19/03/2014 15:30
Seyyid Muhammed bin Ali es-Senûsî’nin 1837’de Afrika’da kurduğu büyük İslâm tarîkatı.

Seyyid Muhammed, 1787 yılında Cezâyir’de çevrenin en asil âilesinin çocuğu olarak doğdu. Tahsilini Fas Üniversitesinde yaptı. Daha sonra genç yaşta Mekke’ye gitti. Hac dolayısıyla İslâm dünyâsının her tarafından gelmiş olan Müslümanlarla görüştü. Bu sırada Hicaz, bozuk îtikât sâhibi Vehhâbîlerin hâkimiyeti altında bulunuyordu. Seyyid Muhammed, Müslümanların bu bozuk yola kaymamaları ve İslâm memleketlerini içine düştükleri esâretin bataklığından kurtarmak için bir tarîkat kurmaya karar verdi. Bu kararla 1848 yılında Cezâyir’e döndü. O sırada Fransa, silâh zoru ile Cezâyir’e yerleşmek için harekete geçmişti. Seyyid Muhammed, Derne civârında dağlık bir arâzide Zâviye-i Beyzâ adını verdiği ilk tekkesini tesis etti. Ateşli vâzlarla kısa zamanda çevresinde geniş ilgi topladı. Her taraf Senûsî tekkeleriyle doldu. Tarîkate girenler evvela şahsî ahlâk ve inançları bakımından en mükemmel seviyeye getirilir, sonra da aynı üstünlüğü etrâflarına yaymak üzere faaliyete geçirilirlerdi. Fakat Senûsîlik hareketinin hedefi yalnız Kuzey Afrika değil, bütün İslâm dünyâsıydı. Müslüman milletlerin sosyal, ekonomik ve kültürel seviyelerinde muazzam bir inkılap vücûda getirerek, İslâm dünyâsını uyandırıp, kalkındırmak ve birleştirmek istiyorlardı.

1895 yılında Seyyid Muhammed vefât edince, yerine oğlu Muhammed Mehdi es-Senûsî geçti. Onun zamânında bütün sahra kontrol altına alındı. Kısa zamanda Güney ve Batı Afrika’da milyonlarca zencinin sistemli bir şekilde Müslüman olmasını sağladılar. Arabistan’a, Malezya’ya ve hatta Hindistan’a Senûsîlik hareketinin temsilcilerini dağıtarak İslâm dünyâsı çapında bir uyanış sağlamaya çalıştılar. Senûsî tarîkatı âdetâ bir devlet hâline geldi.

Senûsiye tarîkatı teşkilâtının çekirdeğini zâviyeler meydana getiriyordu. Senûsî zâviyeleri yalnız talebelerin değil bütün yoksulların sığındığı ve kabul edildiği birer imârethâneydi. Cağbub’daki merkez zâviyede yüksek seviyede eğitim veren ve başka zaviyelerde görevlendirilecek olanları hazırlayan bir medrese vardı. Burada sekiz bin yazmadan meydana gelen bir kütüphâne de bulunuyordu. Senûsî zâviyeleri ayrıca birer askerî üs vazîfesi de görmekteydi. Her Senûsî bir silâh ve binek hayvanına sâhipti. Zenginler ve emrinde işçi çalıştıranlar, yoksulları ve yanlarında çalışanları silâhlandırmakla yükümlüydü. Zâviyelerde silâh tâlimleri de yaptırılıyordu.

Seyyid Mehdi es-Senûsî’nin bizzat kendisine has 50 tüfeği vardı. Bunların bakımını kendisi yapar başka kimsenin bu işe müdâhalesine râzı olmazdı. Cumâ gününü atıcılık ve binicilik eğitimine ayırmış olup, o gün bütün işleri tâtil eder, müridlerinin her birinin, inşaatçılık, marangozluk, demircilik, dokumacılık, gazetecilik vb. işlerle meşgûl olmalarını ve öğrenmelerini sağlamak ister, kendisi de bizzat çalışırdı.

Muhammed el-Mehdî’nin 1902’de vefâtından sonra yerine Ahmed eş-Şerîf es-Senûsî geçti. Ahmed es-Senûsî, Orta Afrika’yı işgâl eden Fransızlara karşı yıllarca süren bir cihâd hareketi başlattı. Modern silâhlarla donatılmış Fransız askerlerine karşı çok büyük kahramanlıklar gösterdi. Ancak çok üstün güçler karşısında Orta Afrika’dan çekilmek zorunda kaldı (1909). İtalya, Libya topraklarını işgâle başlayınca, Ahmed es-Senûsî bu defâ da Türklerle birlikte İtalyanlara karşı harbe girdi. Bu savaş sırasında ilk kez yayınladığı beyannâmeleri “El-Hükümetü’s-Senûsîyeti’l-Celîle” adıyla imzâlamaya başladı. Böylece Senûsîye hareketini ilk kez bir devlet olarak îlân etmiş bulunuyordu. Ancak Trablusgarb Harpleri, Türk subaylarında görülen particilik ve hizipcilik gibi fitne tohumları yüzünden başarıya ulaşamadı. Senûsiye müridleri Türk askerlerinin gerilemeye mecbur olmasından sonra da memleketlerini dağlık mıntıkaya çekilerek azimle müdâfaa ettiler. Bu mücâdelelerde kuvvetleri düşman kuvvetine aslâ kıyaslanamayacak bir durumda olduğu hâlde çok büyük kahramanlıklar gösterdiler.

Birinci Dünyâ Savaşında İtalya müttefikleriyle harbe girince, Senûsîler onun karşısında yer aldılar. 1915’te Mısır’ı işgâl eden İngilizlere karşı giriştikleri savaşlar Senûsîlerin büyük kayıplar vermesine yol açtı. Birinci Dünyâ Savaşı sonlarına doğru Ahmed es-Senûsî’nin Osmanlı Sultanı Mehmed Reşad Hanın isteği üzerine İstanbul’a gitmesi üzerine tarîkatin fiilî liderliğini Muhammed el-İdris üstlendi. Ancak 1917’de İtalya’nın Libya’yı ele geçirmesiyle Muhammed el-İdris onlarla antlaşmaya vardı. 1931’de Kufran’ın İtalyanlar tarafından işgâlinden sonra Senûsî iktidârı son buldu. Tarîkat kapatıldı. Muhammed el-İdrîs 24 Aralık 1951’de bağımsız Birleşik Libya Krallığının kralı îlân edildi. (Bkz. Libya)

Önceki
Önceki Konu:
Pıcasso, Pablo
Sonraki
Sonraki Konu:
Lavaj

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar:
Son Ziyaretler: