08/12/2009 20:18
Meşhur Türkçe "Mevlid" kasîdesinin yazarı. Bursa'da doğdu. Kaynaklarda Süleymân Çelebi'nin doğum târihine dâir bir kayda tesâdüf edilmedi. Ancak, Süleymân Çelebi'nin Mevlid'i 60 yaşında yazdığı ve eserin 1409 (H.812) senesinde bittiği, en eski olarak bilinen nüshasında mevcut bir beyte istinâd etmektedir.1422 (H.825) senesinde vefât ettiği bilindiğine göre, onun 1351 (H.752) senesinde doğduğu neticesi çıkmaktadır. Sultan Birinci Murâd Hanın vezîrlerinden AhmedPaşanın oğlu, Şeyh Mahmûd Efendinin torunudur. Mahmûd Bey, 1338 (H.738) senesindeSadrâzam Süleymân Paşa ile Rumeli'ye sal ile geçenlerdendir. Süleymân Çelebi, Bursa'da asrının ileri gelen âlimlerinden ilim tahsîl etti. Büyük bir âlim olarak, Sultan Yıldırım Bâyezîd zamânında Dîvân-ı hümâyûn imâmı, sonra da Bursa'da onun inşâ ve ihyâ ettiği câminin imâmı oldu. Resûlullah efendimize olan muhabbeti, Vesîlet-ün-Necât isimli mevlid kasîdesini yazmasına vesîle oldu. Eserini yazmasının sebebi olarak gösterilen hâdise hakkında; Künh-ül-Ahbâr, Güldeste, Tezkire-i Latîfî ve başka kaynaklarda geniş bilgi vardır. Süleymân Çelebi'nin vefâtı için düşürülen târih, "Râhat-ı ervâh"tır. Mezarı, Bursa'da Çekirge yolu üzerindedir.İyi bir tahsîl gören Süleymân Çelebi,Bursa'daki Ulu Câminin baş imâmlığına getirildi. Bu câmideki imâmlığı sırasında, birgünİranlı bir vâiz, vâz ve nasîhat ederken, Bekara sûresinin iki yüz seksen beşinci âyet-i kerîmesinin; "Biz Allahü teâlânın peygamberlerinden hiç birinin arasını ayırd etmeyiz (hepsine inanırız). Duyduk ve itâat ettik." meâl-i şerîfini tefsîr ederken de; "Hazret-i Muhammed ile hazret-i Îsâ arasında hiçbir farklılık, üstünlük yoktur." diye, kendi kafasına, bozuk inanışına göre tefsîr etti. Cemâat arasında bulunan bir kimse dayanamayıp, ayağa kalktı ve; "Ey câhil! Kendi kafana göre nasıl tefsîr edebilirsin? Sen bu ilimde çok gerilerdesin. Hiç peygamberler (aleyhimüsselâm) arasında üstünlük farkı olmaz olur mu? Elbette peygamberimiz Muhammed (aleyhisselâm), bütün peygamberlerden daha üstündür. Burada fark yoktur demek, nübüvvet ve risâlet yönünden fark yoktur demektir. Üstünlükler, mertebeler yönünden değildir. Burada; "Birinin peygamberliğini kabûl edip, diğerini kabûl etmiyerek aralarında bir ayrılık gütmeyiz. Herbirini kendi derecelerine göre peygamber olarak kabûl ederiz" buyurulmaktadır. Bundan, derece ve fazîletleri aynıdır anlamı çıkmaz. Bunun isbâtı ise, yine Bekara sûresinin iki yüz elli üçüncü âyet-i kerîmesidir. Burada meâlen; "Bu (sûrede sözü geçen) peygamberlerin bir kısmını, kendilerine verilen özelliklerle diğerlerinden üstün kıldık." buyurulmaktadır. Görüldüğü gibi, bu iki âyet-i kerîme, bizim âlimlerimizin tefsîr ettiği gibi birbirlerini doğrulamaktadır. Hâlbuki, senin bozuk düşüncene göre birbirlerini tekzib etmektedir ki, hâşâ bu olamaz!" gibi pekçok sözler söyledi, pekçok delîller getirdi. Neticede İranlı vâiz, yanlış düşündüğünü kabûl etti. Bütün bunlara şâhid olan Ulu Câmi baş imâmı Süleymân Çelebi, bu hâdiseden dolayı çok duygulanmış ve meşhûr Mevlid-i Şerîfini yazmıştır. Mevlid-i Şerîf'inde, hep Ehl-i sünnet îtikâdını anlatmıştır. Bu bozuk îtikâdlı vâizin sözüne cevap olarak:"Ölmeyüb Îsâ göğe bulduğu yol,Ümmetinden olmak için idi ol."beytini söyledikten sonra, Resûlullah efendimizin fazîletlerini şöyle îzâh etmiştir:"Dahî hem Mûsâ elindeki asâ,Oldu O'nun izzetine ejderhâ.Çok temennî kıldılar Hak'dan bunlar,Kim Muhammed ümmetinden olalar.Gerçi kim bunlar dahî mürsel durur.Lâkin Ahmed efdâl-ü-ekmel durur.Zîrâ efdalliğe ol elyak durur,Ânı öyle bilmeyen ahmak durur."Süleymân Çelebi, Mevlid'inde; Allahü teâlânın mutlak irâdesini, yoktan var ettiğini ve Muhammed aleyhisselâmın hiçbir mahlûkda bulunmayan üstün, yüksek ve emsâlsiz vasıflarını anlatır. Her kelimesinde, gönlü Resûlullah aşkı ile yanan bir müminin engin aşk ve muhabbet kokuları vardır. Hazret-i Muhammed'in diğer peygamberlere olan bütün üstünlükleri, en güzel kelimeler ve en vecîz ifâdelerle anlatılmıştır.Mevlid; münâcaat (Allahü teâlâya yalvarma), velâdet (Peygamberimizin doğumu), risâlet (Peygamberliğin bildirilişi), mîrâc (Göklere çıkışı, Cennet'i ve Cehennem'i görmesi), rıhlet (Peygamberimizin vefâtı) ve duâ bölümlerinden ibârettir.Söze Allahü teâlânın ism-i şerîfi ile başlayan Süleymân Çelebi, Âdem aleyhisselâmdan Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma kadar bütün dedeleri olan Peygamberlerin alınlarında nûr parladığını ve bu nûrun Muhammed aleyhisselâma intikâl ettiğini anlatır. Peygamber efendimizin doğuşuna geniş bir yer ayırarak, O doğarken annesinin neler duyup, neler gördüğünü, bu ânda bütün varlıkların engin bir neşe içinde kaldıklarını, bütün zerrelerin O'nu büyük neşe içinde karşıladığını söyler. Mevlid'de bundan sonra, Muhammed aleyhisselâma peygamberliğinin nasıl bildirildiğini ve mi'râc hâdisesinin nasıl olduğunu anlatır. Derin üzüntü içinde yazdığı rıhlet ve daha sonra duâ ile Mevlid'ini bitirir. Peygamber efendimizin her varlığın yaratılışı sebebi, bütün yaratılmışların en şereflisi ve O'nu bütün peygamberlere üstün kılanAllahü teâlâya şükürler etmektedir.Eserde çok olgun fikirler ve kompozisyon bütünlüğü vardır. Mevlid, mesnevî şeklinden ziyâde, kasîde şeklinde tertiblenmiştir. Bâzı yerlere gazel parçaları da ilâve edilmiştir. Arûz vezni ile yazılmış, (fâilâtün, fâilâtün, fâilün) kalıbı kullanılmıştır. Yalnız bir yerde (Mef'ûlü, fâilâtü, mefâîlü, fâilün) kalıbına yer verilmiştir.Kâfiyeler güzel ve sağlamdır. Süleymân Çelebi, Mevlid'in mısralarının mükemmel olması için çok titizlik göstermiş, bu sebeple Mevlid, üstün sanat sâhibi dîvan şâirlerince dahî sevilip beğenilmiştir.Mevlid'de hem olayların, hem de düşüncelerin anlatıldığı yerlerde, en kısa, en uygun ve mümkün olan en sâde anlatım şekli kullanılmıştır. Mevlid'de, hemen her türlü söz ve ifâde sanatına rastlanır. En çok cinâs, teşbîh ve tekrîr gibi sanatlara önem verilmiştir. Bölümlerin ve kitabın bütünlüğüne titizlik gösterildiği kadar, her mısra'ın ayrı ayrı güzelliği de gözden kaçmamaktadır. Mevlid, lirizm (içlilik) ve öğreticiliği (didaktizmi) iyice kaynaştırmış bir şiir kitabıdır. Kuruluktan uzak olduğu gibi, sırf coşkunluktan da ibâret değildir. Görünüşte kolay, fakat denendiğinde benzerinin yazılmasının çok zor olduğu görülür.

MUHAMMED ALEYHİSSELÂMI SEVMEK

Süleymân Çelebi hazretleri, Mevlid'ine Arabî olarak bir önsöz yazarak, şöyle buyurmaktadır: "Rahmân ve Rahîm olan Allahü teâlânın ismiyle başlarım. Muhammed aleyhisselâmı bütün yaratılmışların sebebi, en şereflisi ve en azîzi yapan, makâm-ı Mahmûd ile şefâat hakkını vererek O'nu bütün Peygamberlerden üstün kılan, ismini O'nun ismiyle yanyana yazarak, hasedci şeytanın burnunu sürtüp, O'nun şânını yücelten Allahü teâlâya hamd-ü-senâlar olsun. Muhammed aleyhisselâm, Allahü teâlânın indinde çok makbûldür. Allahü teâlânın melekleri O'nun yardımcılarıdır. Ağaçlar, toprak ve taşlar, O'nunla konuştular. O'nu sevenler dünyâda ve âhirette sevilip kurtulurlar. O'na düşman olanlar kovulup, Cehennem'e atılırlar. Bizi Muhammed aleyhisselâmın ümmeti yapmakla şereflendiren Allahü teâlâya hamd ederim. Şerîki ve benzeri olmayan, mekândan münezzeh bulunan Allahü teâlânın bir olduğuna şehâdet ederim. O, herkesin kendisine muhtâc olduğu, ibâdet ettiği ve yöneldiği Allahü teâlâdır. O, şânı yüce, kullarını merhametle bağışlayandır. Güzel ahlâk ve cömertlik gibi pekçok meziyetleri ortaya çıkaran, vâdedilen kıyâmet gününde, her tarafta şefâati kabûl edilir bir şefâatçi olan Muhammed aleyhisselâmın, Allahü teâlanın kulu, resûlü ve habîbi olduğuna şehâdet ederim. Allahü teâlâ, O'na seçilmişlerin en üstünleri olan temiz âline ve Eshâb-ı kirâmına sonsuz rahmet etsin."

Kaynaklar

1) Sefînet-ül-Evliyâ; c.5, s.1442) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.13, s.513) Vefeyât-ı Baldırzâde4) Güldeste-i Riyâz-ı İrfân5) Tâm İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (50. Baskı) s.1145

xxxxxxxx

English Biography

SULEYMAN CELEBI

Ottoman Sultan Yildirim Beyazid completed construction of Ulu Mosque, in the capital city Bursa with 20 domes in 1399 and appointed Suleyman Celebi as its imam.

Who was that long youth? How could a sultan like Yildirim Beyazit, who was mature and knowledgeable, could prefer him among so many imams? People asking this question was many in those days, but time revealed answers automatically.

Suleyman Celebi, the imam of Ulu mosque, gave a masterpiece read and listened to with pleasure for about six hundred years to Turkish literature, just as Yildirim Beyazit constructed that 20-dome Ulu mosqe. The name of this masterpiece was Vesîletü'n-Necât, that is, Mevlid. It depicted the deep respect and love for prophet in a vast excitement and clear Turkish. Although we do not have the original and complete text of Mevlid, we understand from the old texts we have that it is about 750 couplets in total.

Mevlid, as known, starts with the couplets:

Allah adın zikredelim evvelâ

Vâcib olur cümle işde her kula

Allah adın her kim ol evvel ana

Her işi âsân ede Allah ana.

and continues in the form of Mesnevi of our Divan literature within (Failatün Failatün) meter. The couplet in the last chapter of the work:

Hem sekiz yüz on ikide târihî

Bursa'da oldu tamam bu ey ahi

reveals that Mevlid was completed in Bursa in 1410.

Although Mevlit has excited all hearts for centuries and has been read by all Muslim Turks in every occasion such as birthdays of the Prophet, in festivals, religious festivals, death anniversaries, we know only a little and have inadequate knowledge about its pet Suleyman Celebi. So much that the masterpiece overshadowed its creator and made us forget its writer.

According to the information we obtain from the sources, Suleyman Celebi was born in Bursa near 1350 during the reign of Orhan Ghazi. It is said that he is originated from Sheik Edebali, the father-in-law of Sultan Osman. It is known that he received systematic education and was thought by skillful scholars, in particular, by Emir Sultan Buhari.

That he drew attention of Yildirim Beyazit with his knowledge and manners is understood from his being immediately appointed as imam to Ulu mosque. "Çelebi" title is granted to him because of his being scholar, effendi, humble, and mature. Some say that Suleyman Celebi was a Mevlevi, and so he was granted the title of Suleyman Dede.

Although we do not know his exact year of death, some investigators stress 1422 and accept this date as his date of death. His grave is next to Old hot spring on Çekirge road in Bursa. The grave was reconstructed as a monument in recent years. There are many rumors about the reasons of writing Mevlid. One rumor has it that a preacher in Bursa, told that Prophet Mohammed was no different from other prophets, and Suleyman Celebi, being grieved, wrote Mevlid to show that Mohammed was the last and superior prophet.

According to another rumor, Suleyman Celebi was sorry to see that various religious people told about Prophet Mohammed in different styles and ways and decided to write a book in verse which everyone can easily understand and cannot change, and succeeded. Although hundreds of similar poems were written, none of them could reach the reputation Mevlid gained, and Mevlid persisted as the eternal religious masterpiece of Turkish literature. The language of Mevlid is 15th century Anatolian Turkish. The language is plain, simple and sincere. Therefore, Mevlid remained as Turkish common property and loved for centuries. Although some contributions and annexes to Mevlid was made in time, those brought only little to the book, and did not harm its integrity.

Mevlid was translated into many languages, and English in particular, and was published in many places of the world. Although there are many handwritten Mevlid texts in the libraries in our country, the oldest or one of the oldest of all is the Mevlid copy dated 1510 in Istanbul Saint Sofia Library. The copy of Mevlid written in Suleyman Celebi's handwriting or when he was alive could not be found yet.

Kaynak: www.ozturkler.com

- - - - - - - -

Farklı bir kaynaktan derlenen biyografisi:

Şehzade Süleyman Çelebi 1377 yılında doğdu. Yıldırım Bayezid'in oğludur. 1390'da Manisa ve Balıkesir sancakbeyliğine atandı. 1393'te Bulgarlar üzerine gönderilerek 17 Temmuz 1393'te Tırnova'yı, ardından Silistre, Niğbolu ve Vidin'i aldı. Bulgar krallığına son verdi. Daha sonra Kastamonu valiliğine atandı. 1399'da Akkoyunlular'ı Erzincan'a çekilmek zorunda bırakarak Sivas, Tokat, Kayseri ve Aksaray'ı Osmanlı egemenliği altına aldı. Sivas valiliğine atandı ve 1400'de Sivas üzerine büyük bir orduyla yürüyen Timur karşısında geri çekilerek Karasi, Aydın ve Saruhan sancaklarının yönetimini üstlendi.

1402'de Ankara savaşı kaybedilince geri çekilmeyi başararak İstanbul'a ulaştı ve Timur'un ordusuna tutsak düşmekten kurtuldu. Timur'un Anadolu'da üstünlük sağlamasından sonra ona bağlılığını bildirdi ve Timur tarafından Rumeli'deki Osmanlı topraklarına hükümdar olarak atandı. 1403'te Bizans imparatoru İkinci Manuel'le yaptığı Gelibolu antlaşması ile Kartal, Pendik, Gebze ile kimi adaları, Misvri'ye kadar olan Karadeniz kıyılarını, Silivri'yi, Rumeli'de Teselya ve Selanik'i Bizanslılara bıraktı. Buna karşılık Rumeli'deki Osmanlı topraklarına hükmedebilmesi için gerekli desteği sağladı. 3 Haziran 1403'te, Venedikliler ve Cenevizlilerle, Timur'un Rumeli'ye geçirilmemesi karşılığında ticari ayrıcalıklar tanıyan bir antlaşma yaptı. Ardından Edirne'de hükümdarlığını ilan etti.

Kardeşleri İsa Çelebi ve Mehmed Çelebi arasında Anadolu'da çıkan egemenlik savaşına katıldı. İsa Çelebi'nin, Ulubas savaşında yenilerek İstanbul'a kaçması üzerine onu Bizans imparatorundan geri aldı ve 1404'te yeni bir ordu ile Anadolu'ya gönderdi. Mehmed Çelebi ile yaptığı tüm savaşları kaybeden İsa Çelebi'nin öldürülmesi üzerine, 1405'te Anadolu'ya geçen Süleyman Çelebi, Bursa'yı aldı. Ardından Ankara'yı da ele geçirerek Çelebi Mehmed'i Amasya'ya çekilmek zorunda bıraktı. Karamanoğullarının elindeki Sivrihisar'ı kuşatan Süleyman Çelebi'ye karşı, Karamanoğlu Mehmed Bey'le anlaşan Çelebi Mehmed, Süleyman Çelebi'yi Anadolu'dan uzaklaştırmak için 1409'da kardeşi Musa Çelebi'yi Rumeli'ye gönderdi.

Musa Çelebi'nin kısa zamanda güçlenmesi üzerine, Anadolu'da da Aydınoğulları ve Germiyanoğullarını karşısına almış olan Süleyman Çelebi, Rumeli'ye geçmek zorunda kaldı. Musa Çelebi'yi Çatalca yöresinde yenerek Edirne'ye döndü. Musa Çelebi toparladığı yeni kuvvetlerle Sofya yakınında yaptığı yeni savaşı kazanarak, Edirne üzerine yürüdü. Süleyman Çelebi'nin gerekli önlemleri almaması ve yanlış davranışları nedeniyle, çevresindeki akıncı beylerinden bir bölümü Musa Çelebi'ye katıldı. Tehlikeyi farkederek İstanbul yönünde kaçmaya başlayan Süleyman Çelebi, uğradığı Kırklareli yakınındaki Düğüncü köyünde yakalanarak öldürüldü (18 Mayıs 1410).

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar:
Son Ziyaretler: