Teknik anlamda öğrenme, sayfa üzerinde bulunan kelime ve rakam karakterlerinin göz tarafından tesbit edildikten (okumak) sonra beyin tarafından gelen kelimelerin şifrelerinin çözülmesi (anlama-kavrama) ve son olarak da okunan ve anlaşılan bilginin hafızaya kaydedilmesidir. Öğrenme daha genel olarak da şöyle tanımlanabilir: Öğrenme, okuyarak veya yaşayarak (kanal), bilinçli veya bilinçsizce (amaç), kendi kendinden veya başkalarından (kaynak) alınan bilgi ve duygunun (tür) davranış veya düşünce (düzey) düzeyinde meydana getirdiği değişikliktir. Öğrenilen her yeni bilgi insanı değiştirir, geliştirir, bir farklılık yaratır. Bazı kişiler öğrenmeyi unutmaya dayanarak tanımlar: 'Öğrenme, öğretilenler unutulduktan sonra aklımızda kalan şeydir.' Gerçekten de insanlar öğrendiğinin % 80'ini 24 saat içerisinde unuturlar.

Bellek... İnsan belleğine bir bilginin kaydedilmesidir... Ezber ise bilginin kaynağına karşı duyulan tavırla ilgilidir. Bu tavır güven veya sürekli kuşku olabilir. İşte, bilginin kaynağına karşı güven duyulup, o kaynağın sorgulanmaması hali 'ezber'dir... Bilmek, bir bilginin kişinin belleğinde ya da nasıl erişebileceğini bildiği bir kaynakta, aslına uygun olarak bulunmasıdır... Öğrenmek, belleme ya da ezberleme yoluyla öğrenilebilir... Anlamak ise farklıdır. Yeni edinilen bir bilginin, kişide mevcut bilgilerle ilişkilendirilmiş olması anlamına gelmektedir. Arapça köklü 'akıl' birbirine bağlama anlamına gelmektedir."

Öğrenme ile ilgili en kritik noktalardan birisi de öğrenmenin öğrenilmiş olmasıdır. Öğrenme alışkanlığımızın oluşmasında en büyük etkiye sahip kurum okulumuz ve çevremizdir. Sosyal çevrenin öğrenme alışkanlıkları üzerine olan etkisi olumlu ya da olumsuz olabilir. Bu konuda küçük yaştayken kurtlar tarafından kaçırılarak, emzirilip büyütülen 'kurt çocuklar' çok ilginç örneklerdir. Ankara Üniversitesi'nin Ziraat Fakültesinde ders kitabı olarak okutulan bir kitaptan alınmış bir örnek.

'Kurt çocuklar içinde, Hindistan'da, tahminen 8 yaşlarında iken bir kurt ininde bulunan bir kız çocuğu literatüre geçen çok tipik bir örnektir. Mitnepar yetimhanesine getirilip Kamala ismi takılan bu kız çocuğunun hayat hikayesi çok enteresandır. Kamala insan toplumundan uzak yaşayan bir insan yavrusunun organsal gelişme hariç, motor, duyusal, entellektüel ve lisan gelişimi bakımından nasıl geri kaldığına çok güzel bir örnektir. Zira 8 yaşında olan bu kız çocuk dağda bulunduğunda ellerini hiçbir işte kullanamıyor; kurtlar gibi dört ayak üzerinde yürüyor; acıkınca etrafını kokluyor; kurtlar gibi diliyle yerden su içiyor; hayvan eti yiyor; insanlardan kaçıyor; konuşamıyor; kendi kendine kalmayı ve karanlığı tercih ediyor; geceleri tıpkı kurt gibi uluyordu. Gülme ve gülümsemeyi katiyen bilmiyordu. Yetimhaneye geldikten sonra devamlı bir eğitimle ancak 3 yılda gülmesini; beş yılda bardaktan su içmesini; 3 senede iki ayak üzerinde durmasını; 5 senede yürümesini öğrenebilmişti. Fakat gene de acele bir durum olunca derhal kendini 4 ayak üstüne attığı kaydedilmektedir. Lisan öğrenme bakımından da çok güçlük çekmiştir. Nitekim 17 yaşında öldüğünde bütün bildiğinin 45 kelimeden ibaret olduğu kaydedilmiştir.'(*)

Kamala nasıl bu hale geldi? Çünkü çevresindeki modeller böyle davranıyordu. Neden normal bir çocuk 6 ayda gülebilir, 1 yılda yürüyebilirken Kamala herşeyi bu kadar geç öğreniyordu? Çünkü Kamala 'nın önceden öğrenmiş olduktan sonradan öğreneceklerini güçleştiriyordu. Psikolojideki deyimiyle 'ileriye ket vurma' durumu yaşanıyordu. Kamala'nın hayatından çıkaracağımız dersler nedir?

1) Hepimiz öğrenme ile ilgili birçok yanlış bilgilere ve alışkanlıklara sahibiz.

2) Sahip olduğumuz yanlış bilgi ve alışkanlıklar hem iyi öğrenmemizi hem de daha doğru ve etkin öğrenmenin yollarını öğrenmemizi engelliyor. O halde yapılması gereken nedir? Sizden istenen bu kitabın tamamını okumanız ve sizden istenenlere uygun olarak öğrenmeye çalışmanızdır. Neyi nasıl yapacağını bilen ve bunu yapmak için kararlı olan bir kişinin önünde ne durabilir ki?

Öğrenme aslında bir sonuç değil süreçtir. Bir durağa değil yolculuk şekline benzer. Okul hayatımız bitince hayat okulu başlar. Hayat okulunda sınavlar haber vermeden yapılır! Yazılı azdır ama sözlü çoktur. Kutadgu Bilig'in ifadesiyle 'însanda söz ile değişir kader, ya yurda baş olur ya da başı gider'

Hayat okulunda kişinin dili kimliğidir. Farabiye göre toplumda üç' türlü öğretmen vardır. Birincisi aile reisidir. Aile reisi insanların ilk öğretmenidir. İkinci ise okuldaki öğretmenlerdir. Bunlar gençlere ve çocuklara eğitim-öğretim yaparlar. Üçüncüsü ise hükümdardır. Hükümdar da söz ve davranışları ile toplumu eğitir. Yozlaşmaların genelde 'hükümetten' başlaması halk dilinde 'Balık baştan kokar' diye ifade edilmektedir. Hükümdar bozulursa bir süre sonra bu yozlaşma halka yayılacaktır.

Önceki
Önceki Konu:
Sosyal Fobi

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu