08/12/2009 20:18
Halit Ziya Uşaklıgil'in torunu. Emine Uşaklıgil Kopenhag Kahire Washington ve Paris'te görev yapmış bir büyükelçinin Bülent Uşaklıgil'in kızıdır. 1975 yılında Ayrıntılı Haber gazetesinde gazeteciliğe başladı. 1977 yılından sonra Cumhuriyet gazetesinde çalıştı.Son olarak Yeni Yüzyıl gazetesinde yazdı. Emine Uşaklıgil, Osmanlı hanedanından bir prensle evlendikten sonra boşandı ve İsviçre'den Türkiye'ye geldi.Bilahare Asaf Savaş Akat’la evlendi, boşandı.

En hakikî üçüncü Cumhuriyet’çi

Cemal A. Kalyoncu

Aksiyon 25 Kasım 2000

Bir taraftan Türk basını deyince akla gelen ailelerden olan Abalıoğlu Yunus Nadi'nin, diğer taraftan da ünlü edebiyatçımız Halid Ziya Uşaklıgil'in torunu olan Emine Uşaklıgil, 1991'de Cumhuriyet'te yaşanan kırılmanın da en yakın tanıklarından biridir

Annemin babası daha evvel vefat etti, onu hiç tanımadım. Diğer büyükbabamı tanıdım ama çok küçüktüm. Babaannem ile anneannem ise onlardan daha sonra vefat etti. Ama yine de uzun yıllar oldu. Şimdi ne kadar pişmanlık duyduğumu anlatmam imkansız. Pişmanlığımın sebebi, daha önce onların hikâyelerini dinlememem. Rivâyete göre Konya'dan gelmiş bizimkiler, o kadar. Gerisi yok. Şimdi araştırmaya kalksam bile, bizimkiler hakkındaki bilgilere ulaşmam Emine Uşaklıgil kadar kolay olmasa gerek. "Geçmiş hakkında çok az bilgim olduğunu itiraf etmem lazım." Bu Emine Uşaklıgil'in sözü: "Fakat Halid Ziya dedem tarafından eskilere dayanan bir soyağacı ortaya çıkmış durumda. Aslı kayboldu, yeni baştan oluşturuldu fakat şu an bende henüz yok, bir akrabamızda." Dedim ya, benim pişmanlığımın artık faydası yok. Fakat Emine Hanım böyle bir şansa hâlâ sahip.

Emine Uşaklıgil, Türk basını deyince akla gelen bir aileden, Cumhuriyet gazetesini kuranların torunu. Babasının tarafı da ünlü edebiyatçımız Halid Ziya Uşaklıgil'in soyuna dayanıyor Emine Hanım'ın. Yani Halid Ziya'nın 'öz' torunu. Emine Hanım'ı biraz Günaydın'dan, daha çok da Cumhuriyet'ten tanıyoruz. Şimdilerde ise IBS Danışmanlık ve Araştırma Şirketi Yönetim Kurulu üyeliğinin yanında internette NTV—MSMBC'deki yazılarından biliyoruz.

Emine Hanım baba tarafından Aşk—ı Memnû'nun yazarı Halid Ziya Uşaklıgil'in torunudur. Halid Ziya Uşaklıgil ile Atatürk'ün eski eşi Latife Hanım'ın (Latife Uşaklı'nın diğer kızkardeşi Vecihe Hanım da Osmanlı'nın son seraskeri Müşir Mehmet Rıza Paşa'nın oğlu Süreyya İlmen'le evlenir. Onun işadamı oğlu Erdem İlmen ise İsmet İnönü'nün yeğeni —kardeşinin çocuğu— Mutlu Temelli ile birleştirir hayatını. Süreyya İlmen'in İngiltere'de tekstil işi yapan torunu Birgül İlmen ise, eski cumhurbaşkanlarından Fahri Korutürk'ün eşi Emel Hanım'ın yeğeni ekonomist Ömer Aral'la evlenir) babası Muammer Bey kardeş çocuklarıdır. Halid Ziya Uşaklıgil, Meclis—i Ayan Reisi Emin Ali Efendi'nin Boşnak kökenli Fahriye Hanım'la evliliğinden doğan Memnune Hanım'la evlenir. Çiftin bu evliliklerinden Vedide, Bihin, Güzin, Sadun, Vedat, Bülent adında çocukları olur. Vedide, Güzin ve Sadun erken yaşta vefat eder. Emine Hanım'ın da babası olan Bülent Uşaklıgil hariciyeci olmayı koyar kafasına. Olur da. Bülent Bey, 1933'te Abalioğulları'nın kızı Leyla Hanım'la evlenir ve eşiyle birlikte Fethi Okyar'ın Büyükelçi olduğu Londra'ya gider.

Nadi ve Uşaklıgil

Leyla Hanım, çiftçi Abalıoğlu ailesinden bir ara tapuda çalışan Fethiyeli Abalızade Halil Efendi'nin Ali, Sadık, Ömer, Abdullah, Gülsüm, Mehmet Yunus Nadi adındaki çocuklarından en sonuncusunun kızıdır. Atatürk'ün emri ile Cumhuriyet gazetesini kuran Yunus Nadi'nin hayat hikâyesi biraz da Türk basın tarihinin hikâyesidir aslında. 1879'da Fethiye'de doğan İttihatçı ve milliyetçi Yunus Nadi, —öncesinde de başka gazetelerde çalışır fakat— 1920'lerde Yeni Gün gazetesini çıkarır. Atatürk'ün teklifi ile Hakimiyet'i Milliye ile Yeni Gün'ü birleştirerek İttihat Terakki'nin binasında 1924'te Cumhuriyet adıyla yayınlamaya başlar. Leyla Hanım, İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman yanlısı yayınlarından dolayı da 'Yunus Nazi' olarak lakap takılan işte bu Yunus Nadi'nin, kökeni bir şekilde İsfendiyaroğulları'na dayanan Nazime Hanım'la evliliğinden olan dört çocuğundan ikincisidir. Nazime—Yunus Nadi çiftinin ilk çocukları Nadir Nadi (Berin Nadi ile evlenir) Cumhuriyet'in bir numaralı hakimi olarak tanınır. 1969'da vefat eden küçük oğlu Doğan'ın (Mary Elizabeth ile evli idi. Suzan ve Mina adında iki çocuğu oldu.) dışında çiftin son çocukları olan Nilüfer Hanım avukat Niyazi Nun'la evlenir (Onlar da iki çocuk sahibidir: Lâle ve Ali).

Fransız ekolünden

Leyla—Bülent Uşaklıgil çifti Fransa'ya geçtiklerinde ikinci çocukları Emine (birincisi Zeynep, Türkiye'de doğar. Amerikalı Homer Lange ile evlidir.) dünyaya gelir. Küçük Emine Türkiye'ye ilk defa henüz birkaç aylık iken gelir: "Döndüğümde hem annemin babası hem de babamın babası yeni vefat etmişti. Onun için oldukça hüzünlü bir atmosfer söz konusu. Ankara'da oturduğumuz ev de bugünkü İsrail sefaretinin binası idi. Büyük bir bahçe içinde ve güzel bir ev." Emine, bilinçlenmeye başladığında yine yurtdışında bulur kendisini. Bülent Uşaklıgil, bu sefer büyükelçidir. 1950'de aile Kopenhag'a gider: "Türkiye'den tekrar ayrıldığımızda henüz okula başlayacak yaşta değildim. Onun için Danimarka'da başlıyorum ilkokula. Oradaki en iyi okul, anne ve babamın kafasına göre Fransız okulu olduğu için hasbel kader Fransız sistemi içinde okudum, orta, lise ve üniversiteyi." Henüz onbir yaşlarında iken diplomat olan babası ile politika sohbetleri yapan birisi olan Emine, orta okul öğrencisi iken okuldan uzaklaştırılır: "Danimarka'da bir rahibe okulu idi. Sevmediler herhalde. Babama birgün okuldan bir telefon geldi. Ben bekliyordum da biraz. Telefonda 'Biz bu çocuğu artık istemiyoruz' dediler. Herşeye cevap verir, tartışırdım. Sonuçta babam, verebileceği en büyük cezayı verdi, hiç bir şey söylemedi." Fakat Bülent Uşaklıgil, kızının eğitimi için başka bir okul düşünmediğinden kızına mektupla eğitim aldırır. Bu ceza bir yıl sürecektir: "1960 senesinde babam Kahire'ye büyükelçi olarak atanınca bayram ettim. Dört duvar arasından kurtulacaktım çünkü."

Tipik bir diplomat ailesi hayatı süren Emine de dolayısıyla, Türkiye'nin geçirdiği tarihi dönemeçleri babası vasıtasıyla yaşar. Türkiye çok partili sisteme geçmiş, 6—7 Eylül olayları yaşanmış ve en önemlisi de Türkiye'de bir askeri ihtilal vuku bulmuştur. İhtilalden hemen sonra Bülent Uşaklıgil, Washington'a büyükelçi atanır: "Babam bu kırılmaları yaşayan bir ülkeyi temsil eden bir diplomat olduğuna göre bunları çok yakından yaşamamak mümkün değil. Menderes, Fatin Rüştü ve Hasan Polatkan asıldı. O tarihte Washington Büyükelçisi babam. Amerikan yönetimi Menderes'in asılmaması için büyük bir çaba harcıyor. Menderes asıldığında babam bir kalp krizi geçiriyor." Babası diplomat, dayıları da Cumhuriyet gazetesinin sahibi olmasına rağmen Emine Hanım ne diplomasi ne de gazetecilik eğitimi almayı düşünür; o, sinema üzerine eğitim yapmayı istemektedir: "Ben aslında sinemayı düşünüyordum. Ama her zaman... Neyse o konuya girmeyi düşünmüyorum. Siyasalın sınavı daha erkendi. Sınav çok zordu ve katılanların dörtte birini alıyorlardı okula. Babam dedi ki, 'Gir.' Kazanmak için çok çaba harcadığım söylenemez. Ve kazandım." Emine Uşaklıgil, Paris Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisidir artık: "İlginç ve hareketli yıllar. Sinema arada bir depreşti, Cumhuriyet gazetesi öncesinde ve sonrasında."

Oktay Akbal: Yeğenin niye Cumhuriyet'te değil?

Emine Uşaklıgil, Türkiye'ye geldiğinde yıl 1966'dır: "1967'de Cumhuriyet'te çalışmaya başladım. Muhasebede bir süre kaldıktan sonra dış haberler servisinde çalıştım." Mehmet Barlas'ın başında bulunduğu dış haberler servisinde Ergun Balcı ile birlikte üç kişidirler. 1969'a gelindiğinde Emine Uşaklıgil, —daha sonra ikincisi de olacaktır— ilk evliliğini yapar: "Evlilikleri konuşmuyoruz. Çok sıkıcı. İki kere evlendi, iki kere boşandı ve adlarını anmıyor. Şimdi de çok mutlu bir beraberliği var deyin. Nokta." Uşaklıgil, evlendikten sonra bir süre gazetecilikten uzak kalır. Daha doğrusu zorunda kalır: "Ona gelmek istiyorsanız, çok hafif bir küsme var. Şöyle ki. Ben evlendiğim dönemde diyorum ki; 'Bir süre için part time çalışabilir miyim?' 'Hayır' cevabını alınca, 'Madem öyle..' diyorum ve ayrılıyorum." Emine Uşaklıgil, 1977'ye kadar gazeteciliğe dönmez. Simultane çeviri yapar. Tekrar gazeteciliğe dönüş yaptığında bu kurum, annesinin yönetim kurulu üyesi olduğu ve hissesi bulunduğu Cumhuriyet'te değil, Günaydın grubunda çıkan Ayrıntılı Haber gazetesi olacaktır. Peki neden Cumhuriyet değil de Günaydın gazetesi?: "Çok basit. Çünkü Cumhuriyet bana iş teklif etmiyor. Ordan büyük bir istek görmüyorum. Ben de kapılarına dayanmıyorum." Uşaklıgil, yaklaşık iki yıl yayın yapan Ayrıntılı Haber'de bir yıl kadar çalışır: "Cumhuriyet gazetesinde Oktay Akbal diyor ki Nadir Nadi'ye, 'Yeğenin orada. Neden orada da burada değil?' O nedenle gel diyorlar." O tarihte Sadun Tanju müessese müdürü, Oktay Kurtböke Genel Yayın Müdürü'dür. Sadun Tanju, Cumhuriyet'te bir halkla ilişkiler bölümü kurmak istemektedir. Emine Hanım'ı da orada görevlendirir. Uşaklıgil, bir yıl da burada çalıştıktan sonra tekrar dış haberler servisine geçer. Emine Uşaklıgil'in dışında serviste Meral Tamer, Ergun Balcı, Harun Karadeniz'in eşi Hülya Karadeniz de vardır. Oktay Kurtböke ile Sadun Tanju arasında bir gerilim yaşanır ve Tanju gazeteden ayrılır: "1979'un başları falan. O ara Cumhuriyet'in durumuna bakıyorum ve kaygılanıyorum. Annem yönetim kurulunda ve gazetenin ortağı. Dolayısıyla bilançoları inceliyorum ve hiç hoşuma gitmiyor. Bu gazete bu şekilde yaşayamayacak. Elimde minik bir rapor ve Nadir Nadi'ye gidiyorum. Şunlar şunlar yapılmasa bu gazetenin yaşaması çok zor diyorum. Sadun Tanju da ayrılmış olduğu için bana 'Sen müessese müdürü mü olmak istiyorsun?' diyor. Ben de asla böyle bir şey istemediğimi, gazeteci olarak kalmak istediğimi fakat o işi yapacak benden daha iyi bir kişinin o an olmadığını söylüyorum. Ve beni müessese müdürlüğüne getiriyor." Fakat işin rengi daha sonra belli olur: "Sonradan anladım ki kendisinin hiç ciddiye almadığı ve temizlik işleri ile eşit gördüğü bir makama atadı beni." Bu arada Oktay Kurtböke de ayrılmıştır gazeteden. Yerine, gazeteyi Özallı yıllarda sırtlayacak olan genç bir isim gelir, Hasan Cemal'dir yeni yayın müdürü: "Ekip gençleşiyor ve gazetenin teknolojisinin tamamen değişmesine karar veriliyor. Programlar yapılıyor ve kredi ayarlanıyor." Türkiye'nin en uzun süre yayında kalan gazetesi yeni teknoloji ile normal ebatlarda çıkmaya başlar. Nadir Nadi de bu genç ekibi desteklemektedir: "Orada bu ekip çalışmasını görmek mi onu rahatlattı bilmiyorum, Nadir Nadi de değişimi destekledi." Fakat o sırada hesapta olmayan bir gelişme olur. Tarihler 12 Eylül 1980'i göstermektedir: "Akreditif açıldığı gün gazete sıkıyönetim tarafından süresiz —bir ay sürdü— kapatıldı. Bu çok büyük zarara yol açtı tabii. Nadir Nadi de sürekli mahkemelere gidip geliyor. Gazetenin bu şartlara dayanıp dayanmayacağı belli değil." Fakat Cumhuriyet o dönemde bile kendisine bir ortak arayışında olmaz: "O dönemde Cumhuriyet kesinlikle bağımsızlığını çok önemsiyor." Uşaklıgil, Cumhuriyet'i yeni baştan yapılandırma sürecinde 1992 yılına kadar gazetede kalır. Bu sürede gazetenin reklam gelirleri büyük ölçüde artar, gazetenin satışı 130 binlere ulaşır. 1991'de İlhan Selçuk'un başını çektiği olaylar patlak verir. Osman Ulagay, 1991 seçimlerinde DYP—ANAP koalisyonu önerdiği için DYP—SHP koalisyonunu isteyen İlhan Selçuk tarafından çok sert bir şekilde eleştirilir.

Kuşak, iktidar ve aile kavgası

Emine Uşaklıgil de gazeteden uzaklaşır. Uşaklıgil'e göre Nadir Nadi'nin ölümünden sonra vuku bulan 1992 olaylarını üç düzeyde değerlendirmek mümkündür: "Kuşak kavgası, iktidar kavgası, aile kavgası." Emine Hanım olayların en yakın tanığı olmasına rağmen bu konularda bugün hiç konuşmak istememektedir: "Benden o olayla ilgili onun dışında hiç bir şey alamazsınız. Kesinlikle konuşmuyorum. Ben şapkamı aldım ve çıktım ve hiç geriye bakmadım. Cumhuriyet Matbaacılık iflas etti, gerisini onlara sorun. Annem vakfın kurucularından. Onun için birşey söylemek istemiyorum. 1992'de çok ciddi bir kırılma yaşandı, yaşanmaması gerekirdi. Sonradan okur kavgaya ortak edildi ve gazete bir daha hiç bir zaman toparlanamadı."

Aile dramı

Israrlarımıza rağmen Emine Hanım hâlâ susmayı ve bu konuda açıklayıcı bilgi vermemeyi tercih etmektedir: "Ben o dönemi ne büyütmek ne de küçültmek istiyorum. Cumhuriyet'in başına herhangi birşey gelmesi beni hiç bir şekilde tatmin etmez, aksine kahreder. Ama geriye dönüp bakmıyorum. Gördüğünüz gibi kendime başka bir hayat kurdum. Şunu da söylemem gerekir ki bu bir dram. Profesyonel meslekî bir dram. Kesinlikle bir aile dramı. Çünkü ben uzun bir süre annemle, ana—kız arasındaki ilişkide çok mesafeli oldum. Hiç ayrıntıya girmek istemiyorum. Bu arada küçük bir not. Ben hissedarım ama miras yoluyla değil. Cumhuriyet gazetesine yatırım yapıp, başka bir aile ferdinden hisse satın alan tek kişi benim. Olaya daha aktif bir şekilde katılarak yaklaştığımı buradan ölçebilirsiniz."

Cumhuriyet'ten ayrıldıktan sonra Onat Kutlar, Hasan Karabey ve Osman Kavala ile birlikte İFA(İstanbul Film Ajansı)'na katılarak depreşen sinema hevesini yatıştırmaya çalışan Emine Hanım, bir süre hem film dağıtımı yapar hem de Alkazar Sineması'nı işletir. Daha sonra Yeni Yüzyıl'daki yazıları ile basına tekrar dönen Emine Uşaklıgil, devam ettirdiği gazeteciliğini bugün de internette sürdürmektedir. Helsinki Yurttaşlar Derneği üyesi olan Uşaklıgil, rüzgar sörfünün yanında bahçe işleri ile de uğraşmaktan hoşlanmaktadır. Emine Hanım, babası Bülent Uşaklıgil'in dışında halası Bihin Hanım, Cumhuriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Hukuk Müşaviri Nihat Türel ile Yönetim Kurulu Başkan Vekili Reşat Atabek'in üzerindeki emeklerini unutmuş değildir.

Siz siz olun, çok geç kalmadan eskilere bir mikrofon tutun. Benden söylemesi.

Önceki
Önceki Konu:
Bülent Uşaklıgil

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu