22/11/2013 10:00
“Bir kimse, Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa, bir ananın evlâdını sevmesi gibi Süheyb’i sevsin.” hadîs-i şerîfiyle medh olunan, büyük sahâbî. İsmi Süheyb-i Rûmî; künyesi Ebû Yahyâ; nesebi Süheyb bin Sinân bin Mâlik’tir. Annesinin ismi, Selmâ binti Kuayd’dır. Babasının veya dedesinin vazîfesi dolayısıyla bulunduğu Basra’da Übülle denilen yerde doğdu. Übülle, fevkalâde güzel, bağlık bahçelik bir yerdi. Bizanslılar buraya bir baskın yapıp, her tarafı yağma ettiler. Bu sırada, çocuk yaşta bulunan Süheyb bin Sinân, Bizanslıların eline esir düşenler arasındaydı. Âilesi kendisini çok aradıysa da bulamadı. Uzun müddet Bizanslıların elinde kaldıktan sonra, Benî Kelb’in eline geçti. Köle olarak satıldığından Mekke’de Abdullah bin Ceda’nın eline düştü. Bu zât daha sonra kendisini âzâd etti. Bu hâdiseler olurken, İslâmiyet henüz açıklanmamıştı. Kendisine “Rûmî” denilmesinin sebebi, uzun müddet Bizanslıların elinde kalmasındandır. Bu sebeple, Rumcayı Araçadan daha iyi bilirdi.

Hazret-i Erkâm’ın evine gelerek Müslüman oldu. Müslüman olduğunu açıklamasından sonra, müşrikler tarafından çeşitli işkence ve eziyetlere tâbi tutuldu. Mekke’deyken, kendi gayretiyle büyük bir servet elde etmesine rağmen, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem, Mekke’den Medîne’ye hicret edince, o da hicret etti. Müşrikler onun bütün mallarını zorla elinden aldılar. Peygamber efendimiz, Süheyb ile Hâris bin Samme arasında din kardeşliği îlân etti. Nişan almakta ve ok atmakta mâhir olan Süheyb-i Rûmî, başta Bedr, Uhud, Hendek olmak üzere bütün gazâlarda bulundu ve büyük kahramanlıklar gösterdi.

Hazret-i Ebû Bekr’in halîfeliği zamânında da büyük kahramanlıklar gösteren Süheyb-i Rûmî’yi hazret-i Ömer çok severdi. Hazret-i Ömer, Ebû Lü’lü tarafından yaralanınca, yerine geçecek halîfeyi seçmek için şûrâ ehlini tâyin edip, yeni halîfe seçilinceye kadar hazret-i Süheyb’in kendisinin yerine vekil olup, cemâate namaz kıldırmasını vasiyet edince, üç gün namaz kıldırdı. Hazret-i Ömer’in cenâze namazını da kıldırdı. Vazîfesinde gösterdiği dikkat ve îtinâyla herkesin takdîr ve tasvibini kazandı. 70 yaşındayken, 658 (H.38)de Medîne-i münevverede vefât etti. Bakî Kabristanına defnedildi.

Süheyb-i Rûmî radıyallahü anh, herkese iyilik eder, çok yemek yedirirdi. Bir defâsında Ömer radıyallahü anh, kendisine; “Yâ Süheyb! Sen fazla yemek yediriyorsun. Bu israf değil mi'” dedi. Süheyb de Resûlullah efendimiz; “Sizin en iyiniz, fakirleri doyuran ve selâmı alıp cevap verendir.” buyururdu, dedi.

Hazret-i Süheyb-i Rûmî’nin rivâyetinde, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem; “Îmân edip güzel amel işleyenlere Cennet ve bir de Allahü teâlânın cemâlini görmek var. Onların yüzlerine ne bir leke, ne de bir zillet bulaşır. İşte bunlar, Cennetliktirler, kendileri orada ebediyyen kalıcıdırlar.” (Yûnus sûresi: 26) âyet-i kerîmesini okuduktan sonra buyurdular ki:

Cennet ehli Cennete girdikleri zaman, onlara şöyle nidâ edilecektir: “Ey Cennet ehli! Size Rabbinizin bir vaadi, sözü vardır.” Cennet ehli de: Bu nîmet, bu vaad nedir' Halbuki Allahü teâlâ bizim yüzümüzü ak ettirmedi mi' Mîzânda sevaplarımızı ağır getirmedi mi' Bizi Cennet’e sokmadı mı' diyeceklerdir. Bu karşılıklı nidâ üç defâ tekrarlanacak, sonra Allahü teâlâ onlara tecellî edecek ve Cennet ehli, Rablerini mekânsız ve cihetsiz olarak göreceklerdir. Bu nîmet, onların kavuştukları nîmetlerin en büyüğüdür.”

Önceki
Önceki Konu:
Havakirliliği
Sonraki
Sonraki Konu:
Rüçhan Hakkı

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu