27/09/2014 14:00
Uykusuzluk, çoğunlukla hayat tarzlarımızla, tuhaf yaşama alışkanlıklarımızla ilgilidir. Düzenli yaşayan insanlar çoğu zaman uykusuzluk problemi çekmezken, düzensiz yaşayanların uykularını bir türlü rayına oturtamadıklarını görürüz. İçimizdeki biyolojik saatten bahsetmiştik. Biyolojik saat, hava karardıktan, gün ışığı azaldıktan sonra yavaş yavaş uykuya yaklaşmamızı sağlar. Neden çoğumuz gece uyuruz? Çünkü biyolojik saatimiz gün ışığından en üst derecede faydalanmamızı sağlayacak şekilde ayarlanmıştır. Gün ışığı insanları karamsar halet-i ruhiyeden, üzüntüden korur. Örneğin karamsarlığın çok yoğun yaşandığı depresyonun tedavilerinden biri hastayı parlak ışığa maruz bırakmaktır. Depresyona giren insanları özellikle gün ışığının azaldığı mevsim dönümlerinde gün ışığıyla olmasa bile parlak ışıkla tedavi ederiz.

Düşünün, kendinizi güneşli ve aydınlık yaz günlerinde mi daha iyi hissedersiniz, yoksa kasvetli karanlık kış günlerinde mi? Açık ki aydınlık yaz günlerinde. Öyleyse içimizdeki biyolojik saati dinlemeli ve ona uygun bir hayat tarzı geliştirmeli, yani uykularımızı gündüz saatlerinden geceye kaydırmalıyız.

Bazı insanlar uykuyu dertlerden kaçışın bir aracı olarak görerek ihtiyaç duyduklarından çok daha fazla zamanı uyuyarak geçirebilirler. Uyku okyanusunda yüzerek gündelik hayattan uzaklaşmaya çalışırlar. Fakat uyandıkları zaman aynı dertler yine yerli yerinde durduğu gibi, gün içinde fazlasıyla uyudukları için gece olduğu vakit uykusuzluk çekerler.

Uykusuzluk ve stres arasında da bağlantı vardır. Kendimizi gergin hissettiğimiz günlerde uykumuz azalır. Kafamız bir olayla meşgulse, sürekli o olay üzerine kafa yoruyorsak doğal olarak uykumuz kaçar. Onun için gerekirse "endişe egzersizi" yapıp yatmadan önce kendimizi o olay üzerine düşünmeye ve içimizdeki sıkıntıyı dökmeye şartlandırmalı, kafamız boşalmış olarak yatağa girmeliyiz. Depresyonda da uykusuzluk şikâyeti görülebilmektedir. Kendini kötü hisseden, hayata karşı karamsarlığa kapılan, hayattan zevk almayan insanların evvela uykuları bozulur. Yani, uyku bozukluğu bazı ruhsal sıkıntı ve gerginliklerin habercisi olabilir.

Başka bir yanlış yaşam alışkanlığı da, uykuya yakın saatlerde kafein, tein denilen uyarıcıyı ihtiva eden içecekleri tüketmektir. Bizim toplumumuzda çok yaygın olan çay içme alışkanlığını uyku saatlerine yakın ortadan kaldırmamız gerekir. Yani uykuya 4-6 saat kala çay ve kahve tüketimini durdurmalıyız. Çay ve kahvenin aksine süt, içindeki triptofan denilen maddenin etkisiyle uykumuzu artırır. Yatmadan 1-1,5 saat önce içeceğimiz yarım bardak ılık süt, rahatça uykuya dalmamıza yardımcı olur.

Bazı insanlar uykuları kaçınca gidip televizyonu ya da bilgisayarı açar, biraz oyalanıp uykularının gelmesini beklerler. Oysa televizyon seyretmek de, bilgisayarda oyalanmak da parlak ışık almak demektir ve bilindiği gibi parlak ışık insanı uyararak uykuyu kaçırır. Dolayısıyla uykusu kaçan kişinin yatakta dönüp durmak yerine yataktan kalkması doğru bir davranıştır, ama parlak ışığın karşısına geçmeden, kitap okumak gibi zihnini meşgul edecek bir işle ilgilenmesi gerekir.

Çok yapılan yanlışlardan birisi de yatakta zaman geçirmektir. Oysa yatak, sadece uykumuz geldiğinde gittiğimiz bir yer olmalıdır. Vücudumuzun alıştığı ritmi kaybetmemesi için, belli saatlerde yatıp belli saatlerde kalkarak kendimizi disipline etmeliyiz.

Uyku ve müzik arasında da bir ilişki kurabiliriz. Yumuşak müzikler insanı gevşeterek uykuya yaklaştırabilir. Fakat yatmadan önce heavy metal, punk türü müzikleri dinlersek vücudumuz uyarılır. Bu tür müzikleri sabah kalktığımız zaman dinlersek, uyku mahmurluğunu daha kolay atarız.

Uyku konusunda düşülen hatalardan biri de uyku saatine yakın egzersiz yapmaktır. Bedensel egzersizlerimizi mümkün olduğunca uyku saatinden dört saat evvele almalıyız. Çünkü bedensel yorgunluk, vücudumuzu aşırı derece uyarıp uykudan uzaklaşmamıza sebep olabilir. Bazen "O kadar yorulup girdim yatağa, ama yine de uyuyamıyorum" diye düşünürüz. Bunun nedeni vücudun çok fazla uyarılmış olmasıdır.

Çay ve kahvenin aksine süt, içindeki triptofan denilen maddenin etkisiyle uykumuzu artırır. Yatmadan 1-1,5. saat önce içeceğimiz yarım bardak ılık süt, rahatça uykuya dalmamıza yardımcı olur.

Gündüz Uykusu-Şekerleme

Gece uyuyamaymca gündüz kestirmek, şekerleme yapmak gerekir mi? Şekerleme dediğimiz, gün içindeki kısa uykulardan mümkün olduğunca uzak durmalıyız. Çünkü gündüz uykusu mutlaka gece uykusundan çalar.

Bazı kültürlerde siesta âdeti vardır. Özellikle İspanyollar, öğleden sonra bir ara her türlü işe ara verip dinlenirler. Fakat bu kültürlerde insanların gece uykusuna ayırdıkları süre daha kısadır. İlla ki şekerleme yapma ihtiyacı duyuyorsak bunun süresinin bir saati aşmamasına dikkat etmeliyiz. Aksi halde gece uykusuz kalabiliriz.

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar: