08/12/2009 20:18
1952 yılında doğan Hikmet Barutçugil, 1973 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Uygulamalı Endüstri Sanatları Yüksek Okulu’nda tekstil eğitimine başladı. İlk ebru çalışmalarını öğrenciliğinin ilk yılında tanıştığı hat hocası Prof. Emin Barın’ın teşvikiyle gerçekleştirdi. Kendi kendine sürdürdüğü aralıksız çalışmalar sırasında, geleneksel ebruyu öğrenen Barutçugil, 27 yıldır sürdürdüğü bu sanatı, bir bilim gibi geliştirdi. ‘Barut Ebrusu’ diye bilinen yeni bir ebru türü geliştiren Barutçugil, genellikle kâğıt sanatı olarak tanınan ebruyu çok değişik malzeme yüzeylerine uyguladı. Bir çok müzede eseri bulunan Barutçugil, 4. Ebruzenler Kongresi’ni İstanbul’da yönetti. Kurduğu İstanbul Ebru Evi- Ebristan’da M.S.Ü. Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü’nde ve Avusturya’da eğitim faaliyetini sürdüren Barutçugil bugüne kadar 54’ü yurtdışı olmak üzere toplam 96 sergi açtı.

HAKKINDA YAZILANLAR

Suyun Rüyası EBRU

Türkiye 18 Temmuz 2001

Hikmet Barutçugil, ebru sanatımızın yaşayan en değerli sanatkârlarından. Hayatını bu sanata adayan Barutçugil, ortaya eser koymanın yanısıra öğrenci yetiştirmenin de lüzumuna inanmış bir gönül insanı. Sanatla ilgili olarak tecrübe ve birikimlerini 18 yıldır kaleme döken Hikmet Barutçugil’in “Suyun Rüyası Ebru” isimli kitabı yayınlandı. Baştan sona ebru sanatının en güzel örnekleriyle bezenmiş olan katalog, ebru sanatının tarihçesiyle başlıyor. Ebru yapımında kullanılan malzemelerin resimleriyle tanıtıldığı bölümün ardından, ebrunun uygulanışını anlatan kısım bulunuyor. Sonraki bölümlerde geleneksel ebru desenlerimiz ve çiçekli ebrular izah ediliyor. Yabancıların ebruya bizden daha fazla sahip çıktığına dikkat çeken sanatkârımız, sorularımıza cevap verdi:

* Ebru sanatıyla nasıl tanıştınız?

BARUTÇUGİL: Merhum yazı hocam sayın Prof. Emin Barın, bende ebru yapma fikrini 1973 yılında uyandırdığında, bu esrarengiz sanatın çok az kişi tarafından keşfedildiğinin farkına vardım. Önceleri bu işi öğrenmek için bir usta bulmanın gerektiğini düşünmüştüm. Zaten pek az sayıda olan ebru ustalarının ders vermeye zaman ayıramadıklarını, hatta bilgilerini açıklamaya hevesli olmadıklarını anladım. Ustaların esrarlı havası da ayrıca merakımı kamçılıyor, içimdeki ebru aşkını şiddetlendiriyordu. Bunun üzerine ebruyu kendi kendime yapmaya karar verdim ve deneme yanılma yolu ile bu sanatı öğrenmeye çalıştım. Şimdi, bu sanata 27 yılımı verdikten sonra, insanın kendi kendisinin hocası olmasının, deneyle yapmakta serbest oluşunun belirli bir reçeteye bağlı kalmak zorunda olmamak gibi avantajları olduğunu anladım. Bir zaman sonra geleneksel malzemelerin pek çoğunu ve nasıl kullanıldığını öğrendim. Ancak şüphesiz ki ilahî lütûf (ilham) olmadan bu bilgiler yerlerini bulamazdı.

* Ebrunun tarihçesi hakkında geniş bilgiye sahip miyiz?

BARUTÇUGİL: Orta Asya’da, İran’da ve Türkiye’de yapılan ebruların kökeni hakkında bugün ne yazık ki pek az şey biliyoruz. Ancak Selçuklu ve Osmanlı döneminde bu tür dekoratif kâğıtlar siyasî ve idarî hayatta yaygın olarak kullanıldı. Daha da önemlisi, ebru sanatı Türklerin en güzel sanat eserlerini ortaya çıkarmaları için bir ortam meydana getirmiştir.

Selçuklular ve Osmanlılar döneminde birçok ebruzen yetişmiştir. Bu ustaların eserleri zengin evlerinin duvarlarını süslemiş, yahut bir sultandan, paşadan, soylulardan bir diğerine hediye olarak gönderilmiştir. Süleymaniye Kütüphanesi’nde ve Topkapı Sarayı’nda 16. yüzyıldan kalma el yazmalarında çok güzel ve gelişmiş ebru örnekleri bulunuyor.

* Bizdeki en eski ebru hangisi?

BARUTÇUGİL: Topkapı Sarayı’nda bulunan, tarihi tesbit edilmiş en eski ebru 1447 yılına ait. O günlerden bugüne kadar şüphesiz birçok isimsiz ebruzen, birçok güzel eser verdi ve hâlâ da vermeye devam ediyorlar. 1920’lerde Beyazıt Meydanında ve Sahaflar Çarşısında birçok ebru atölyesi olduğu söylenir. Ancak elimizdeki mevcut bilgiler kısıtlıdır. Bilinen ve literatürlerde de adı geçen Türk ebru ustalarının çoğu 19. yüzyıl ve sonrasında yaşamış ustalardır. Diğer birçok İslâm sanatı gibi ebru da tekkelerde geliştirilmiştir. Günümüze kadar gelebilen Osmanlı tekkelerinden Özbekler Tekkesi, ebru sanatı ve bu sanatın günümüze kadar taşınması açısından çok önemlidir.

* Peki en eski ebrucumuz...

BARUTÇUGİL: Ebru tarihimiz içinde bugüne kadar tespit edilebilen en eski ebrucu ‘şebek’ lâkabı ile bilinen Mehmet Efendi’dir. Ebru yapımı ve terkiplerini anlatan en eski belge niteliğindeki ‘Terkib-i Risale-i Ebri’ adlı eserde adı geçer ki Allah rahmet eylesin duası ile anılır. Ebrucunun ne zaman vefat ettiği meçhuldur.

* Peki yakın döneme gelecek olursak...

BARUTÇUGİL: Son Osmanlı ebru üstatlarının en önemlilerinden biri olan Necmeddin Okyay, üstadı Edhem Efendi gibi bir çok hünerlerin ustasıydı ve hezarfen lakabı ile anılırdı. Çiçekli ebruların ilk uygulayıcısıdır. Ebruculuğu oğulları Sami ve Sacit ile yeğeni Mustafa Düzgünman’a öğretmiştir. Zamanın en çok bilinen hat ustalarından olan Sami Efendi, Hezarfen Edhem Efendi’nin arkadaşıdır. Edhem Efendi’nin babası Şeyh Sadık Efendi günümüze gelen zincirin ilk halkasıdır. Okyay ve Düzgünman bu güzel sanatımızı günümüze kadar getiren ustalar. Günümüzde bu sanatı devam ettiren ustalar arasında Niyazi Sayın, Fuat Başar, Alparslan Babaoğlu, Timuçin Tanaslan, merhum Nusret Hepgül, Feridun Özgören ve daha bir çok genç sanatçı mevcuttur.

Önceki
Önceki Konu:
Hüseyin Goncagül
Sonraki
Sonraki Konu:
İsmet Binark

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu