26/03/2014 20:30
Alm. Nierenentzündung, Nephritis (f), Fr. Néphrite (f), İng. Nephritis. Böbreklerin iltihabî hastalıklarına genel olarak verilen ad. Fakat bu başlık altında incelenen çok sayıda böbrek hastalığı vardır:

A- Glomerülo nefritler:

1. Had seyirli olanlar:

1) Had basit glomerülo nefrit: Her yaşta görülebilirse de daha ziyâde çocuklarda rastlanır. Erkeklerde daha sıktır.

Hastalığa sebep olarak, bâzı streptokok adlı mikrop cinsleri sorumlu tutulmuştur. Antibiyotiklerin keşfinden önce, streptokoklara bağlı bir hastalık olan kızıl, bu hastalığa da yol açmaktaydı. Çocuklarda streptokoklara bağlı deri iltihapları hâlen, bu hastalık için bir kaynak teşkil etmektedirler.

Hastalık, bir boğaz iltihabından 1 ilâ 3 hafta sonra başlar. Teşhis için, bu sürenin mevcudiyeti önemlidir. Hastaların genel durumları iyi olmasına rağmen, zaman zaman bulantı ve başağrısından şikâyet ederler. Orta derecede ateş olabilir, genellikle sabahları göz kapaklarında, yüzde, bacaklarda, kalçaların arka taraflarında, bileklerde orta derecede, ödem denilen şişlik vardır. Ödem ve tansiyon yüksekliği, böbrekteki bozukluğun meydana getirdiği su ve tuz tutulmasına bağlıdır. Bazı nâdir durumlarda (özellikle süt çocuklarında), akciğerlerde veya beyinde de su toplanması görülebilir ki bunlar, oldukça fazla hayatî tehlike arz ederler. Hemen hemen her hastanın günlük idrar miktarı azalmıştır. (300-500 ml kadar). İdrar, koyu kahverengi bir görünüm arz eder. Bâzan süratle, hastanın sun’î böbrek makinasına bağlanmasına yolaçacak ağır bir böbrek yetmezliği ile birlikte, tam bir idrar yapamama hâli sözkonusu olabilir.

Çoğu kimselerde hastalık belirtileri silik seyreder ve gözden kaçar. Hastaların idrarında alyuvarlar, az sayıda akyuvar ve protein bulunur. Alyuvarların sayısı ne kadar fazlaysa, hasta, idrarının o kadar koyu olduğunu ve kahverengi (et suyu gibi) olduğunu ifade eder.

Çocuklarda % 80-90 iyileşme görülmesine rağmen, yaşlılarda bu oran, % 50-70’tir. İyileşecek hastalarda, 1 veya 2 hafta sonra, idrar miktarında artma, şişliklerin kaybolması, yüksek tansiyon eğiliminin kalkması ve böbreğin vazifelerinin normale dönüşü görülür. Hastalığın kötü seyrettiği kişilerde; idrar miktarının azalması ile seyreden böbrek yetmezliğinin devam etmesi, tansiyonun yüksek kalması, aylarca gerilemeden devam eden idrarda protein ve kan mevcudiyeti sözkonusu olup, bu vak’alar genellikle birkaç yıl içinde, bâzan da birkaç ay içinde, yüksek tansiyona eşlik eden ağır böbrek yetmezliğiyle seyreder ve böbreklerin tamâmının harap olması ile sonuçlanır. Bâzan da hastalığın başlangıcında, akciğerde veya beyinde su toplanmasına bağlı ölümler, çok nâdir de olsa görülebilmektedir.

Hastalığın teşhisi; klinik belirtiler, kan ve idrar tahlilleri ve böbrekten parça alınıp mikroskopta incelenerek konur. Bu hastalığı, diğer böbrek hastalıkları ve enfeksiyonlarından ayırt etmek lâzımdır.

Hastalığın oluş mekanizması, streptokokan tijenlerine karşı meydana gelen antikorların (müdâfaa cisimcikleri), bu antijenlerle birleşip, böreğin glomerüllerinde oturmasına bağlanmaktadır.

Tedâvi, erken dönemde, iyileşme başlayıncaya dek, yatak istirahati tavsiye edilir, faydası tartışmalı olmakla beraber bir müddet antibiyotik verilir, tuzsuz rejim tavsiye edilir, ödemler fazlaysa, idrar söktürücü ilâçlar verilir. Böbrek yetmezliği, hipertansiyon varsa tedâvi ona göre ayarlanır.

2) Habis glomerülo nefrit: Çok nâdir görülür. Herhangi bir yaşta meydana gelebilir. Genellikle streptokoklarla olmayan bir enfeksiyondan sonra görülür.

Başlıca belirti, idrarda protein ve kan bulunmasının eşlik ettiği böbrek yetmezliğidir. Orta derecede şişlikler bulunabilir. Bu şişliklerle berâber yüksek tansiyon görülmez. Ekseriyetle birkaç hafta içinde idrar miktarının azalması ve böbrek yetmezliği, tabloyu ağırlaştırır. Teşhis için tek imkân, böbrekten parça alıp inceletmektir. Vak’aların çoğunluğunda, bütün glomerüller (böbreğin fonksiyon yapan alt birimleri) haraplanmıştır ki, bunlar genellikle bir daha iyileşmezler. Glomerüllerin hepsini değil de bir kısmını yer yer tutan şekiller de vardır ki, bunlar bâzı bozukluklar bırakarak gerileyebilir. Tedâvide, yüksek doz kortikosteroit ve immün sistemi baskılayıcı ilâçlar verilmektedir.

3) Gebelik nefritleri: Gebelik zehirlenmesi olarak da bilinmektedir. Bunlara, gebeliklerin % 5’inde rastlanmaktadır. Bu hastalık, özellikle ilk defâ gebe kalan kadınlarda, gebeliğin son üç ayı içinde ortaya çıkmaktadır.

Hastalık, tansiyon yüksekliği, vücutta su toplanması (ödem) ve idrarda protein çıkması ile belirir. Böbreğin vazifelerinde orta derecede bir bozukluk sözkonusudur. Ayrıca çocuğun ve annenin hayâtını tehdit eden havale krizleri de görülebilir.

Doğumdan sonra bu hastalık süratle iyileşir. Genellikle sonraki gebeliklerde bir daha görülmez.

Tedâvi: Gebeliğin 5. ve 6. ayından îtibâren tuzdan fakir diyet verilerek, gebelik sırasında aşırı kilo alınmasına mâni olmak, uygun koruyucu bir tedbirdir. Anormal bir belirti görüldüğünde, mutlak yatak istirahati, tuzsuz bir diyet, idrar söktürücü ve sâkinleştirici ilâçlar verilir. Aşırı yüksek tansiyon durumunda, tansiyon düşürücü diğer ilâçlar verilir. Havâle krizleri, yoğun tedâviyi îcâb ettirir ve hâmileliğe son vermek durumu ortaya çıkar, çünkü bebeğin hayâtına ilâveten, annenin de hayatı tehlikededir. Hastalık hafif seyrediyorsa ve bebekte tehlike belirtileri ortaya çıkmamışsa, devamlı olarak kontrol şartıyla, doğum zamânı bir süre daha uzatılabilir.

2. Müzmin glomerülo nefritler: Genellikle ödemler, idrarda protein veya kan çıkması ile belirir. Yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliği ilk tehlike belirtisi olabilir. Proteinin idrarda bulunuşu önemli derecede değilse, hastalığın teşhisinde böbrekten parça alınarak incelenmesi, tek teşhis vasıtasıdır.

Böbrek yetmezliğinin bulunmadığı durumlarda hastalığın gidişi; altta yatan sebebe ve hastalığın tipi gibi birçok faktöre bağlıdır.

Müzmin glomerülo nefritlerin % 15-20 kadarı belli bir sebebe dayanmaktadır ki, bunlara ikincil (sekonder) müzmin glomerülo nefritler ismi verilmektedir. Frengi, kalp zarı iltihabı, sıtma, ağır metal zehirlenmeleri, şeker hastalığı gibi birçok hastalığın seyri sırasında bu durum sözkonusudur.

Tedâvi: İdrar söktürücü ilâçlar ve tuzsuz bir diyet oldukça faydalıdır. Kortikosteroit denen ilâçlar ancak hastalığın bâzı tiplerinde fayda sağlar.

İmmün sistemi (bağışıklık sistemi) baskılayıcı ilâçlar da bâzı vak’alarda kullanılmaktadır.

Kötü huylu yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliği durumlarında, böbrek nakli veya hemodializ (sun’î böbrek makinası) yoluna gidilir.

B- Tübüler nefritler: Böbrek borucuklarının iltihapları.

1. Had tübüler nefrit: Meydana gelmesinde, zehir özelliği taşıyan maddeler (civa, kurşun, karbontetraklorür, bâzı antibiyotikler, böcek öldürücü maddeler vs.) ve böbreğin kansız kalması en mühim unsurlardır. Kansız kalmasına yol açan sebepler arasında büyük travmalar (çarpma ve ezilmeler), geniş yanıklar, had pankreas iltihapları, ağır cerrâhî müdâhaleler, çeşitli sebeplerle vücuttan kan kaybının meydana gelmesi sayılabilir. Sebepler arasında, alyuvarların parçalanmasına yolaçan, yanlış kan nakilleri, karasu humması ve mikroorganizmaların kana yayılması(septisemi) sayılabilir ki, bu durumlarda parçalanan alyuvarlardan açığa çıkan hemoglobin isimli madde, böbreğin tübülüs adı verilen idrarı süzme birimlerinde çökerek had tübüler nefrite yol açar.

Hastalık, ânî olarak ortaya çıkar, hemen dâimâ idrar miktarının azalması, bâzan da idrar miktarının artışı ile seyreden ağır bir böbrek yetmezliği sözkonusudur. Altta yatan sebebe ilişkin belirtiler tabloya eşlik eder.

Bu hastalık, iyileşebilen bir durumdur. Genellikle idrar miktarı 8 ilâ 15 günler arasında artmağa başlar ve durum giderek düzelir. Hastanın istikbali, altta yatan sebeple sıkı ilişkilidir. 50 yaşın üstündekilerde ölüm oranı yüksektir.

Tedâvide; su ve mineral dengesinin iyi ayarlanması, sun’î böbrek makinasının veya periton dializinin uygulanması sözkonusudur.

2. Müzmin tübüler nefritler: Çeşitli sebeplere bağlı olarak uzun bir süre içerisinde, böbrekteki tübüler yapıların bozulması sonucu ortaya çıkan bir müzmin böbrek yetmezliği sözkonusudur. Sebepler arasında; böbrek kaynaklı şekersiz şeker hastalığı (diabetes incipitus), böbrekteki kusura bağlı olarak idrarla şeker atılması, çeşitli toksik maddeler sayılabilir.

C- Pyelo nefritler:

1. Mikrobik olanlar: En sık görülen nefrit türüdür. Had şeklinde antibiyotik tedâvisi iyi gelmektedir. Fakat müzminleşmesi önlenmezse, tedâviye direnen bir hastalık hâline gelir ve giderek böbreklerin harap olmasına sebep olur.

Hastalığa en çok sebep olan mikrop, E. coli’dir. Mikroplar genellikle aşağıdan yukarıya doğru, idrar yolları vâsıtasıyla veya kan yoluyla gelip, böbreğe yerleşirler. Hazırlayıcı sebepler arasında; idrar yollarında tıkanmaya yolaçan bütün etkenler (taş, ur, darlık, vs.), idrar yapıcı ve boşaltıcı sistemin doğuştan olan bütün anormallikleri, idrar yollarına çeşitli ürolojik âletlerin tatbiki, sonda takılması vb. sayılabilir.

Bu hastalık; yüksek ateş, titreme, böbreğe uyan bölgede ağrı, kusma ve eşlik eden bir mesane iltihabı şeklinde görülür. Nâdiren mikropların kana yayılması, şok ve idrar yapılmaması ile kötü bir hâl alır. Bunların hepsi birkaç gün içinde düzene girer, fakat bâzan yeterli bir tedâvi yapılmadığında müzminleşir.

Müzmin pyelo nefritin başlangıcı normalde sessizdir, yorgunluk, kansızlık, iştahsızlık, sindirim şikâyetleri, baş ağrıları ve soluk bir görünüm sözkonusudur. Tansiyon yüksekliği de bulunabilir.

Bu hastalıkta idrarda az miktarda protein, bol sayıda akyuvar çıkar.

Tedâvide; en mühim husus, hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştıran durumların ortadan kaldırılmasıdır. Teşhis konunca, uygun antibiyotikler tesbit edilinceye kadar, hemen bir antibiyotik tedâvisine geçilir, gelen sonuca göre icâb ederse antibiyotik değiştirilir, yeterli süre ve uygun doz verilir. Ayrıca mineral dengesizliği, tansiyon yüksekliği ve üre yükselmesine mâni olacak bütün tedbirler alınmalıdır.

Müzmin pyelonefritler, tedâviye daha çok direnirler. Burada hasta ile hekim arasındaki iyi irtibat, dayanışma ve başarısızlık karşısındaki sabır da oldukça mühimdir.

2. Mikrobik olmayan pyelo nefritler: Bâzı antibiyotiklerin (meselâ gentamisin) yüksek dozda ve uzun süre kullanılması, aşırı derecede aspirin gibi ağrı kesici ilâçların kullanılması, şua tedâvisi, gut hastalığı vb. sebepler rol oynamaktadır. Ayrıca hiçbir sebep bulunmayan nefritler de bu gruba sokulmaktadır.

Sonraki
Sonraki Konu:
Alkali

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar: