01/11/2013 9:00
Alm. Geologische Zeiten, Fr. Les temps geologiques. İng. Geological Times. Dünyânın yaratılışından bu yana geçen zaman. Bu konu ve dünyânın yaşı insanların en çok ilgi duyduğu konulardan birisi olmuştur. Eski müneccimler, yâni o zamânın astronomları dünyânın yaşı için gezegenlerin sayısı kadar bin sene ve sâdece yedi gezegen bilindiği için toplam 7000 sene demişlerdir. Târihlerin çoğunda yazılı bulunan ve bâzı din kitaplarına da geçmiş olan yedi bin sene, buradan gelmektedir. Bâzıları burc sayısınca bin sene, yâni 12.000 sene, bâzıları da meridyen sayısınca bin sene, yâni 360.000 sene demişlerdir. Endülüs âlimlerinden Ebû Abdullah Kurtubî’nin Tezkire’sinden Abdülvehhâb-ı Şârânî’nin hülâsa ettiği Muhtasar isimli kitapta ise, 360.000 x 360.000 = 129.600.000.000 sene olduğu yazılıdır. Bunların hepsi zandan öteye gitmemektedir. İdrîs aleyhisselâmın; “Bizler peygamber olduğumuz hâlde, dünyânın yaşını bilemedik.” buyurduğu nakledilir.

Yirminci yüzyılın başlarında dünyânın yaşı, yer kabuğundaki erozyon ve tabakalaşmanın incelenmesiyle tahmin edilmeye çalışıldı. Bu çalışmalardan yaşın birkaç yüz milyon sene olduğu ileri sürülmüştü. Ancak, daha sonra 20. yüzyılda radyoaktivitenin keşfi, tabiî izotopları incelenen kayaçların yaşının bulunmasına imkân sağladı. Kayaçlar, mineral topluluklarıdır. Tek bir mineralin çok sayıda birikmesinden veya çeşitli mineral ve taş parçacıklarının bir araya gelmesinden meydana gelirler. Kayaç terimi, “külte” olarak da kullanılmaktadır. Bu çalışmalardan dünyânın yaşının 4 milyar senenin üzerinde olduğu çıkarıldı. Dünyânın ömrünün son % 10’luk kısmındaki gelişmeler, fosiller incelenerek tahmin edilmesine rağmen, geri kalan kısım için radiyoaktif metotlara ihtiyaç vardır. Bu konuda uygulanan birkaç tür metod mevcuddur. Bunlardan “radyoaktiflik saati”denilen usûl ile, yâni pechblend filizinde şimdi mevcut olan kurşun ve uran maddelerinin miktarları nisbeti bulunup, bu kadar kurşunun şimdiki uran ile bu kurşuna tebeddül etmiş (dönüşmüş) bulunan uran miktarlarından teşekkülü için lâzım olan zamânı Uran I’in bozunma sâbitine göre hesab ederek Erd kabuğunun yaşını, yâni dünyânın ömrünü 4,5 milyar sene olarak bulmaktadırlar. Bu bakımdan fen adamlarına göre günümüzde en geçerli tahmin olarak dünyânın yaşı, 4.500.000.000 yıl olarak kabul edilmektedir.

Güneş sisteminin oluşumu ve gelişimi konusunda çeşitli görüşler (hipotez ve teoriler) ileri sürülmüştür. Bunlardan birinde, dünyânın ve diğer gezegenlerle güneşin başlangıçta kozmik bir toz bulutu şeklinde bulunduğu ileri sürülmektedir. Bu görüşün savunucularına göre, bu toz bulutlarının değişik zamanlarda bir araya gelmesiyle gezegenler ve güneş meydana gelmiştir. Muhtemelen dünyâ, kendi radyoaktif ısısının etkisi altında erimiş bir şekilde, günümüzdeki tabakalı duruma gelmiştir. Dış kabuğun içindeki çekirdekte bulunan kısım, erimiş durumunu hâlâ korumaktadır. Meydana gelen değişiklikler sonucunda, zengin silisyumlu kabuk tabakası ile ağır metalleri ihtivâ eden çekirdek kısmı meydana gelmiştir. Ortaya çıkan bu kuvvetler arzda sürekli olarak değişiklikler meydana getirmiştir. Bâzan deniz olan kısımlar dağ şekline dönüşmüştür. Bu değişikliklerden, dağların üst kısımlarında deniz hayvanı fosillerinin bulunması ile buraların bir zamanlar deniz olduğu neticesine varılabilir. Yer kabuğunun tabakalanma şeklinden hareketle en üst katın en son meydana gelen kat olduğu kabul edilerek, jeolojide “üst üste gelme” anlamını taşıyan “Süperpozisyon kânunu” ortaya konuldu. Yapılan çalışmalardan her katın kendine has özelliklere sâhip fosilleri ihtivâ ettiği tesbit edildi. Benzer fosilleri ihtivâ eden karalar, aynı jeolojik zamanda meydana gelmiş tabakalar olarak kabul edildi.

Hutton’un Dünyâ Teorisi

Jeolojik zamanlarla ilgili modern fikirlere en yakın olanı İskoçyalı Fizikçi Hutton (1726-1797) tarafından ileri sürülmüş, jeolojik değişmelerin peryodik olarak devamlı olduğu kabul edilmiştir.

Hutton’un incelemelerinden kayaçların atmosfer tesiri ile yavaş yavaş eridiği ve sularla taşınarak deniz yataklarında yeni kara katmanları meydana getirdiği anlaşıldı. Kat kalınlığı arttıkça basınçla ve ısıyla bu katlar içinde yeni minareller ve yapılar hâsıl olduğu ileri sürüldü. Netîcede yeniden granit ve kayaçlar meydana gelerek, yeni peryod başlangıcına gelindiği söylenmiştir. Hutton, inceleme yaptığı İskoçya Arran Adasında bâzı granit parçalarının tortu kayaçlardan daha genç olduğunu tesbit etmiştir.

Hutton aynı zamanda değişik katlardaki kayaçların birbiri ile bağlantısı olmadığını da buldu. Deniz yataklarında biriken tortularda eski ve yeni kara materyalinin karışık yer alması, dünyâ kabuğunun hareketi ile zamanla daha yaşlı kayaçların genç kayaçlar üzerinde yer aldığının anlaşılması, dünyâ kabuk katmanlarının jeolojik sırasının tesbitinin ne kadar zor olduğunu meydana çıkardı.

Jeolojik zaman sırasının bulunmasında jeolojistler bâzı ipuçlarından harekete başlarlar. Bunlardan biri tortular üzerinde rüzgâr, su dalgası ve akıntıların meydana getirdiği izlerdir. Tortular içine gömülen hayvan organ parçalarının bir kısmının halâ yumuşak, bir kısmının ise sertleşmiş olması yüzeyde ne olduğunu anlatabilir.

Jeolojik Zaman Sıralama Tablosu

Yerkürenin târihi, kültelerin tabakalaşma durumları, yaşları ve ihtivâ ettikleri fosillerin özellikleri dikkate alınarak dört büyük jeolojik zamâna ayrılmıştır. Bunlar aşağıdan yukarıya doğru: 1. zaman, 2. zaman, 3. zaman ve 4. zamandır. Bu dört zaman; yer kabuğunu teşkil eden ilk fosilli tabakalardan günümüze kadar geçen zaman peryodunu kapsar. Bu dört zamandan başka bir de bu zaman yerlerine temel vazîfesi gören yer kabuğunun gerçek fosil ihtivâ etmeyen en eski tabakaların teşekkül ettiği dönem olarak kabul edilen zaman vardır ki, bu ilk zamana “Azoik” veya “Anterkambrian” adı verilir. Bu duruma göre yerküremizin târihi beş büyük zamâna, her jeolojik zaman da kendi içinde devirlere, devrelere ve çağlara bölünür. Günümüz jeolojistlerinin bir çoğu 1. zamandan önceki ilk zaman dönemini, “Proterozoik” ve “Arkeozoik” olmak üzere iki zaman birimine ayırırlar. Bunlara göre de dünyânın jeolojik târihi altı zamana ayrılır. Süperpozisyon kânunu ve kayaçlarda bulunan fosillerden yer kabuğu katlarının oluş sırası tesbit edilmesiyle, jeolojik zaman sıralaması bir tablo hâline getirilmiştir. Bu yöndeki çalışmalar ilk jeolojik zamânın hiç fosil ihtivâ etmeyen Arkeozoik zaman olduğunu ortaya koymuştur. İlk fosil Proterozoik zamanla başlar.

Fosil taşıyan tabakaların radyoaktif saat metoduyla incelenmesinden, yeryüzünde iki milyar yıl öncesine kadar hayâtın bulunmadığı ortaya çıkarılmıştır. Hayâtın ilk izleri en fazla iki milyar yaşındadır. İlk gerçek fosiller kuzey Amerika’da Süperior Gölü kıyısında Prekambriyen devrine âit 2 milyar yıl yaşındaki Guntflint kayaçlarında bulunan Guntflint bitki fosilleridir. Bu fosiller mavi-yeşil alg ve bakterilerden meydana gelmişti.

Jeolojik zamanlar, bâzı özelliklerine göre isimlendirilmişlerdir. 1. zamâna eski hayvanlar zamânı anlamında “Paleozoik”, 2. zamâna orta hayvnlar zamânı anlamında “Mesozoik”, 3. zamâna yeni hayvanlar zamânı anlamında “Neozoik” ve 4. zamâna da insanı ihtivâ eden zaman anlamında “Antropozoik” zaman adı verilmiştir.

Önceki
Önceki Konu:
Kat Mülkiyeti
Sonraki
Sonraki Konu:
Çikolata

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar:
Son Ziyaretler: