29/10/2013 22:00
Alm. Zelt (n), Fr. Tente (f), pavillon (m), İng. tent, pavilion. Açık havada kurulup, sökülebilen ve kolayca taşınabilen dokumadan, keçe, bez, deri ve çuldan yapılan seyyâr mesken, barınak.

Göçebe hayâtı sürdüren kavimler ve görevleri icabı sık sık yer değiştiren gezici ekipler tarafından kullanıldığı gibi, yaz tatillerinde dinlenme yeri olarak da kullanılır. Savaş ve tatbikatlarda askerlerin, zelzele, su baskını, yangın gibi tabiî âfetler sonunda evsiz kalanların ilk barınakları çadırlardır. Çadırlar çok eski zamanlardan beri insanların içinde hayat sürdüğü meskenler olmuştur. Bugün bile çoğu kabîle ve kavimler tarafından çadır mesken olarak kullanılmaktadır.

Çadırlar yapıları bakımından sekiz çeşittir: 1) Basit konik çadırlar olup, Kuzey Asya ve Kuzey Amerika’da yaygındır. 2) Kubbeli konik çadırlara Japonlarda, 3) Geçitli konik çadırlara Eskimolarda, 4) Çok köşeli çadırlara Tibet kabîlelerinde, 5) Çift konik şekilli çadırlara Sibirya halkında, 6) Kubbesi dâireli çadırlara göçebe hayâtı sürdüren Moğol ve Türklerde, 7) Yanları açık çadırlara Güney Amerika’da, 8) Kubbe şeklindeki çadırlara Doğu Afrika’da ve Kuzey Amerika’da rastlanılır.

Eski Türkler kullandıkları çadırlara ayrı ayrı isimler vermişlerdir. Hükümdarlara ve diğer devlet büyüklerine mahsus, geniş ve yüksek etekli bâzan dört, bâzan yedi direkli, çok kere üç kat kumaştan yapılmış büyük çadırların adı “otak”tır. Hâkanların askerî karargâh olarak kullandıkları çadırlara “orda” denilir. Beyaz kumaştan yapılmış büyük çadırlar “ağban ev”, renkli kumaştan yapılmış olan ise “alaban ev”dir. Birkaç direkli, uzun bölüntülü çadırlara “oba”, gölgelenmek için gündüzleri kullanılan çadıra da “günlük” ismi verilmiştir. Yuvarlak ve tavanları kubbeli çadırlara “yurt”, pencerelerine “tünlük” denir. Develerin konulduğu çadırlara da “kaytaban” denilmiştir.

Bugün için Türkiye’de çadırlarda Türkmenlerin yörük aşîretleri ve doğudaki bâzı âileler hayat sürmektedir. Bunların çadırları dört köşeli, direkli veya yuvarlak kubbelidir.

Türk kabîlelerinde eskiden olduğu gibi bugün için dahi en yaygın olanı “yurt” denilen yuvarlak ve tavanı kubbeli olan çadırlardır. Bu çadırların etraf duvarlarına “kerege” veya “kanat” denir. Kerege birbirine uygun olan yerlerinden ince kayışlarla bağlanmış çubuklardan yapılmıştır. Kerege toplanınca bir demet hâlinde birbiri üstüne gelir. Hayvanlarla rahatça taşınabilir. Çadırlar kurulacağı zaman, demet hâlinde olan kısımlar yanyana getirilir. Ucu iki metre uzaklıktaki kazıklara tutturulmuş olan ipler çadırların bu kısımlarına bağlanınca birkaç metre çapında bir kafes meydana gelir. Kafesin yüksekliği 2-3 metredir. Güneşin doğduğu yöne bir kapı çerçevesi konur. Çadırların tepesinde hava ve ışık almak üzere yuvarlak bir delik vardır. Bu delikten yanan ateşin dumanı dışarıya çıkar. Ancak yağmurlu havalarda bu delik bir deri kapak ile kapatılır. Giriş kapısına “eşik” ismi de verilir. Eşik üstüne bağlanan örtü kötü hava şartlarında bu kapının kapatılmasında kullanılır. Çadırlarda her malzemenin kendine mahsus yeri olduğu gibi, ortasında soğuk havalarda ateş yakmak için bir de korluk vardır. Kapının hemen karşısında sandıklar, bohçalar, koymak için yer bulunur. Bu eşyâların üstünde halılar asılıdır.

Kapının hemen sağ tarafında içinde yemek kapları bulunan, at derisinden yapılmış bir tulum ve hemen bunun yanında, meyvelerin çürümemesi ve yağın, etin bozulmaması için bir de kiler vardır. Çadır sâhibinin de yatağı kapının hemen sağındadır. Yatağın yanındaki kazıkta ev sâhibinin giyim kuşamı ve av âletleri ile silahı asılıdır.

Türk çadırlarının yapılışı bakımından geleneği, örf ve âdeti, kültürü ihtivâ eden özellikleri dikkati çeker.

Önceki
Önceki Konu:
Ödem
Sonraki
Sonraki Konu:
Grev

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu