17/04/2014 10:00
Alm. Psychologie (f), Fr. Psychologie (f), İng. Psychology. İnsan ve hayvanların iç ve dış çevrelerindeki gözlenebilen-ölçülebilen davranışlarını bilimsel olarak inceleyen ilim dalı. Davranışların temelindeki iç ve dış uyarıların organizma üzerinde meydana getirdiği tepkileri, davranışların niteliğini de ele alır. Burada davranış terimi, hem dışarıdan görülebilen hareketleri, hem de kapalı olan idrak, düşünme, fikir yürütme, hissetme, alâka gibi beyin faaliyetlerini kasteder. Beyin faaliyetleriyle ilgili davranışlar, açık davranışların sistemli bir şekilde tâkibiyle anlaşılabilir. Psikolojinin ana hedefi, davranışların ve zihnî faaliyetlerin anlaşılmasında hareketlerin, düşüncelerin, hislerin tam olarak târif edilmesi, biyolojik ve sosyal bir varlık olan insana âit değişkenlerin incelenmesidir. Bu sebepten, psikolojinin fizyoloji, antropoloji, sosyoloji ilimleriyle yakından münâsebeti vardır.

Psikoloji; “ruh, nefes, soluk” anlamına gelen psyke ile “düzenli söz, ilim” anlamına gelen logos’un birleştirilmesiyle meydana gelmiştir.

Psikolojinin gün geçtikçe sahası genişlemektedir. Psikoloji iki ana gruba ayrılır:

Genel psikoloji, araştırmalar ve genel prensiplerin tespitiyle uğraşır.

Tatbikî psikolojiyse, genel psikolojide elde edilen bilgilerin maksada uygun olarak kullanılmasıdır. Bu iki grup birbirini tamamlayacak özelliktedir. Tatbikî psikolojide elde edilen tecrübelerle genel psikolojide yeni metodlar geliştirilebilir.

Psikoloji ilminin gelişmesi, psikiyatri tıp dalını doğurmuştur. Psikiyatrist, akıl hastalarının ve davranış bozuklukları gösteren hastaların şuur altında yatan sebeplerini teşhis ederek ilâç, şok, psikoterapi gibi metodlarla tedâvisine çalışır. (Bkz. Psikiyatri)

Genel psikolojinin dalları: Psikolojinin bu sahasının dayandığı değerlendirme kıymetleri hassas deneylerle elde edilir. Psikologlar, hissetme, algılama, öğrenme ve hâfıza üzerinde özel testler yapar. Testler laboratuvarlarda yapılır veuyarılara verilen davranış şekilleri kaydedilir. Uyarıların tatbikatta benzerlerinin olması esastır. Laboratuvarlarda hormon ve sinir sistemlerinin fonksiyonlarına etkileri de incelenir.

Tecrübî psikolojinin inceleme yaptığı alan, hissetme, his organları ve bu organlardan gelen uyarıları kaliteli, kuvvetli ve devamlı olarak ileten sinir sistemiyle alâkalıdır. Algılama (idrak) ise, his organları ile alınan bilgilere bir mânâ kazandırma işidir. Öğrenme ve hâfıza, uyarı ve cevap almanın şekillenmiş hâlidir. Meselâ kırmızı lâmba yandığında durması gerektiği öğretilen kişi, caddede her kırmızı lâmba yanışında durur. İngiltere’de bir parkın ortasına konan paspas üzerinden geçen büyük küçük herkesin ayaklarını sildikleri gizli televizyon kamerası ile tespit edilmiştir. Yapılan inceleme ve deneyler sonucunda en iyi öğrenme yolunun Osmanlıların eğitim sisteminde ve yabancı dil öğrenmede görüldüğü gibi bol tekrar ile ezberleme olduğu ortaya konmuştur.

Fizyolojik psikoloji: Genel psikolojinin bu dalı, sinirler ve hormonlar gibi biyolojik sistemlerin davranışlarla olan münâsebetlerini inceler. İncelemeler genellikle hayvanlar üzerinde yapılır. Yapılan deneyler göstermiştir ki, testosteron hormonu miktarı arttırılınca davranışlar sertleşmektedir. Beyinde bâzı merkezlerin tahrip edilmesiyle de davranışlarda değişiklikler olduğu tespit edilmiştir. Bâzı davranış şekillerinin irsiyetle geçtiği söylenmekteyse de, bu konuda kesinleşmiş deney sonuçları yoktur.

Mukâyeseli (karşılaştırmalı) psikoloji: Muhtelif hayvanların ve insanların biyolojik hastalıklarının davranışlarına etkisi ve birbiriyle mukâyesesi incelenir. İnsanlarda bulunan bâzı davranışların (huyların) hayvanlardaki benzerleri ve hiçbir hayvanda bulunmayıp da sâdece insanda bulunan davranış cinsleri tespit edilir.

Genel psikolojinin diğer dalları: Kişilere göre değişiklik gösteren karakter; isteğe bağlı hareketler ve motivasyonları inceleyen kişilik psikolojisi; kişiyle cemiyet arasındaki davranışları ve yaklaşımları inceleyen sosyal psikoloji; bunlardan başka gelişim psikolojisi, ilmî psikoloji, kantitatif psikolojidir.

Psikolojinin Uygulama Alanları

Klinik psikolojisi: Psikolojinin ihtisaslaşan en büyük dalıdır. Klinik psikoloji sahasında çalışan psikologlar, istekli hareketlerle ilgili davranış bozukluklarını tespit ve tedâvi etmeye çalışırlar. Çalışmalar, testler, hastayla yapılan seanslar, alınan kayıtlar ve bunların uzun sürede değerlendirilmesiyle olur. Psikologlar, psikiyatristlerle de ortak çalışmalar yaparlar. Hastalığın çeşitlerine göre rûhî tedâvi (psikoterapi) teknikleri uygulanır. Psikologlar ayrıca, psikanaliz metodları ile hastada bulunan davranış bozukluklarının şuur altında yatan sebeplerini yüzeye çıkartmaya çalışırlar.

Eğitim psikolojisi: Bu psikoloji dalında çalışan şahıslar okullarda ve müesseselerde öğrenme ve öğretme tekniklerinin geliştirilmesi ve verimli olması için yeni metodlar araştırır, testler yaparlar. Klinik psikologları gibi çalışarak öğrencilerin psikolojik problemlerine çözümler getirmeye çalışırlar.

Endüstriyel psikoloji (Sanâyi psikolojisi): Teknolojinin gelişmesi ve kalabalık bir işçi kitlesinin gittikçe artması, endüstriyel psikolojinin ayrı bir dal olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır. Endüstriyel psikolojinin çalışma sahalarından biri, işçi seçimi, işe yerleştirilmesi, ücret dağılımının ayarlanması ile ilgilidir. Psikologlar diğer taraftan işin en verimli bir şekilde yapılması için otomatik makinalar ve işçi moralinin yüksek tutulması üzerinde araştırmalar yaparlar. Psikoloji, adâlet, askerlik, politika, soğuk-sıcak savaşlar vb. gibi sahalarda da kullanılır.

Psikolojide uygulanan metodlar: Psikoloji ilminin gün geçtikçe daha geniş sahaları içine alması, gelişen durumlara göre yeni davranış şekilleri ve savunma mekanizmaları bulunmasını zorlamaktadır. Araştırmalar, eski metodlar yerine yeni metodların geliştirilmesini sağlar.

Metodlardan biri tecrübe (deney)dir. Tecrübeler çok basit âletlerle yapılır. Âletle yapılan uyarı kaydedilmek üzere data (veri) hâline getirilir.

Davranışların analiz edilip değerlendirilmesinde bir başka metod da müşâhedeye (gözleme) dayanır. Gözlemlerde teyp, video gibi âletlerden istifâde edilebilir. Kişilik gelişmesi, sosyal münâsebetler, çatışmalar gibi tecrübe metodları ile tespiti zor faaliyetlerde müşâhede metodu oldukça verimlidir. Kişi ve sosyal yapıyı etkileyen konuların analizi çok ustaca hazırlanmış anketlerle yapılabilir.

Kişilerdeki davranış bozukluklarının anlaşılması için bir de klinik metodlar vardır. Klinik metod, kişinin bibliyografisini çıkartmaktan işe başlamak, zekâ, ilgi ve şahsiyet testleri yapmak ve uzun süren bir inceleme programı yürütmekten ibârettir. İnceleme programı bâzan bir iki sene sürebilir.

Psikolojinin târihi: İlk psikoloji kitabı olarak Aristo’nun Rûh Konusunda adlı eseri vardır. Aristo ve diğer Yunanlı felsefeciler, rûhu bedenden üstün bir varlık olarak kabûl etmişlerdir. Çoğu, rûhu akıl olarak nitelemiştir. Felsefecilerin rûhun varlığını kabul etmeleri, esasen dînî kitaplardan aldıkları temele dayanmaktaydı.

On yedinci asırda Descartes, rûh ile bedeni birlikte mütâlaa etmiştir. Hem rûhun bedeni, hem de bedenin rûhu etkileyeceğini savunmuştur.

On dokuzuncu asırda Alman Psikoloğu Johannes Müller ve Gustav Theodor Fechner, tecrübe metodları ile insan sinir sisteminin uyarı ve reaksiyonlarını gündeme getirdiler. Psikolojide ileri atılmış en büyük adım olarak nitelenen, 1879 senesinde Wilhelm Wundt’un uygulamaya başladığı, içe bakış laboratuvar metodları ile veri tespiti de yine akıl seviyesinde kaldı. Wundt aynı zamanda psikolojik konuları, sosyoloji ve antropolojiyle genişletti. Halk psikolojisi (Völkerpsychologie) kitabında insanların lisan, sanat, âdetler, kânunlar, yönünden zaman içerisinde değişimini dile getirdi.

Yirminci yüzyılda,Amerikalı Psikolog John B. Watson, psikolojiye, davranışlar kavramını getirdi. Modern Amerikan Psikolojisinde organizmanın, çevreyle münâsebete girmesini incelemeyi, araştırmanın temeli olarak ele almaktadır. Rus psikologlarının çalışmaları da aynı yönde olmuştur. Yine bu yüzyılda Gestalt Psikolojisi olarak bilinen “Alman biçimci Psikolojisi” gelişmiştir. Bu psikolojide yalnızca his organları ile tek tek idrak değil, aynı zamanda birkaç idrakin birleşmesi dikkate alınarak davranışlara bir anlam verilebileceği savunulmuştur. Gestalt Psikolojisinin başta gelen şahsiyetleri Max Wertheimer, Wolfgang Kohler ve Kurt Koffke (Kafka)dir. Amerikan Davranış Psikolojisinde uyarıcıya kişinin gösterdiği pasif tepki incelenirken, Gestalt Psikolojisinde aktif tepki incelenir.

Yirminci yüzyılda meşhur olan psikoanalizin kurucusu Sigmund Freud’dur (Bkz. Freud). Psikanalizde klinik inceleme esas alınır. Freud insan davranışlarının kökeninde seks, gazaplanma gibi temel biyolojik uyarılara yer verir. Bu uyarılar da içgüdü olarak târif edilen, kendiliğinden meydana gelen hareketlerle yönlendirilir. Psikanalitik teoriye göre kişilik; “id” denilen, hayvanlarda da bulunan ve şartlar ne olursa olsun hemen tatmin olmayı isteyen içgüdüler kısmı; süperego denilen moral ve inanç kısmı ve bunların çatışmalarını azaltan ego kısımlarından oluşan bir sistemdir.

Kurt Lewin, Alman biçimci (Gestalt) ve Amerikan davranışçı psikolojileri, psikanalizle birlikte ele almıştır. Psikoloji konusunda yapılan çalışmalara dikkat edilirse yalnız Aristo rûhun varlığını kabul etmiş, diğer psikologlar insan vücûdunu hayvan vücûdu gibi kabul etmek yoluyla, sinir sistemleri, idrak, içgüdü hareketlerinden giderek davranışlara mânâ vermeye çalışmışlardır. Descartes, rûhun bedenle ilgisi olduğunu kabul etmekle gerçeğe biraz yaklaşır gibi olmuşsa da, skolastik düşünceleri akıl yürütmesini saptırmıştır.

İslâm âlimlerine göre psikoloji: Bütün varlıklar, cansızlar, bitkiler ve hayvanlar olmak üzere üç cinse ayrılır. Cansız cisimlerin uygun bir şekilde birleşmesinden canlı mahlûkların yapıtaşı olan hücre meydana gelir. Hücre canlıdır. Bitki hücresi hayvan hücresine benzemez. İnsan hücresi hayvan hücresine benzer. Hücrelerin birleşmesinden dokular, dokuların birleşmesinden organlar ve organların biraraya gelmesinden organ sistemleri meydana gelir. Hayvan cinsinin en kıymetlisi insan, en aşağısı süngerdir. Sünger, denizde yaşayan ve bitki gibi görünmesine rağmen irâdeli hareketleri olan bir hayvandır. Bitkilerden bir kısmı da hayvanlar gibi his ve hareketlere sâhiptir. Erkek hurma, dişi hurma ağacının üzerine eğilir. Bitkilerin hepsinde mevcut olan döllenme, hurma ağacında hayvanlardaki gibidir.

Bitkilerin ve hayvanların, hayatlarını devam ettirebilmeleri için, beslenme ve savunma organları vardır. Kimine ok, kimine diş, kimine pençe veya boynuz, kimine hiyle verilmiştir. Meselâ arı mühendis gibi altı köşeli petekler yapar. Peteklerini silindir yapsaydı aralarında boşluklar kalacak ve yer israfı olacaktı. Arıya bu ilhâmı Allahü teâlâ vermektedir. İlhâma batılı psikologlar, içgüdü, demişlerdir.

Yaratılış bakımından olan üstünlük farklarından başka, insanlar arasında çalışarak madde ve ahlâkta yükselmek farkları da vardır. Madde ve ahlâkta yükselmek rûhun kuvvetleriyle olur. Her canlıda bitkisel rûh vardır. Doğma, büyüme, beslenme ve üreme gibi canlılık faaliyetlerini bitkisel rûh yapar. Hayvanlarda ve insanlarda bitkisel rûh yanında hayvânî rûh da vardır. Bunun yeri yürektir. İstekli hareketleri yaptıran bu rûhtur. İnsanlarda ayrıca bir rûh daha vardır ki, yalnız rûh deyince bu anlaşılır. Aklı kullanmak, düşünmek ve gülmek gibi faaliyetleri yapan bu rûhtur.

Hayvânî rûhta iki kuvvet vardır: Birisi müdrike kuvveti olup, anlayıcı özelliktedir. Diğeriyse hareket kuvvetidir. Müdrike kuvveti de görünen beş his organlarıyla anlama ve görünmeyen iç organlarla anlama diye iki kısımdır.

Hayvan rûhunun ikinci kuvveti olan hareket kuvveti de iki türlüdür: Birincisi şehvet, ikincisi gazaptır. Hareket kuvvetleri müdrike kuvvetlerine muhtaçtır. Çünkü, önce duyu organları ile iyi veya kötü olduğu anlaşılmalıdır. Bütün bu duyguların ve hareketlerin hepsi sinirler aracılığıyla yapılmaktadır.

İnsan rûhu yalnız insanlarda bulunan ve iki kuvveti olan bir rûhtur. İnsan bu iki kuvvetle hayvanlardan ayrılmaktadır. Birincisi müdrike kuvveti, ikincisiyse yapıcı kuvvettir. Bilici müdrike kuvvete akıl da denir. Batılı psikologlar aklı kabûl etmişler, aklın rûhun bir kuvveti olduğunu anlayamamışlardır. Akıl kuvveti de fen bilgilerinin elde edilmesine yarayan hikmet-i nazarî ve ahlâk ilimlerini elde etmeye yarayan hikmet-i amelî kuvvetleri olarak iki cinstir.

Rûhun yapıcı kuvveti, bilici kuvvetlerle edinilen bilgilere göre iş yapar. Yâni insanda davranışları yönlendiren akıldır. Akıl, hayvânî rûhun şehvet ve gazap kuvvetlerini de idâre eder.

Psikoloji ilminin asıl inceleyeceği saha rûhtur. Çünkü davranış şekilleri, rûh kuvvetlerinden hâsıl olmaktadır. İslâm âlimleri rûhun özelliklerini inceledikten sonra, rûhun sağlıklı olması için usûller geliştirmişlerdir. Rûh sağlığı bilgisine, Ahlâk İlmi ismini vermişlerdir. Rûhun kötülükleri ahlâk ilmi ile temizlenir. Rûhu kötülüklerden temizlenen kişiler iyi huylu, iyi ahlâklı olurlar.

Rûh; şekli olmayan, his organları ile duyulmayan, parçalanmayan, maddî olmayan, anlayıcı ve idâre edici bir varlıktır. Rûh bedendedir, ölünce bedenden ayrılarak maddî olmayan âleme karışır. Rûh da, melekler de sonradan yükselmez, yaratıldığı şekilde kalır. Rûh bedenle birleşince yükselmek veya alçalmak özelliklerine kavuşur. Rûh, bir sanat sâhibine benzer. Beden ise, bir sanat sâhibinin elindeki sanat âletleri gibidir. Rûh, beden atının üzerindeki süvâri gibidir. İnsanların dereceleri bütün mahlûkların tam ortasındadır. İnsan rûhu, kendisini yaratana uyarsa yükselir, meleklerden de üstün olur, aksini yaparsa alçalır. Rûhun alışkanlıklarına huy, denir.

Huylar iyi veya kötü işler yapmaya sebep olur. Huy, rûhun kuvvetlerinden meydana gelir. Rûhun kuvvetlerinin normal oluşu yanında aşırısı ve eksikliği de çeşitli huyları ortaya çıkarır. Adâlet, iffet, şecaat, hikmet gibi normal huylar yanında, bunların aşırılığı ve noksanlığı da huy olarak yerleşmiş olabilir. Batılı psikologlar psikanalizde huylar ve altında yatan sebepleri inceleyerek huyları düzeltme metodları üzerinde çalışmalara devam etmektedirler. Halbuki İslâm âlimleri, psikolojinin temeli olan ahlâk (rûh sağlığı) ilmini asırlar önce kurmuşlardır. Esasen Sigmund Freud’un id, hayvanî istekler, süperego, ahlâkî kontrol mekanizması, ego aklın yardımı ile id ve süperego arasındaki çelişkileri ortadan kaldırma fikirlerini İslâm âlimlerinin kitaplarından ve kulaktan dolma bilgilerle elde ettiği bir muhakkaktır. Psikologlar bunun var olduğunu kabul ederek işe koyulsalar işleri daha kolay olacak ve insanlara çok daha fazla faydaları olacaktır.

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu