27/12/2013 1:00
her türlü imkân ve varlığı boşuna harcama, saçıp savurma. Bütün nîmetleri Allahü teâlânın insanlara verdiği birer emânet sayan İslâm dîni, bunları, sâdece O’nun rızâsını elde etmeyi ve insanlara hizmete elverişli yerlerde kullanmayı emreder. Parayı, malı dînimizin uygun gördüğü yerlere vermemek cimrilik, uygun görmediği yerlere dağıtmak da israftır. İsrafın zıddı iktisattır. İsraf ve cimrilik, kalbin mânevî hastalıklarından sayılmıştır.

İslâm dîni israfı; içki, kumar, fuhuş, rüşvet gibi topluma ve kişiye zarar veren işleri, harcamaları açıkça yasaklamıştır. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîm’de israf ile ilgili âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki: “İsraf etmeyiniz. Allah israf edenleri sevmez.” (A’raf sûresi: 27). Lut aleyhisselâm kavmini de; “Belki siz israf eden kavimsiniz.” diye kötülemiştir.

İsrafın kötü olmasının birinci sebebi, malın kıymetli olmasıdır. Mal, Allahü teâlânın verdiği bir nîmettir. Malı israf; Allahü teâlânın nîmetini hakir (aşağı) görmek, nîmete kıymet vermemek, nîmeti elden kaçırmak, küfrân-ı nîmet etmek, yâni şükretmemek olur.

Malı denize, kuyuya, ateşe atmak, elden çıkmasına sebep olmak, soğuktan sıcaktan korumamak, ağaçtan meyveyi toplamayıp çürütmek, mahsulü hasat etmeyip helâk olmasına sebep olmak, hayvanları soğuktan düşmandan koruyacak yere koymamak, soğuktan, sıcaktan ve açlıktan ölmelerini önleyecek kadar yedirmemek ve örtmemek de helâk etmek olup hepsi israftır.

Herkes tarafından iyi bilinmeyen israflardan bâzıları da şunlardır: Meyve, sebze ve hubûbatı topladıktan sonra, iyi saklamayıp veya ilâçlamayıp kendiliklerinden bozulmaları; kurt, güve, fâre, karınca ve benzeri canlıların yemeleri ve bunların nem alarak çürümeleri israftar. Ekmek, et, su, peynir gibi gıdâların, hurma, karpuz, ve soğan gibi yiyeceklerin; kuru incir, kuru üzüm, zerdali gibi kuru meyvelerin; buğday, arpa, mercimek gibi hubûbatın; elbise, kumaş, kitap gibi eşyânın muhâfaza edilmeyerek yok olmalarına sebeb olmak israftır. Ekmeğin pişkin yerini veya içini yiyip kenar ve kabuklarını atmak, yemek artıklarını dökmek; çatal, kaşık ve tabağı sıyırmadan yıkamak israftır. Sofra bezi veya masa üstüne düşen yemek artıklarını toplamayıp yıkarken dökmek ve döküntüleri toplamamak israftır. Elbise, çorap, ayakkabı gibi giyim eşyâlarını iyi kullanmayıp veya iyi saklamayıp, çabuk eskitmek; yıkarken suyu sabunu çok harcamak; lâmbayı, elektriği, havagazını, tüpgazı boş yere yakmak israftır. En büyük israf ise zamânın boşa harcanmasıdır. Hadîs-i şerîfte; “Her çeşit israf haramdır.” buyrulmuştur.

Abdestte ve gusülde lüzumundan fazla su kullanmak israf olup haramdır. Malını israf eden, haramda kullanana zekât vermek uygun değildir. Kezâ parasını israf edip harama harcayan kimseye sadaka verilmez. Hadîs-i şerîfte buyruldu ki: Kıyâmet günü herkes, dört suâle cevap vermedikçe hesaptan kurtulamayacaktır: Ömrünü nasıl geçirdi; ilmi ile nasıl amel etti; malını, nereden nasıl kazandı ve nerelere harcadı; bedenini nerede yordu, hırpaladı'

Her ülkenin iktisâdi buhranlarının temelinde israf yatar. Bugün fertlerde, özel ve kamu kuruluşlarında ve hayâtın her safhasında salgın bir hastalık hâline gelen israf, cömertlik ve görgü değil, aksine görgüsüzlük, nîmete karşı nankörlük, haddini aşmak ve her türlü eşyâ ve gıdâ maddesini lüzumsuz kullanmaktır.

Dünyânın tanınmış ekonomistleri artık refah devrinin kapandığını devletlerin, kuruluşların ve fertlerin “azamî tasarruf ve israftan sakınma” prensibinin ekonominin temeli olduğunu, bu kâideye riâyet etmeyen ülkelerin ergeç iktisâdi buhrana sürükleneceklerini açıklamışlardır.

8 Ağustos 1991 Perşembe târihli Türkiye Gazetesi’nde israf ve neticeleri hakkında şöyle denilmektedir. Yanlış politikalar, kalitesiz üretim ve vatandaşın şuursuz tüketiminden kaynaklanan kayıplar yılda 50 trilyonu buluyor.

İşgücü ve beyin gücünün uygun alanlarda kullanılmaması sonucu Türkiye’nin uğradığı zaranın en iyimser hesaplarla yılda 30 trilyona ulaştığı belirtiliyor.

Erken kesim sebebiyle ortaya çıkan 300 milyon kilogram dolayındaki et kaybının her yıl beş trilyon liraya, trafik kazaları ile toplu taşıma sistemine geçilememesinin yol açtığı zaranın ise 4 trilyona ulaştığı hesaplandı.

Yılda yaklaşık 15 milyon ton üretilen ekmeğin iyi pişmeme ve bayatlama sonucu meydana gelen zararın 3 trilyonu bulduğu, yanlış enerji kullanımı ve ısıtmadan dolayı oluşan kayıpların ise bir trilyona ulaştığı hesaplandı.

Millî ekonomide her yıl 50 trilyona ulaşan kayıpların ana başlıklarıyla dökümü şöyle:

İşgücü ve beyingücü sebebiyle meydana gelen kayıplar 30 trilyon;

Trafik kazaları ve ulaşım sisteminden kaynaklanan kayıplar 4 trilyon;

Teknik standartlara uymayan kalitesiz elektrik malzemesi kullanılması 300 trilyon;

Et ve süt kayıpları 5 trilyon 300 milyar;

Tarımda teknolojinin kullanılmamasından doğan buğday kaybı 500 milyar;

Dökülen ekmek ve yanlış deri yüzme 200 milyar;

Şebekelerin eski ve yeterli olmamasından ortaya çıkan su kaçakları 300 milyar;

Erozyon ve yanlış kullanmadan meydana gelen toprak kaybı 500 miyar;

İletim hatları ve yanlış motor kullanılmasından doğan enerji kaybı 175 milyar;

Çevre ve deniz kirliliğinden meydana gelen zararlar trilyonlarla ifade ediliyor;

Isıtmada yanlış enerji seçimi 1 trilyon;

Sebze ve meyve gibi ürünlerin satışındaki yanlış politikalar 300 milyar.

Türkiye israf bakımından dünyâ ülkeleri içinde ön sıralarda yer almaktadır. Bâzı yetkililere göre Türkiye’deki senelik israfın para olarak tutarı Türkiye bütçesinin üstünde, hattâ iki katına yakındır. Güzel dînimiz İslâmiyetin isrâfı kişilere mânevî sorumluluk yükleyerek önlemiş olmasına rağmen, ülkemizde herkesin her şeyi almaya heves etmesi gibi bir israf pervasızlığı sebebiyle, enflasyon bir türlü dizginlenememekte, yoksulluk, ahlâkî değerlerin kaybolması ve moral çöküntüsüyle başa çıkılamamaktadır.

Türkiye genelinde şehirlerdeki ekmek israfı yüzde 15-25 arasında değişirken sâdece İstanbul’da çöpe atılan ekmek miktarı günlük 2-3 milyon adettir (1991). Bunun maddî değeri yıllık bir trilyonun üzerindedir. İlâç israfında dünyâda ikinci olan ülkemizde satın alındıktan sonra ambalajı açılmadan çöpe giden ilâç oranı yüzde 34’ün üzerindedir. Sigara tiryakiliğinde dünyâda ilk beş sıraya giren Türkiye’de 1990 yılında tüketilen 79 milyon kilogram sigaranın bedeli 9 trilyonu bulmaktadır. Yanlış hayvan kesimi ile her yıl 500 milyar TL, erken kuzu kesimi ile 140 milyar TL israf olmaktadır. TÜBİTAK’ın araştırmasına göre işleme, taşıma ve depolamadaki bilinçsizlikten dolayı kaybolan sebze ve meyvenin maddî değeri 250 milyar TL’yi bulmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığının raporuna göre ülkemizde 1982’de 304.668 üstün zekâlı çocuk vardır. Özel Eğitim görmedikleri için bu çocuklar, okul ve derslerden soğuyup zâyi oluyorlar. ABD’de gama ışınlarıyla kurutulan lağım, gübre hâline dönüştürülmekteyken bizde deniz ve göllere akıtılıyor. 1988 yılında Tommiks, Teksas, Zagor ve Conan gibi kendi kültürümüzü anlatmadığı gibi yabancı kültürleri körpe beyinlere aşılayan çizgi romanlar için 3 milyar TL harcandı. Yine 1989 yılında Türkiye’de 500 milyon litre alkollü içki sarf edildi ve tüketici 3 trilyon ödedi. Kaçak ve korsan içki bu hesabın dışındadır. TSE yetkililerine göre Türkiye standartlarına uygun olmayan bozuk, çürük ve kalitesiz mallar sebebiyle ekonomimizin yıllık kaybı 1 trilyon TL’yi aşmaktadır. Almanlar, Almanya’da bulunan işçilerimizin bankadaki 25 milyar Mark’ı için her sene yüzde 4 fâiz öderken Türkiye’ye verdikleri krediye yüzde 8 fâiz alıyorlar. Hastânelerde 1985 yılında 175 milyar TL’lik cihaz çürümeye terk edilmişti. Ege Üniversitesi İktisâdî ve İdârî Bilimler Fakültesi Kalkınma ve Planlama Bölümü’nün araştırmasına göre Türkiye’de 500 milyon iş günü (kahvelerde vs.) israf olmaktadır. Bu ise Türkiye’nin en büyük 500 firmasının yıllık iş gücüne yakındır. Son yirmi yıl içinde çıkan orman yangınlarında yanan ağaç miktarı Türkiye’yi 25 sene ısıtacak odun miktarına eşittir.

İsraf, iyi bir eğitimle, fertlerdeki mânevî, ahlâkî ve millî değerlere şuurlu bağlılık ve mesuliyet hissinin geliştirilmesi ile önlenir. Bu da değer hükümlerinin bozulmasına meydan verilmeyerek ve bunları insanların gönüllerine nakşederek sağlanabilir. Meselâ ekmeği, “aziz bir nîmet” olarak değerlendiren bir insanla, onu yalnızca bir “gıdâ maddesi” olarak gören diğer bir insanın ekmeği israf etmemek yolundaki gayretleri ve hassasiyetleri çok farklı olacaktır. Türk-İslâm kültürünün temel vasıflarından olan her imkân, varlık ve fırsatın, Allah’ın bahşettiği aziz nîmetler olduğu inancının ayakta tutulması Türkiye’de israfı önlemenin en kestirme ve en sağlam yolu olarak görülmektedir. İnsanlar bu şuura vardıkları zaman ekonomik hayat daha düzelecek insanlarımızın yaşama standardı daha da yükselecektir. Yüksek seviyede israfı ile dikkati çeken toplumlar, hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısından kurtulamayacakları gibi bunlardan şikâyet etmeye hakları olmaz.

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar: