08/12/2009 20:21
Doğum yeri ve tarihi hakkında çeşitli rivayetler vardır; bunların içinde doğruya en yakın görüneni, onun Konya'nın Hadim ilçesinin Gezleve köyünde 1651 yılında doğmuş olduğu yolundaki rivayettir. Düzenli bir medrese tahsili görmediği anlaşılmakla birlikte devrin kültür muhitleri içinde bulunmak suretiyle kendi kendini yetiştirmiş ve aynı devrin diğer aşıklarına göre daha seçkin bir yer kazanmıştır. Şerifî adlı bir şairden ders aldığı, başta Fuzûlî olmak üzere klasik edebiyatın belli başlı büyük şahsiyetleri yanında Hâfız'ın divanı ile Sa'dî'nin Gülistân'ını okuyacak kadar Farsça öğrendiği anlaşılmaktadır. Yazdıklarına ve rivayetlere bakılarak orduya girdiği, sınır kalelerinde bulunduğu, hatta bazı savaşlara katıldığı tahmin edilmektedir. IV. Mehmed'in 1678'de Çehrin Kalesi'ni fethi münasebetiyle bir manzume yazdığı gibi, II. Ahmed'in saltanat yıllarındaki Rus, Venedik ve Avusturya seferleri ve II. Mustafa'nın bir gazasıyla ilgili bazı manzumeler de yazmıştır. Şiirlerinden İstanbul, Bursa, Yama, Sakız, Sinop ve Bağdat gibi yerleri dolaştığı anlaşılmaktadır. Başlangıçta divan şairlerini taklide özenerek Adlî mahlasını kullanmış, Ömer mahlasını daha sonra benimsemiştir. Şiirlerinde Bağdat'tan Tuna'ya kadar uzanan geniş bir coğrafya yer almakla beraber bazı şiirlerinin hayal mahsulü olduğu tahmin edilmektedir. 1707'de İstanbul'da öldüğü ve Yemiş İskelesi'nde bir türbesinin bulunduğu da yine rivayetler arasındadır.

XVII. yüzyılda Gevherî ve Karacaoğlan 'la birlikte Türk saz şiirinin önde gelen isimleri arasında yer alan Âşık Ömer, geniş halk kitleleri tarafından benimsenme açısından da müstesna bir yere sahiptir. Kendisinden sonra gelen âşıklardan birçoğu ona nazireler yazmış, bestelenmiş şiirleri çeşitli meclislerde çalınıp okunmuştur. Âşıkâne ve sûfıyâne mahiyetteki bazı manzumeleri ise bir tür ilahi gibi uzun zaman tekke ve zaviyelerde terennüm edilmiştir. Asker ocağında bulunması dolayısıyla hem serhat boylarının biraz serbest ve maceralı hayatını yaşayarak dile getirmiş, hem de klasik şiirin mecaz, vezin, kafıye ve edebi sanatlarını, hatta biraz da dilini kullanarak o çevrelerin havasını yansıtmıştır.

Kendisinden önce gelen saz şairlerinden farklı olarak klasik Türk edebiyatından büyük ölçüde etkilenen Âşık Ömer, bilhassa aruz vezniyle yazdığı divan'larda divan şiirinin kalıplaşmış mazmun ve hayal dünyasına büyük ölçüde yer vermiştir. Daha sağlığında üstat kabul edildiği için kendisinden sonraki şairler arasında onun gibi yazmak bir moda haline gelmiş, bu da halk şiirinin kendi içinde tabii bir şekilde gelişmesini engellemiştir. Onun açmış olduğu divan şiirini taklit cereyanı yüzünden saz şiirinin eski saflığı ve dili farkedilir şekilde bozulmuştur. Geriye bırakmış olduğu 2000'den fazla şiirle Türk edebiyatının en çok yazan şairlerinden biri olarak tanınan Âşık Ömer hece vezniyle söylediği şiirlerde daha başarılıdır.

Âşık Ömer divanının en önemli iki yazmasından biri Konya Mevlana Müzesi Müzelik Eserler bölümünde bulunan, Hüseyin Ayvansarayânîn istinsah ettiği nüsha ile (Envanter nr. 99) şimdi Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunan (Hacı Mahmud Ef. nr. 5097) İstanbul Yahya Efendi Dergâhı nüshasıdır.

Ayrıca cönklerde de pek çok şiirine rastlanmaktadır. Şiirleri, hayatı hakkında geniş bir incelemeyle birlikte S. Nüzhet Ergun tarafından yeni harflerle de yayımlanmıştır (İstanbul 1936).

- - - - - - - -

Eserlerinden bazıları:

1

Şu karşıdan gelen dilber

Gelir amma neden sonra

Bir selama kail oldum

Verir amma neden sonra

Bahçede açılan güller

Dalında öten bülbüller

Bizi zemmeyleyen diller

Çürür amma neden sonra

Gördüm yarimin yüzünü

Öptüm dostumun gözünü

Aradım buldum izini

Buldum amma neden sonra

Kolumdan uçurdum bazı

Yeter ettin bana nazı

Aşık Ömer'in niyazı

Geçer amma neden sonra



2

Bu gün ben bir güzel gördüm

Yeşiller giymiş ağ üzre

Aklımı başımdan aldı

Durabilmem ayağ üzre

Beni mest eden camıdır

Gonca gülün eyyamıdır

Her biri bir haramidir

Kirpikleri kapağ üzre

Mah cemaline bakılır

Ben kulun yanup yakılır

Söyledikçe bal dökülür

Leblerinden dudağ üzre

Cemali hüsnü alişan

Ol Yüsufdan almış nişan

Siyah zülüfler perişan

Dökülmüş al yanağ üzre

Aşık Ömer geldi ise

Hak inayet kıldı ise

Ferhad dağı deldi ise

Ben koyam dağı dağ üzre



3

Ela gözlerine kurban olduğum

Yüzüne bakmağa doyamadım ben

İbret için gelmiş derler cihana

Noktadır benlerin sayamadım ben

Aşkın ateşidir sinemi yakan

Lütfuna irer mi cevrini çeken

Kolların boynuma dolanmış iken

Seni öpmelere kıyamadım ben

Terk eyledim ağalarım beylerim

Bozbulanık seller gibi çağlarım

Anın içün ben ah idup ağlarım

Ayrılık oduna doyamadım ben

Kaldı deli gönül kaldı hep yasta

Mevla'm erdir beni murada kasda

Aşık Ömer eydur sevgili dosta

Allah'a ısmarladık diyemedim ben

4

ŞAİRNAME'DEN

Olmak ister isen gönül züfünün

Deruni zikr eyle gani Yezdan'ı

Be-emr-i sani'i sun'i Kaf u Nun

Yarattı alem-i kevn u mekanı

Geldi dil bülbülü medh-i Iisane

Kasdı şuarayı çekmek beyane

Gar ne aşıklar var gelmiş cihane

Dilde yad edelim hep şairanı

Hafız-ı Şirazi Rumi Fuzuli

Anları geçince yeğdir Usuli

Okunur dillerde nazm-ı Kabuli

Her demde şad ola ruh-ı revanı

Niyazi hakikat kılmada niyaz

Yunus her dem eder keşif ile raz

Yok Eşrefoğlu'nun sözünde güdaz

Nutki irşad eder işiden cam

Şerifi değil mi cümleye üstad

Ol değil mi bizi eyleyen irşad

Haşimi şi'rine verdi özge tad

Birbirin yekreği Kandi, Lisani

Evvel Katibi'den idelim ağaz

Kamil'in sözlerin derununa yaz

Köroğlu çalardı perdesizce saz

Kuloglu'nun belli nam u nişanı

Emirzade evliyaya verdi şan

Bağzade nushasız olmazdı revan

Ahi ile Gedayi de bir zaman

Bursa'da sürdüler dem ü devranı

Bursalı Halil'de sadedir lisan

Güzel medh etmede yok ana akran

Bir gün cam içerken saki-i devran

Oldurup zehr ile sundu Yegani

Bir zaman gurbette sürüldü sefa

Ayaklar altından geçti çok cefa

Nice şairlerin Dağlı Mustafa

Kopardı sözinen tozu dumanı

Öksüz Aşık deyişleri aseldir

Karacaoğlan ise eski meseldir

Ezgisi çığrulur keyfe keseldir

Biz şair saymayız öyle ozanı

Deli Balta hasma gösterir hüner

Ararca sözlerle Urfe sefer

Sipahi'dir cümIesine ser nefer

Mekan tutup kıldl ol Karaman'ı

Belli dedikleri her cane kalmam

Bin cevap söylese aynıma almam

Kamilin yanında bir nesne bilmem

Hele ben böylece ettim iz'am

Der ki Aşık Ömer sade sözleriz

İlm-i hakikatte biz can özleriz

Postumuzun abdalıyız gözleriz

Tekye-i aşk içre yolu erkanı

Önceki
Önceki Konu:
Halil Nuri Yurdakul
Sonraki
Sonraki Konu:
Neşe Zara Ulus

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar:
Son Ziyaretler: