08/12/2009 20:18
Savaşın gölgesinde Irak edebiyatı: Sert, acılı ve coşkulu...

Iraklı Türkmen şair Fevzi Ekrem Terzioğlu ile silahların gölgesinde yaşanan kültürel ortamı ve Irak Türkmen edebiyatını konuştuk. Terzioğlu, “Savaş, değil edebiyata; çocuklarımızın yüzlerinde bile çizgiler bıraktı.” diyor.

Irak ile ilgili çoğumuzun sahip olduğu bilgi, bu ülkeyle ilgili yaşanan siyasi gelişmelerin haberlerinden öteye geçemiyor. Haber bültenlerinde “Amerika Irak’ı vuracak mı?” sorusu ile gelen tartışmalar ve demeçlerin ötesinde verilen bilgi ise, bu ülkeye uygulanan uluslararası ambargonun neticesinde halkın yaşadığı yoksulluk ve sefalet haberleri oluyor. Türkiye ve dünya gündemi ile ilgili pek çok konuda maruz bırakıldığımız “enformatik cehalet”, kültürel olarak aynı havzada yer aldığımız pek çok ülkeye olduğu gibi, yanıbaşımızda duran Irak’a karşı da gözlerimizi perdelemeye yetiyor.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye Yazarlar Birliği’nin konuğu olarak Türkiye’de bulunan Iraklı Türkmen şair Fevzi Ekrem Terzioğlu ile Irak’taki kültürel ortamı ve yaşayan Irak Türkmen edebiyatını konuştuk. Fevzi Ekrem Terzioğlu’nun aynı zamanda Irak Tanıtma Bakanlığı’ndaki resmi görevi, “rahat” bir konuşmayı kimi zaman ortadan kaldırıp, anlatılacakları kısıtladı ise de, Irak Türkmenleri ve edebiyatı ile ilgili sözünü ettiğimiz perdenin aralanmasını da engelleyemedi.

Fevzi Ekrem Terzioğlu, 1970’te Türkmenlere verilen hakların, kendileri için yepyeni bir dönemi beraberinde getirdiğini ve edebiyatlarının, özellikle de şiirin ilerlemesine katkıda bulunduğunu söylüyor. Şu anda 22 milyonluk nüfuslu Irak’ta yaklaşık 2,5 milyon nüfusa sahip olan Türkmenlerin, bütün Irak halkı gibi 12 yıldır uygulanan uluslararası ambargodan kültürel olarak da zarar gördüklerini söylüyor ve ekliyor: “Gazeteler, kitaplar ulaşmıyor dünyanın hiçbir yerinden. Dünyada yaşanan kültürel gelişim ve değişimden haberdar değiliz. Buna rağmen Irak’ta kültürel gelişimimizi sürdürmeye çalışıyoruz.”

Türkmen edebiyatçıların Türkçe kitaplarının ve dergilerinin ortalama 1000 tane basıldığını, kağıt bulunabilirse daha sonra da birkaç baskı daha yaptığını, 15 günde bir çıkan Türkçe “Yurt” adlı gazetelerinin bulunduğunu, “Birlik Sesi” başta olmak üzere hem Arapça hem Türkçe yayımlanan edebiyat dergilerinin olduğunu öğreniyoruz Terzioğlu’ndan. Bağdat Radyosu ve Televizyonu’nda Türkmenlere yönelik kısıtlı Türkçe yayının dışında, Türkçe eğitim verilmemesine rağmen Türkçenin bu kadar güçlü bir şekilde yaşaması, Irak Türkmenlerinin kendilerine ait köklü ve tarihi bir kültüre sahip olmalarından kaynaklanıyor. Divan edebiyatımızın iki dev ismi Fuzuli ve Nesimi’nin Irak Türkmenlerinden olduğunu, bu iki ismin ardından gelen şairlerin aruz ve hece veznini şiirde yüzyıllardır başarılı bir şekilde sürdürdüğünü de hesaba kattığımızda; Türkçenin bölgede nasıl bu kadar güçlü bir şekilde yaşadığının cevabını bulmuş oluyoruz. Terzioğlu, Irak Türkmenlerinin mücadeleci ruhlarının da buna eklenmesi gerektiğini belirtiyor: “Biz Arapça eğitim görüyor ve yazıp okuyoruz. Anadilimizi evde öğreniyoruz. Fakat okul–eğitim görmemiş yaşlı bir Türkmen’le konuşun; size saatlerce ezberinden Fuzuli ve Nesimi’den beyitler okur, onların şiirleri ile ilgili size bir şeyler anlatır.”

Fuzuli ve Nesimi’den sonra Ruhu’l Bağdadi, Nevres el Kadim, Hızır Lütfi, Hicri Dede, Reşid Akif, Muhammed Sadık, Ali Marufoğlu, Osman Mazlum ve Esad Naib gibi şairler, şiirde aruz vezninin güçlü temsilcileri olarak ortaya çıkmışlar Irak Türkmen edebiyatında. Terzioğlu, son yıllarda aruz ve hece vezni ile kaleme alınan şiirlerin yanı sıra, serbest tarzdaki şiirlerin sayıca daha fazla olduğunu; ancak halkın “hoyrat”ı (mani) daha bir severek dinlediğini söylüyor. Hece vezninde ve serbest tarzda güçlü şiirler yazan isimlerin yanında kadın şairlerin isimlerini de sıralıyor: “Nesrin Erbil, Münevver Molla Hasün, Kadriye Ziyâi, Suphiye Halil Zeki...”

20 yıldır savaşla, 12 yıldır da ambargo ile karşı karşıya kalan Irak’ta bütün bu gelişmelerin edebiyata nasıl yansıdığını sorduğumuzda Terzioğlu şunları söylüyor: “Savaş, değil şiire; konuşmamıza, yemeğimize bile yansıyor, ellerimize, çocuklarımızın yüzlerine bile çizgiler bırakıyor. Füzeler, uçaklar üstünüzden; tanklar yanınızdan geçerken tabii ki bunları yazarsınız. Burada (İstanbul’da) şiirler dinledim. Kelimeler öyle sakin ve öyle yavaş ki... Ama bizimkiler öyle değil. Sınırlı ve hızlı konuşuruz biz; sert, heyecanlı, coşkulu yazarız. Savaşın, çekilen sıkıntıların etkisi bu.” Irak Arap ve Türkmen edebiyatında romanın hangi konuları ve temaları işlediğini soruyoruz Terzioğlu’na. Şiirin baskın tür olarak görüldüğü Türkmen edebiyatında romanın pek yaygın olmadığını söylüyor. Hatta 1970 yılında Abdü’l Hüseyin Umran’ın kaleme aldığı “Göktepe” adlı roman varmış yalnızca. Terzioğlu, Arap edebiyatında ise “gittikçe yaygınlaşan bir tür” olarak söz ediyor romandan; “savaş, barış arzusu ve üstü kapalı bir biçimde ifade edilebilen demokrasi” de romanlarda işlenen temaları oluşturuyormuş.

Irak ve diğer Arap ülkelerinin Türkmen edebiyatına ilgilerinin oldukça iyi olduğunu söylüyor Iraklı Türkmen şair. Fevzi Ekrem Terzioğlu’nun “Asafiru’l Cennet” (Cennet Kuşları) adlı şiir kitabı ilgili gazete ve dergilerde eleştirmenlerin kaleme aldığı 24 yazı yayımlanmış mesela. Edebiyatın Irak’ta Araplar için de oldukça önemli olduğunu, Bağdat’ta düzenlenen Uluslararası Mirbet Şiir Festivali’nin devlet ve halk tarafından nasıl yoğun bir ilgi ile karşılandığını anlatıyor. Günlük gazetelerin edebiyat sayfalarına yer ayırdığını, bu sayfalarda edebiyat ürünlerinin ve edebiyat tartışmalarının yapıldığını aktarıyor.

Fevzi Ekrem Terzioğlu ile görüştüğümüz gün, onun İstanbul’daki son günüydü. “Hasretle ayrılacağım İstanbul’dan.” diyor ve ekliyordu: “Bize anlatılan Türkiye ile gördüğüm Türkiye arasında çok büyük farklar var. Bize ‘Türkiye İslam’ı, Türkiye’de İslam kalmadı’ diye anlatılıyordu. Gördüm ki Allah’a hamd olsun böyle değilmiş. Ramazan’ın son günlerindeydi; insanlar, vakıflar ve kurumlar birbirlerine yardım ediyordu. Bambaşka düşüncelerim var şimdi Türkiye hakkında.” Edebiyatımız, Türk edebiyatından beslenir “Bizim edebiyatımız Irak Arap edebiyatından değil, daha çok Türk edebiyatından beslenir. Yunus Emre, Karacaoğlan, Osmanlı Divan Edebiyatı, Mehmet Akif Ersoy, Tevfik Fikret, Yahya Kemal okunur bizde çoğunlukla. Mehmet Akif’in şiirlerini özellikle İstiklal Marşı’nı çocuklarımız dahi ezbere bilirler. Meclislerimizde, “divanhâne”lerde mangalın başında çay ve kahve eşliğinde saatlerce şiirli sohbetler yapılır, Türkmen halkı, şiir okumayı özellikle “hoyrat”ı (mani) çok sever.”

Burhan Eren / İstanbul

Zaman 09.01.2002

Önceki
Önceki Konu:
Reşat Doğru
Sonraki
Sonraki Konu:
İbni Haldun

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu