın karar oturumları başlayacak FP ile ilgili kapatma davasının bugüne kadar gizli tutulan en kritik belgesini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun Anayasa Mahkemesi'ndeki en son sözlü mütalaasına ilişkin tutanağı açıklıyor. Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi'nin 8 Mayıs tarihli gizli oturumundaki mütalaasında, şöyle dedi:

ANAYASA ABESLE UĞRAŞMAZ

Bu esasların, devletin ve demokratik laik cumhuriyetin yaşama koşulları olduğunda kuşku yoktur. Anayasa koyucu bu koşulları tehlikeye düşüren siyasi partilerin temelli kapatılacağını hükme bağlayarak, bu tür partilere yaşam hakkı vermemiştir. Laik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri nedeniyle anayasa hükümleri gereğince temelli kapatılan bir partinin başka bir ad altında kurulmasına, aynı anayasanın göz yumarak kurma eylemini yaptırımsız bıraktığını kabul etmek olanaklı değildir. Zira, anayasa abesle iştigal etmez. 'Kurulamaz' buyurucu hükmünün somut olayda uygulama olanağı vardır ve 'Kurulursa ne olur?' sorusunun tek yanıtı, 'Temelli kapatılır' olacaktır.

YÜKSEK MAHKEME GÖZ YUMMAZ

Kapatılan bir partinin bir başka ad altında kurulmasıyla bozulan anayasal düzenin, kapatma kararı verilerek bu parti kurulmadan önceki hale getirilmesi zorunludur. Aksi halde laik cumhuriyet ilkelerine aykırı davranışta bulunduğu yüksek mahkemeniz tarafından tesbit edilen ve bu nedenle temelli kapatılan bir siyasi partinin, bir başka ad altında, demokrasinin 'olmazsa olmaz' koşulu laiklik ilkesinin ortadan kaldırılmasını bir devamlılık eylemi içerisinde bozmaya çalışmasına yüksek mahkemenizce göz yumulacağını kabul etmek gerekir ki, bunun kabulüne ne hukuken, ne vicdanen, ne mantıken imkan bulunmamaktadır.

KAPATILMASINI İSTİYORUM

Anayasanın 69'uncu maddesinin 7'nci fıkrasında, yüksek mahkemeniz tarafından tememli kapatılan bir partinin başka bir ad altında kurulamayacağı buyurucu hükmüne rağmen FP'nin adeta kapatma davasının sona erme aşamasında bir yedek parti olarak kurulduğu ve gerek teşkilatlanması, gerek kuruluş şekil ve biçimi, gerekse iki parti arasındaki fikir, söylem ve eylem birliği nedeniyle temelli kapatılan RP'nin başka bir ad altında örgütlenmiş biçimi, başka bir deyimle devamı olduğunda kuşku duyulmamaktadır. Bunun yaptırımı yüksek mahkemenizin doğrudan uygulanması mümkün 69'uncu maddenin 7'nci fıkrasını uygulamasından ibarettir. Bu uygulandığı anda, temelli kapatılan bir partinin bir başka ad altında kurulması önlenecek ve laik cumhuriyet korunacaktır. Bu nedenle FP'nin yüksek mahkemeniz tarafından temelli kapatılan RP'nin bir başka ad altında kurulmuş bir örgüt olduğu inancıyla anayasanın 69'uncu maddesinin 7'nci bendi gereğince temelli kapatılmasına karar verilmesini talep ediyorum.

Bu parti hukuka karşı hiledir

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi'ndeki gizli görüşmede, FP'nin RP'nin devamı olduğunu da belirterek, şöyle konuşuyor: ‘‘RP ile FP arasında kuruluş, örgütlenme şekil ve biçimi, fikir, söylem ve eylem birliği açısından ‘devamlılık ilişkisi' bulunmaktadır. FP, RP'nin Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın avukatı İsmail Alptekin'in başkanlığında kurulmuş, RP dönemindeki yöneticiler FP'de de görev almıştır. İki parti arasında türbanla ilgili ortak görüşlerde olduğu gibi, söylem birliği de vardır. FP'nin, RP'nin devamı olmadığı yönündeki savunması, hukuka karşı yapılan hilenin ve kendi deyimeleriyle hukuku dolanmanın anayasa yargısındaki tipik örneğidir.’’

2 VEKİLLİK DÜŞÜRÜLSÜN

Kanadoğlu mütalaasında, kapatma kararı verilmesi halinde FP’lilere yönelik yaptırımlarla ilgili ek iddianamedeki taleplerinde de değişikliğe giderek, kapatma halinde sadece partinin iki kurucu milletvekili İsmail Alptekin ve Mehmet Özyol'un milletvekilliklerinin düşürülmesini istedi.

Mahkemede karar günü

FP ile ilgili, iki yılı aşkın bir süredir devam eden kapatma davasında sona gelindi. Anayasa Mahkemesi, FP ile ilgili kararını vermek üzere yarın toplanıyor. Yarınki oturumda karar çıkmaması halinde, yüksek mahkeme karar verinceye kadar oturumlarına aralıksız devam edecek. RP'nin 16 Ocak 1998'de kapatılmasından 1 ay önce 17 Aralık 1997'de Erbakan'ın avukatı İsmail Alptekin'in başkanlığında kurulan ve daha sonra Recai Kutan'ın liderliğinde yoluna devem eden FP ile ilgili kapatma davası 7 Mayıs 1999'da açıldı. Emekli olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, 7 sayfalık iddianamesinde suç odağı haline gelmek ve kapatılan bir partinin devamı olmak iddialarıyla FP'nin kapatılmasını istemişti. Savaş, o tarihte FP'den istifa etmiş olan Aydın Menderes dışındaki FP'lilerin tümünün milletvekilliğinin düşürülmesini de istedi. Savaş'ın bu talebi olası bir erken genel seçimi gündeme getirebileceği endişesiyle özellikle hükümet kanadında büyük rahatsızlık yarattı.

- - - - - - - -

Farklı bir kaynaktan derlenen biyografisi:

20 Mayıs 1938'de Menemen'de doğdu. Ortaöğrenimini İzmir'de bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi. 1959 yılında buradan mezun olduktan sonra, askerliğini Çubuk'ta yedeksubay piyade asteğmen ve teğmen olarak yaptı.

Burhaniye Hakim Adayı olarak mesleğe başlayan Kanadoğlu, sırasıyla Orhaneli ve Erzurum Cumhuriyet Savcılığı, Bingöl Sulh Hakimliği, Tokat ve Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı, İzmir Ceza Hakimliği ve Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi ile Adli Yargı Adalet Komisyonu görevlerinde bulundu.

"Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Hukuku" adlı eserinin yanısıra çeşitli yerlerde yayınlanmış makaleleri bulunan ve 1984 yılında Yargıtay Üyeliğine seçilen Sabih Kadanoğlu Yargıtay Büyük Genel Kurulunca 1994 ve 1998 yıllarında iki kez Yargıtay Onbirinci Ceza Dairesi Başkanlığına seçildi.

Yargıtay Onbirinci Ceza Dairesi Başkanı iken, Yargıtay Büyük Genel Kurulunca gösterilen adaylar arasından 19 Aralık 2000 tarihinde Cumhurbaşkanınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına seçildi.

Önceki
Önceki Konu:
Tarık Dursun
Sonraki
Sonraki Konu:
Sami Selçuk

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu