Alternatif dili kazanmak için yapılacak uğraşıyı zorlaştıran unsurlardan en önemlisi, kaygı dilinin artık refleksli ve otomatik bir sürece sahip olmasıdır. Bu tür bir özellik taşıyan dilin karşısına, içerik olarak yeni, hızı düşük bir dil seçeneği ile çıkmanın doğal olarak zorlukları vardır. Ancak, beyin son derece hızlı öğrenebilen bir organdır. Yeter ki, ona ısrarlı bir şekilde yeni önermeleri ve dili vermeye devam edelim. Beyne, "kaygı dilini kullanma, böyle düşünme" talimatını, hatta emrini vermenin pek yararı olmayacaktır; çünkü beyin, belirli bir olay ya da olay grubuyla ilgili olarak kullana geldiği dile bir alternatif getiremiyorsa, öğrendiğini kullanmaya devam edecektir.

Şimdi sizinle küçük bir deneme yapalım. Aşağıdaki şekle bir süre bakın, düşünün ve anlam vermeye çalışın.

Şimdi de, "coğrafya" sözcüğünü düşünün.

Size yukarıda iki uyarıcı sunuldu. Birisi, büyük bir ihtimalle daha önce karşılaşmadığınız, yeni bir uyarıcıydı. İkincisi ise, geçmişte tanışmış olduğunuz bir uyarıcı. Beyninizin düşünsel tavrı bu iki uyarıcıya farklı olmuştur. Birinci uyarıcıya, yeni olması açısından, her zaman olduğu gibi bir anlam vermeye, onun hakkında düşünmeye başladınız. Geçmişte karşılaşmış olduğunuz ikinci uyarıcı ile de aynı şeyi yaptınız. Ancak, bu iki uyarıcı hakkında başlattığınız düşünsel faaliyetler birbirlerinden hız ve akış itibarıyla çok farklıydılar. Üstelik, yukarıdaki şekle anlam vermeye çalışırken ürettiğiniz düşüncelerin, "coğrafya" sözcüğü ile ilgili ürettiğiniz düşüncelere kıyasla daha çok farkındaydınız. Şekil ile ilgili olarak birçok soru sordunuz: "Ne olabilir? İnsan mı? Soyut resim mi? Daha önce gördüklerime benziyor mu? Psikolojik bir test mi, yoksa? Ne anlama gelebilir acaba? vb." Bu soruları, hızı nispeten düşük bir biçimde ve bilincinizde çok daha farkında olarak sordunuz. Oysa, "coğrafya" sözcüğü ile aklınıza gelen çağrışımsal nitelikteki düşünceler ve anlamlar çok daha hızlı bir şekilde ortaya çıktı. Hatta, belki de sözel değil, resimsel olarak. Kimbilir, kafanızın içinde coğrafya hocanızın yüzü beliriverdi. Yüzündeki bakışların niteliğinden, coğrafyadan ne kadar çok çektiğinizi ya da o dersten ne kadar hoşlandığınızı düşünüverdiniz. Artık bu düşüncelere, burada yazıldığı gibi tane tane değil, coğrafya hocanızın yüzündeki bakışın niteliğinde özetleyerek girdiniz. Artık o bakış, birçok düşünce ve anlamı çağrıştıran bir "özet dil" haline gelmiştir.

Şimdi bir olay tanımı yapalım: Bir gece, odanızda oturmuş kitap okuyorsunuz. Dışarda yağmur ve fırtına var. Evde başka kimse yok. Kitabınızın içine dalmış okurken, içerden bir yerden "Pat" diye bir ses geliyor...

Yukarıdaki paragrafı okuyup bitirdikten sonra çoğunuz bu olaydaki "Pat" sesine, kendinize özgü bir anlam verdiniz, onunla ilgili olarak düşündünüz. Çok farkında olmayabilirsiniz, ama düşündünüz ve ufacık bir kıpırtı bile olsa, bir duygu hali oluşturdunuz.

Gelin bu olaya farklı açılardan tekrar yaklaşalım. "Pat" sesine kadar her şey aynı olsun. Yalnız onunla ilgili olarak üreteceğimiz düşünceleri değiştirelim ve hızlarını yavaşlatalım.

"Pat" sesini duydunuz ve şöyle düşündünüz: "Dışarıdaki rüzgâr çok şiddetli estiği için, pencereyi zorlayıp açtı".

"Pat" sesini duydunuz ve şöyle düşündünüz: "Dip odadaki pencereden hırsız girdi".

Gerçekte böyle bir olayla karşı karşıya kalmış olsaydınız, pek tabii ki, yukarıda belirtildiği gibi "durup düşünmezdiniz". Beyniniz büyük bir hızla, göz açıp kapayana kadar, bu sese bir anlam verip sizi belirli bir duygu haline itiverirdi. Burada, durup düşünme deyiminin özellikle vurgulanması gerekir; çünkü, kaygı üretimine vesile edilen nice sınanma durumlarında her şeyden önce durup düşünme gibi yeni bir davranış kazanmanız gerekecektir. Bunu yapmadığınız takdirde, beyniniz gene her zaman olduğu gibi etiketleme, kutuplaştırma, -meli, -malı'lama gibi kaygı dili çerçevesinde düşünecektir. Ona (beyninize), "dur düşün" talimatı yeterince sıklıkta verilebilirse, kaygı diline seçenek olabilecek diğer düşünce tarzlarına yer açılıp fırsat tanınır. Bakın, bunun basit bir denemesini yapalım. Aşağıdaki paragrafı, tane tane okuyun. Bu paragrafı okurken, kaygı dili ikide bir araya girmeye çalışabilir. Onu, "Dur" diyerek bir kenara atın ve bu paragrafta yazılanlara dikkatinizi odaklaştırın. Paragrafta işlenen düşünce ve anlam seçeneklerini, gerçekten öyle inanı-yormuşçasına özümsemeye ve benimsemeye gayret edin.

"Bir grup insan önünde, belirli bir konuyla ilgili olarak bir konuşma yapacaksınız. Konuşmanız sonunda, bu grup, konuyla ilgili bilgi düzeyinizi değerlendirmeye tabi tutacak. Bu grup sizinle değil, bu konudaki bilgilerinizle, bu bilgileri ne ölçüde kazanmış olduğunuzu saptamakla ilgileniyor. Onların yaptığı değerlendirme sonunda, bilgi düzeyiniz belirli bir ölçütün altında çıkarsa, bilgilerinizi istenen düzeye çıkartabilmek için çalışma yapacaksınız. Bilgi düzeyiniz, istenen düzeyde çıkarsa bu konudaki bilgilerinizin düzeyini daha da artırmak için gene çalışma yapacaksınız. Bu çalışmalarınızdan sonra, bu grubun önüne tekrar çıkacaksınız. Onlar da, her zamanki gibi, gözlerini sizin kişiliğinize değil, sözü edilen konuda bilgi düzeyinizin bu kez nerede olduğuna çevirecek ve değerlendirecek. Bilgi düzeyinin bu grup tarafından sınanıp değerlendirilmesini, belirli amaçlara ulaşmak için öngörülen ölçütlere ulaşana kadar devam ettireceksiniz."

Böylesine yavaşlatılmış (bu durumda sizin yukarıdaki paragrafı okuma hızınız kastedilmektedir) tane tane işlediğiniz bir düşünce akışı ve bunun içinde işlenmiş olan yorumlar, kaygı değil de bir başka duygu haline neden olabilirler mi? Ne dersiniz? Gerçekten böyle bir durumu yaşıyor ve gerçekten yukarıdaki gibi düşünüyor olsaydınız, her zaman yaşadığınız kaygıyı değil de, bir başka duygu halini yaşar mıydınız?

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu