06/02/2014 18:00
Batı Avrupa’nın kapısı sayılan Viyana şehrinin Osmanlı Devleti tarafından kuşatılması. Birincisi 1529’da Kânûnî Sultan Süleyman Han, ikincisi de 1683’te Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından yapıldı.

Birinci Viyana Kuşatması: Mohaç’ta Macaristan ordusunu tamâmen imhâ edip, bölgeyi Osmanlı Devleti sınırları içine katan Kânûnî Sultan Süleyman Han, savaştan sonra Budapeşte’ye gelip Macaristan’ın yeni statüsünü tespit etmişti. Buna göre Macaristan, Osmanlı Devletine bağlı bir krallık olarak bilinen ve Mohaç Muhârebesine katılmayan Transilvanya (Erdel) Voyvodası Zapolya’ya verilecekti. Nitekim Kânûnî Sultan Süleymân Han, 16 Ekim 1526’da Macaristan tâcını Zapolya’ya veren târihî fermanını imzâladı ve Budapeşte’de Macaristan tahtına geçirdi. Ancak Zapolya Osmanlılar sâyesinde Macar Kralı seçilmesine rağmen kral olduktan sonra Osmanlılara fazla yaklaşmaktan çekindi. 1527 baharında toplanan Regensburg İmparatorluk Meclisinde Osmanlılara karşı yardım dahi istemişti. Ancak bu sırada Alman İmparatoru Şarlken’in tahriki ve desteğiyle Avusturya Arşidükü Ferdinand büyük bir ordunun başında olarak harekete geçti. Tokaj’da Zapolya’nın kuvvetlerini yenerek 20 Ağustos 1527’de Budin’e girdi. Lehistan kralına sığınmak zorunda kalan Zopolya tekrar Osmanlılardan yardım istemeye mecbur kaldı. Zapolya yardım isteğinde bulunmasa dahi Osmanlıların bu duruma müsâade edebileceği düşünülemezdi. Ancak onun yardım talebi, Osmanlıların daha fazla işine yaramış ve durum Zapolya’nın müdâfaası şekline dönmüştür. 10 Mayıs 1529’da 200.000 kişilik bir ordu ile sefere çıkan Kânûnî, 7 Eylül’de Budin’e girdi. Zopolya’yı Macar tahtına oturttu. Şehirde altı gün kadar kaldıktan sonra Ferdinand ile karşılaşmak niyetiyle Viyana’ya doğru yürüme kararı aldı. Avusturya-Macar sınırındaki Ovar kasabasını alan Osmanlı ordusu, Viyana önlerinde toplanmaya başladı. Bu arada Ferdinand ise kuvvet toplamak için Avusturya içlerine çekilmişti.

Çok iyi tahkim edilmiş olan Viyana şehrinin muhâsarası 27 Eylülde kesin olarak başladı. Fakat Osmanlı ordusu hazırlıksızdı ve muhâsara için gerekli büyük toplarla malzeme getirilmemişti. Surlar altından lağım açma teşebbüsleri de başarılı olmuyordu. Yine de aralıksız süren çalışmalar sonucu surlarda gedikler açılıp buralardan hücumlarda bulunuldu ise de, havaların soğumaya başlaması, kışın yaklaşması ve erzak sıkıntısının had safhaya varması askerin gücünü ve dayanıklılığını etkiledi. 14 Ekim 1529’da yapılan umûmî hücum sırasında birçok gedik açıldı. Avusturyalıların meşhur komutanları yaralandı ve müdâfilerin dayanma güçleri büyük ölçüde kırıldı. Ancak havanın bozulması üzerine Osmanlı ordusu tekrar bir hücumda bulunmayıp acele hareketle toplanarak Budin’e geri döndü (16 Ekim 1529).

Bu seferle Macaristan’ın ve Almanya’nın kuvveti kırıldı. Osmanlı târihinin en büyük akın hareketi gerçekleştirildi. Avusturya, Güney Almanya toprakları Türk akıncılarınca çiğnenerek, bütün Avrupa Osmanlıların azametini, şâşaasını gördü.

İkinci Viyana Kuşatması: Sultan Dördüncü Mehmed Han (1648-1687) zamânında 1683’te yapıldı. Sultan Mehmed Han, Avusturyalıların kanlı hudut hâdiselerine son vermek, devamlı çapulculuklarını ortadan kaldırmak ve Orta Macaristan Kralı tanınıp, himâye edilen Tökeli İmre’ye yardım etmek için 12 Ekim 1682’de Avusturya Seferine çıktı. Belgrat’a kadar geldi. Pâdişâh buradan ileri geçmeyip, kumandayı Yanıkkale ve Komran kalelerinin fethi vazifesiyle, Merzifonlu Kara Mustafa Paşaya devretti. Kumandayı aldıktan bir müddet sonra, 27 Haziranda İstolni Belgrat’ta bir harp meclisi toplayan Mustafa Paşa, Viyana üzerine yürünmesi fikrini ortaya attı. Kırım Hanı Murâd Giray ve Budin Beylerbeyi İbrâhim Paşanın karşı olmalarına rağmen, diğer komutanların tasvibiyle Viyana üzerine yürünmesi fikri kabul edildi.Viyana düşürüldüğü takdirde Avusturya’nın payitahtı ele geçirilmiş olacağından bütün Avusturya itaat altına alınabilecek ve Orta Avrupa’da Türk hâkimiyeti sağlam bir şekilde tesis edilmiş olacaktı.

Budin vâlisi, 20.000 kişilik kuvvetle Raab Nehri üzerindeki köprülerin ve geçişin muhâfazasına memur edilerek bırakıldı. Kara Mustafa Paşa ise 14 Temmuz 1683’te Viyana önlerine varıp kaleyi kuşattı.

Avusturya İmparatoru, Osmanlıların Viyana’ya gelip, şehri kuşatacaklarını tahmin etmiyordu. Osmanlı Seferinin Macaristan harekâtı ile neticeleneceğini zannediyordu. Osmanlı ordusunun, Vezir-i âzam kumandasında Viyana önüne gelmesi Almanya ve Avrupa’da büyük heyecan ve telâşa sebep oldu. İmparator Birinci Leopold, Viyana’da Von Starhemberg kumandasında yirmi-yirmi beş bin asker bırakıp saray halkı ile Linz’e çekildi. Lehistan ve Bavyera ile ittifaklar kurdu. Papa XI. Lnosan, Fransa Kralı XIV. Lui’yi Avusturya-Lehistan-Bavyera ittifakına sokmaya çalışırken, bütün Hıristiyan âlemini de Osmanlılara karşı yardıma çağırıyordu. Fransa, Osmanlılarla ticârî münâsebetlerini hesâba katarak Papanın teklifini kabul etmedi. Şehir tahkimle hânedan âilesi ve sivil halk tahliye edildi. Osmanlılar, Viyana’nın teslimini istediyse de reddedildi.

Osmanlılar, Viyana’nın teslimi reddedilince muhârebeyi başlattılar. Avusturya Seferi, Viyana’nın kuşatılması için çıkılmadığından orduda çok büyük toplar yoktu. Altmış bir gün devam eden muhâsarada 40 lağım atıldı ve 18 hücum yapıldı. Buna karşılık müdâfiler de sayısız lağım atarak huruc hareketinde bulundular. Türk ordusu çok şiddetli bir müdâfaa ile karşılaştı. Buna rağmen Viyana’nın dış tahkimatının çoğu zaptedildi. Osmanlı ordusu ve Akıncı kuvvetleri pekçok ganimet ve esir aldı. Esirlerin 81.000’i Osmanlı ülkesine gönderildi. Serdâr-ı ekrem Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Viyana’nın şehir içi muhârebeleriyle tahrip edilip zarar görmemesi için kalenin hücum ile alınmasını istemiyordu. Fakat, kaçak Avusturya İmparatoru etraftan yardım alarak faaliyete geçti. Viyana’nın devamlı yardım almasından başka, Leh, 85.000 Avusturya, Saksonya ve Bavyera kuvvetlerinden meydana gelen Alman ordusuyla 100.000’den fazla kuvvetin gelmekte olduğu haber alındı. Kara Mustafa Paşa, Hıristiyan ordusunun hareketi üzerine tedbir aldı. Bunlar; 1) Kırım Hanı Murâd Giray, Viyana’dan altı saat yukarıdaki Tuna Nehri üzerindeki Taşköprü’yü tutarak, düşman ordusunun geçmesini engelliyecekti. 2) Metrislerdeki askerler muhâsaraya ve şehrin fethi gayretlerine devam edeceklerdi. 3) Yardımcı düşman kuvvetleri köprüyü zorlayıp geçebildiği takdirde elde bulunan diğer kuvvetlerle karşılanacaktı. 4) Düşman gelinceye kadar ve hattâ geldikten sonra, Kırım Tatar atlıları arkadan çevirip, geriden tehdit edecekti.

Bu plân gereğince, Murâd Giray Han, Tatar atlıları ile köprüyü tuttu. Fakat Murâd Giray, düşman köprüyü geçerken tepenin üstüne çekildi. Serdâr-ı ekreme kızgınlığından köprüden geçen düşmanı seyretti. Murâd Giray’ın bu hâline yanındaki imâmı karşı çıkınca da “Osmanlı tatarın kıymetini anlasın!” diyerek târihî ihânetinin sebebini gösterdi.

Jan Sobyeski kumandasındaki düşman ordusu Türklerin Alaman Dağı da dedikleri Kahlenberg Dağını işgâl edince, sol kanattaki Osmanlıordusunun gerisine düştüler. Serdâr-ı ekrem gelmekte olan düşman kuvvetlerine karşı tedbir aldı. Vezir Kara Mehmed Paşa 6000 kişilik kuvvetle öncü olarak gönderildi. Budin Vâlisi Uzun İbrahim Paşa da, 23.000 kuvvetle Kahlenberg Dağı üzerindeki kilisenin yanından geçen yolun muhâfazasıyla vazifelendirildi. Kırım Hanı, düşman Tuna Nehrini geçtikten sonra arkadan çevirme imkânı olmasına rağmen yapmadı.

Kahlenberg Meydan Muhârebesi, 12 Eylül 1583’te Düşmanın taarruzu bütün şiddetiyle, top, gülle, kurşun yağdırması ve diğer harp levazımatıyla başladı. Savaşın en şiddetli bir ânında İbrâhim Paşanın kuvvetleriyle Yanıkkale cihetine doğru çekilmesi Osmanlı ordusu için ikinci bir darbe oldu. Bu durumda düşman, Osmanlı ordusunun merkezine doğru kolay bir yol buldu. Serdâr-ı ekrem, sağ ve sol kollar açılmasına rağmen mukâvemet etti. Leh Kralı, merkezdeki sancak-ı şerîf üzerine hedef tâyin ederek taarruzu hızlandırdı. Kara Mustafa Paşa, kahramanca mukâvemet etti. Fakat, kanatlar çöktüğünden çekilmeye mecbur kaldı.

Karargâhına gelip, metrislerde bulunan 30.000 askerin siperlerden çıkmalarını emretti. Ordugâha kadar giren düşmanla mücâdale başladı. Serdâr-ı ekrem, can siperâne mukâvemet edip, yalın kılıç düşmanla döğüşmek istediyse de, Sipâhiler Ağası OsmanAğanın îkâzıyla vaz geçti. Sancak-ı şerîfi alıp, Yanıkkale istikâmetine çekildi. Bütün malzeme ve eşyâlar düşmana bırakıldı. 14 Eylülde Yanıkkale’ye gelindi. Düşman, Osmanlı geri çekilmesini taktik sanıp, tâkip etmedi. Serdâr-ı ekrem Kara Mustafa Paşa, hudûdun ve bölgenin emniyeti için tâyinlerde bulunup, Macaristan’ın çeşitli kalelerine takviye kuvvetler gönderdi. Bozulan kuvvetleri topladı. Belgrat’taki Sultan Mehmed Han, Edirne’ye dönünce, Vezir-i âzam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa da, 22 Eylülde Yanıkkale’den budin’e hareket etti. Viyana önündeki hezimet, başlangıçta Dördüncü Mehmed’in KaraMustafa Paşa’ya karşı beslediği îtimadı sarsmamış hattâ ona kılıç ve kaftan göndererek iltifat etmiştir. Ancak daha sonra sadrâzamın düşmanları harekete geçerek Viyana bozgununun yegâne müsebbibinin sadrâzam olduğuna pâdişâhı inandırdılar ve belki de hezimetin kayıplarını telâfi edebilecek olan bu muktedir devlet adamının îdâmına sebep oldular.

İkinci Viyana Kuşatmasında da, hıyânet, ağır topların getirilmemesi, mevsimsizlik sebebiyle muvaffak olunamadı.

İkinci Viyana Kuşatması, itaatsizliğin en kuvvetli orduları bile nasıl perişan edebileceğinin ibret verici bir nümûnesi olarak değerlendirilir.

Önceki
Önceki Konu:
Entalpi
Sonraki
Sonraki Konu:
Bisküvi

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu