08/12/2009 20:18
Seyyidet Nefise Ölmeden ‘ölen’ bir zâhide...

Kahire yakınlarında dört kızı olan dul bir kadın yaşar. Çoluk çocuk bir hafta iplik eğirirler. Kadın bunları alır cuma pazarına getirir ve 20 dirheme satar. On dirhemiyle tekrar iplik yapacak kadar pamuk alır, on dirhemiyle de geçinir gider. İpliğin talibi daima vardır ve az da olsa para eder. Hani nasıl derler, kazandıkları ucu ucuna yeter. Ama bir aksilik olsa var ya... Bir kerecik sekteye uğrasa...

Kadın bunu düşünmek bile istemez, lâkin aklına gelen başına gelir. Yine bir cuma günü sepetini koluna takar bohçasını başına koyar. Pazara doğru ilerlerken bir kartal bohçayı kaptığı gibi kalkar ve uzaklara uçar. Kadın bir müddet çaresizlikle kuşun peşinden koşar. Sonra bir köşeye çöküp ağlamaya başlar. Kendini o kadar yalnız ve o kadar zavallı hisseder ki...

Garibim günlerce sızlanır durur, kâh ağıtlar yakar, kâh kendini paralar. Evin küçük kızı “Üzülme be anacım” der, “bir kucak ip dünyanın sonu değil ya, Allah büyüktür, bakarsın rızkımızı başka taraftan verir.” Sonra çilekeş kadının elinden tutar, Seyyidet Nefise’ye götürür. Dertli kadın bu nurlu büyüğün sohbetiyle çok ferahlar. Gerçi bir ara yine “kartaldan, ipten, paradan” söz açmaya niyetlenir ama Seyyidet Nefise biliyormuş gibi “hele sabret” der, “görelim bakalım neler olacak?”

Gemicinin nezri

Kartal uçmuş, ip gitmiştir, bu saatten sonra birşey olacağı yoktur ama elden ne gelir? Kadıncağız “haydi hayırlısı” der, boynunu büker. Aradan 10 dakika ya geçer ya geçmez. Genç bir hanım heyecanla içeri girer. “Seyyide anne” der, “sana öyle bir şey anlatacağım ki inanamayacaksın”.

-Haydi anlat bakalım.

-Biliyorsun beyim gemicidir. Bunlar İskenderiyye açıklarında seyrederlerken teknenin tahtaları oynuyor ambara su sızmaya başlıyor. Hani ellerinde azıcık pamuk ipliği olsa katrana bulayıp kalafat yapacaklar ama derya ortasında pamuk ipini nerede bulsunlar? Arkadaşları yıkılıyor ama kocam ümidini hiç kaybetmiyor. Birara ellerini açıyor ve “Ya Rabbi” diyor, “Seyyidet Nefise hürmetine bize yardım eyle.” Tam o sıra ne oluyor biliyor musunuz. Bir kartal geliyor ve güverteye bir bohça bırakıyor. Açınca ne görseler beğenirsiniz?

Bohçasını kaptıran kadının “Bir kucak pamuk ipi!” diye haykırası gelir ama heyecanını yener. Gemicinin karısı ağız dolusu dualar yağdırdıktan sonra Seyyidet Nefise’ye döner “Kocam bu 500 dirhemi size hediye etti” der, “N’olur kabul edin, bizi sevindirin!”

Seyyidet Nefise gemicinin karısını uğurlayınca para kesesini iplikçi kadının önüne koyar. “İşte paran” der, “söyle bakalım, yirmi dirhemlik ipi beşyüze satacağın aklına mı gelirdi?”

Allah rahmet eylesin

Bir ara İmam-ı Şafii Hazretleri hastalanır. Talebelerinden birini Seyyidet Nefise’ye yollar ve dua ister. Mübarek kadın “Allah şifa versin” der. Talebe döndüğünde hocasını sapasağlam bulur. İmam- Şafii Hazretleri bir zaman sonra yine rahatsızlanır, yine talebesini yollar, yine dua ister. Ama Seyyidet Nefise bu kez hüzünle mırıldanır: “Allah rahmet eylesin!”

İmam-ı Şafii ölüm hazırlıklarına başlar vasiyetini yazar, etrafındakilerle helalleşir. Talebelerine “N’olur cenazeme Seyyide Hanımı da de getirin” der. Kısa bir süre sonra emr-i Hak vaki olur. İmam-ı Şafii’nin talebeleri Seyyidet Nefise’yi çağırmaya cesaret edemez ama naaşı onun ayağına götürürler. Mübarek kadın cemaatin arkasına geçer. Cenaze namazını birlikte kılar beraber fatiha okurlar. Ortalıkta öylesine feyz yüklü bir hava dolanır ki kalabalık ayaklarının yerden kesildiğini hisseder.

Seyyidet Nefise ölmeden ölenlerdendir. Evinin bahçesine elceğizi ile bir kabir kazar. Namazlarını burada kılar. O çukurda tam 6 bin hatim indirir.

Seyyidet Nefise’nin Zeynep isminde bir yeğeni vardır ki halasına aşıktır, ona severek hizmet eder. Birlikte yılları geçer ama yüce kadını bir kere bile uyurken göremez. Seyyidet Nefise ölüm halleri belirdiğinde oruçludur. Alimler orucunu bozabileceğini söyleyince Zeynep bir şeyler hazırlar, halasına getirir. Mübarek mânâlı mânâlı güler, “ben 30 yıldır oruçlu ölebilmek için dua ediyorum” der. Yanında Kur’an-ı Kerim okurlar. “Düşünen ve hakkı kabul edenlere, Rableri katında cennet vardır” (En’âm suresi ayet 127) meâlindeki ayet okunurken vefat eder.

Cenazesi öyle kalabalık olur ki Kahire Kahire olalı böyle izdiham görmemiştir. Zevci onu Medine’ye götürmek ister ama ahali önüne geçer. Yalvarır, yakarır Kahire de bırakması için ısrar ederler. Beyi o gece rüyasında Efendimizi (Sallallahü aleyhi ve sellem) görür. Ona “Mısırlıları kırma” buyururlar, “Nefise’nin bereketi ile yöre halkına rahmet iner”

Kahire’nin zarif çiçeği

Nefise binti Hasan, Hazret-i Ali Efendimizin torunlarındandır. İmam-ı Cafer Sadık’ın oğlu İshak-ı Mu’temen ile evlenir. Bir ilim ikliminde doğar ve ûlema arasında yetişir. Muazzam hafızası ve muhteşem bilgisi bir yana benzeri az bulunan bir zahidedir. Dünya onu terketmeden o dünyayı terkeder. Kalbinden fanilerin sevgisini çıkarır, daima baki olana koşar.

Mısırlılar onu çok sever bağırlarına basarlar. Minik evi ziyaretçilerle dolup taşar. Bazen diz bükecek kadar bile yer kalmaz. Veliler, abidler, arifler nurlu kapıyı aşındırır, hisse almaya bakarlar. Mübârek gün boyu misafir ağırlar. Herkesi dinler, dertleriyle dertlenir. Ancak birara Hicaz’a dönmeyi ve sakin bir hayat sürmeyi düşünür. Bunu duyan Mısır emiri ayağına kadar gelip yalvarır ve kendi evini ona bağışlar. “Halkımız haftada sadece iki gün ziyaretinize gelsinler” der, “bundan böyle ibadetinize mani olmasınlar”

Biliyor musunuz Allah-ü teâlâ bazı kullarını kırmaz. İşte Seyyidet Nefise bunlardan biridir. Kahireliler sıkıntılı anlarında nurlu türbeye gelir Alemlerin Rabbi’nden onun hatırına ister ve ferahlarlar. Yine aynı şekilde neşelerini de bu büyük zahide ile paylaşırlar. Nasıl mı? Meselâ bütün sünnet çocukları ve düğün alayları mutlaka bu eşiğe uğrar. Gelin ve damat kutlu kapıda birer fatiha okurlar.

Sadece Kahireliler mi? Seyyidet Nefise’yi bütün İslâm âlemi tanır, dualarını ziynetlendirmek için onu anarlar.

Bakın İslâm alimleri bizlere bir sır fısıldıyorlar. Hani bazen insanın kalbi kırık, gözü yaşlı olur ya... Yahut bir seher vakti ellerinizi açasınız gelir. Böyle anlarınızda bu büyük zahideye hatırlayıp fatiha okuyun. Feyzle kuşatıldığınızı, nurla donandığınızı hissedeceksiniz. İşte o an kendinize, ailenize ve bütün müminlere dua edin.

Önceki
Önceki Konu:
Nalıncı Baba
Sonraki
Sonraki Konu:
Ubeydullah-ı Ahrar

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar: