Yapılan arkeolojik çalışmalar, Anadolu'da madenciliğin M.Ö.7000 yıllarına kadar uzandığını ve buradaki uygarlıkların gelişmesinde önemli bir rol oynadığını ortaya koymuştur. Yer yüzünün ilk yerleşilen karalarından biri olarak Anadolu'da, madene dayalı yüksek uygarlıklar kurulmuştur. Madeni çok önceleri tanıyıp kullanan Orta Asya kökenli Türkler, Anadolu'ya gelip yerleştikçe madene dayalı uygarlık daha da gelişmiştir. Madenler, doğada ender olarak saf halde bulunur. Yer altında filiz adı verilen bileşimler halinde çıkarılan ham madenler, işlenerek ve yabancı maddelerden ayıklanarak (rafine edilerek) saf metal haline getirildikten sonra kullanıma sunulur. Maden filizleri, tabakalar arasında damarlar yada yataklar halinde bulunur. Bu damarların yada yatakların işletmeye açılabilmesi için belli koşullar gerekir. Bunların başında maden cevheri içindeki metal oranının bu orana tenor denir. Yüksek olması gelir. Ayrıca işletmeye açılacak yerdeki maden cevherinin rezervi (yedeği)yeterli olmalıdır. Bulunan ya da bulunacak olan maden yatağındaki maden; • Metal oranı bakımından yeteri kadar zengin değilse, • Yedeği (rezervi) az ve çabuk bitebilecek durumdaysa, • Cevheri çıkarma ve işlenecek yere nakletme çok pahalıya mal oluyorsa, Böyle bir maden yatağı yada damarı işletilemez. Çünkü madenin çıkarılması ve taşınması kârlı olmaz. Maden yatakları bakımından Türkiye şanslı ülkeler arasında yer alır. Dünyada üretilen 50yi aşkın maden çeşidi için yapılan değerlendirmede Türkiye, 29 çeşit ile Dünyada ilk 10 ilki arasında yer almaktadır. Bunun başlıca nedeni Ülkemizin dağ oluşumu hareketlerinden fazla etkilenmesi, bu hareketler sonucunda başkalaşım ve volkanizma hareketlerine yaygın olarak uğramasıdır. Söz gelimi demir, krom, çinko, bakır ve kurşun oluşumu bu tür yer hareketleri ile ilgilidir. Fakat, bazı maden rezervlerimiz çok zengin değildir. Bu nedenle maden çeşidi bakımından ilk sıralarda yer alan ülkemiz, Dünya maden pazarındaki payı açısından gerilerde bulunmaktadır. Bunun bir nedeni, Türkiye'nin yer yüzünün ilk yerleşilen karalarından biri olması ve maden yataklarının bir bölümünün çok eskiden beri işletilmesidir. Ayrıca Türkiye'nin bulunduğu arazi ,değişik jeolojik devirlerde oluşmuş ve çok sayıda yer hareketlerine uğramıştır. Başka bir deyişle Türkiye'nin jeolojik yapısı oldukça karmaşıktır. Bu durum maden yataklarının çeşitliliğini sağlarken; öte yandan maden aranmasında ve bulunan maden yataklarının işletilmesinde çeşitli güçlüklere neden olmaktadır. Ülkemizdeki maden rezervinin zengin olmamasının temel nedeni ise Türkiye'nin bulunduğu arazinin jeolojik yapısının zengin maden yataklarının oluşumuna elverişli yapıda olmamasıdır. Cumhuriyetten önceki dönemde, maden üretiminin tamamına yakını yabancı şirketlerin elindeydi. Cumhuriyetin ilk yıllarında madenlerimiz yabancılardan alınarak millileştirilmiştir. Atatürk, milli sanayinin kurulması ve gelişmesinin maden arama ve işletmeye sıkı sıkıya bağlı olduğunu belirtmiş ve madenciliğe özel bir önem vermiştir. Çünkü gelişen milli sanayi artan ham madde ve enerji ihtiyacının karşılanması ancak madenciliğin geliştirilmesi ve yeni enerji kaynaklarının sağlanmasıyla mümkün olabilirdi. Madencilik alanında ilk sistemli ve geniş ölçülü araştırma 1935 yılında Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA) nün kurulması ile başlamıştır. Bundan sonra bir çok yeraltı kaynağımız işletmeye açılmıştır. Türkiye madenleri ile ilgili büyük bir kuruluşta Eti banktır. Cumhuriyet döneminde, bulunan madenlerin işletilmesi görevi Eti bank'a verilmiştir. Bugün Türkiye'de madenciliğin önemi gittikçe artmakta ve madenden faydalanma yaygınlaşmaktadır. Madenciliğimizin gelişme yoluna girilmiştir. Türkiye'de bulunan ve işletilen başlıca madenlerin dağılışı şöyledir :

a) Demir: Demir, insan oğlunun bildiği en eski madenlerden biridir. Günümüzde de ağır sanayinin ana metali demirdir. Demirin çok geniş bir alanının olması, ona büyük bir önem kazanmıştır. Yurdumuzun bir çok yerinde demir yatakları olmakla birlikte bunların önemli bir bölümü işletilmeye elverişli değildir. Türkiye'de iki ana demir madeni havzası bulunmaktadır.Bunlardan biri Sivas - Malatya arasındadır. Bu bölümün önemli yatakları Divriği, Hekimhan ve Hasan çelebidedir. Demir - çelik sanayimizin ihtiyacının önemli bir bölümünün yüksek verimli olan bu yataklar karşılar. Buradan çıkarılan ham cevher, demir yoluyla Samsuna oradan da gemilerle Ereğli'ye taşınır. İkinci havza, Kayseriden Adana ve Kahraman Maraşa uzanmaktadır. Bu bölümün önemli yatakları da Mansurlu ve Karamadazıdır. Bu iki havzanın dışında; Bitlis, Sakarya, Eskişehir ve Balıkesir yörelerinde de demir cevheri yatakları vardır.

b) Bakır: İnsanların çok eskiden beri bilip kullandığı madenlerden biride bakırdır. Günümüzde, elektronik ve elektroteknik sanayinde uçak, motor ve ev aletleri yapımı başta olmak üzere bir çok sanayi dalında yaygın olarak kullanılan bir madendir. Ülkemizde bakır yatakları genellikle çinko ve kurşun yatakları ile birlikte bulunur. Bakır, Türkiye'nin bir çok yerinde bulunmakla birlikte, işletilen önemli yataklar iki yörededir. Bunlar; Murgul (Artvin) ile Küre (Kastamonu) dedir. Bakır yataklarının en yaygın olduğu bölüm, Dogu Karadenizdir. Murgul dışında; maden köy (Rize), Körü başı, Lahanos, Asarcık (Giresun), Kutlular ve Alaca dağ (Trabzon) da da bakır yatakları vardır. Yurdumuzda bunlar dışındaki bakır yatakları, Koyu Hisar (Sivas) ile Maden köy (Siirt) dedir. Maden (Elezıg) deki bakır yatakları, çok eskiden buyana işletildiği için ekonomik değerini yitirmiş ve kapatılmıştır. Türkiye'de çıkarılan bakır, iç tüketime yetmediğinden her yıl, bir miktar bakır ithal edilmektedir.

c) Krom: Krom; sert, çok iyi cilalanabilen ve paslanmayan bir maden olduğu için, madeni eşya yapımında büyük önem taşır. Bu maden, çeliğin sertleştirilmesinde ve paslanmayı önlemek için çelik eşyaların kaplanmasında kullanılır. Türkiye, 19. yüzyılın başlarına kadar dünya krom üretiminin yarısından çoğunu gerçekleştiriyordu. Fakat Rusya federasyonu, Güney Afrika Hindistan ve Kübada yüksek nitelikli krom yataklarının bulunmasıyla Türkiye eski üstünlüğünü kaybetmiştir. Bununla birlikte yurdumuz, dünyanın sayılı krom üreticileri arasında yer almaya devam etmektedir. Türkiyede krom yatakları oldukça yaygın ve dağınıktır. Öyle ki yurdumuzda bilinen krom yataklarının sayısı 700ü geçmektedir.

Önceki
Önceki Konu:
Tevrat
Sonraki
Sonraki Konu:
Nasreddin Hoca

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar:
Son Ziyaretler: