12/10/2014 12:00
İnsanın aklını geliştirmesi ve kullanması, hayatın korunması ve ırkın çoğaltılması kadar önemli bir meseledir. Biz bu zorunluluğu dikkate almamakta ısrar ediyoruz.
Okulların, sadece zekayı işlemekle yetindiklerini görüyoruz. Zekânın kültürü aklın kültürüyle eşit değildir. Akıl, her bakımdan zekâyı geçer. Aklın mantıkî olmayan faaliyetleri mantık faaliyetlerinden daha çoktur. Bunlar şahsiyetin özünü oluşturur. Herkes aklını ırsî yeteneğinin imkan verdiği ölçüde geliştirmek zorundadır. Bu zorunluluk evrenseldir. Esnaf, köylü, işçi ve köylü çocukları da tüccar, sanayici, banker veya memur çacukları kadar bu duruma uymak zorunluluğu içindedir. Genç ve yaşlılar, fakir ve zenginler, cahil ve bilginler bu kurala uymamazlık edemezler. Batı medeniyetini kurtarmak ve bizden sonraki nesilleri şimdi bizim karşı karşıya kaldığımız felaketlere düşürmemek için iradî hamlemizi çok iyi yapmak zorundayız.
Her şeyden önce aklın gelişmesi önündeki engellerle ciddi bir mücadele içine girilmesi gerekiyor. Bu engellerin bir bölümü kimyevî veya fizyolojik, diğer bir bölümü de zihnîdir. Organik hayata zararlı olan her şey ruhî hayata da zararlıdır. Sinir dengesi ile zihin dengesi arasında sıkı bir ilişki var. Her ikisi de dokulara, kana, zekâ ve duyguya bağlıdır. Vücudumuza olduğu gibi düşüncelerimize de ağırbaşlı olması yönünde telkinler vermeliyiz. Zihin karışıklığı ve sinirliliğin çocuklarda yer etmesine imkan vermek büyük bir hatadır. Zihnî fonksiyonların ahengi, organik fonksiyonların ahengi de zihin açıklığı için şarttır. Bu durumda, doku ve iç sıvılarda bozukluk oluşturacak alışkanlıklar yasaklanmıştır. Özellikle alkolizm, nikotinizm, cinsî düşkünlük, oburluk, gıdasızlık, damarlara, guddelere ve sinirlere zararlı olacak her şey, erken bunama ve organik bozukluk, zihnin çalışmasını engeller.
Bilinç için intihar demek olan mantık alışkanlıklarını terk etmek şarttır. Önce tembelliği atmamız gerekir. Tembellik, sadece hiçbir şey yapmamak, çok uyumak, çalışmamak veya fena çalışmak demek olmuyor, bütün boş vakitlerimizi faydasız ve saçma şeylerle geçirmemize de sebep oluyor. Sonsuz gevezeliğe dalmak, kumar oynamak, dans etmek, otomobille uzun seyahatler yapmak, sinema, televizyon ve radyoya daha fazla dalmak kesinlikle zekayı geriletir. Pek çok konuya dağılmak ve hiçbirinde derinlik kazanamamak da tehlikelidir. Ulaştırma araçlarındaki hızın, gazete ve dergilerin, otomobil ve uçağın, telefonun verdiği eğilimlere karşı sürekli artan düşüncelere, duygulara, eşyalara ve her gün rastladığımız insanlara karşı, kendimizi savunmak zorundayız. Herkes kendini uzman olarak sunuyor. Kendimizi tamamen mesleğimizle kapatmak, mesleğimize gömülmek zorunda değiliz. Boş zamanlarımızda zihnî, ahlâkî, estetik ve dinî faaliyetler gösterebiliriz ve bunlar şahsiyetin özünü oluştururlar.
Bütün kötü alışkanlıklar arasında manevî ilerlemeye en zararlı olanlar, yalan söylemek, entrika yapmak, iftira etmek, ihanet etmek, hırsızlık yapmak, yalnız kendini ve çıkarını düşünmektir. Akıl, yalan ve dolanla gelişmez.
Engeller ortadan kalktıktan sonra yapılması gerekenler iyi tespit edilmeli. Hayatın temel eğilimleri tarafından düzenlenen yükseliş ve gelişmeyi başlatmak gerekir. İnsan, eğer isterse, vücudunu da ruhunu da yine ruhunun yardımı ile biçimlendirir. Ona bu garip özellik verilmiştir. İnsan uçağı nasıl idare edebiliyorsa, kendini de yönetebilir. İnsanın aklını büyüte-bilmesi için bilgin ya da çok zeki olmaya gerek yok. Bunu istemesi yeterlidir. Herkes hayatının bir döneminde başkalarının öğüdüne ve yardımına muhtaçtır; fakat şahsiyetin aslı olan duygusal ve entellektüel faaliyetleri disiplin altına almasını ve geliştirmesini yalnız kendisi yapabilir. Bu nazik girişimde insanın ilk önce kendi ruhunu bulması gerekir. Endişeleri, yorgunluğu, işinin azlığı veya çokluğu ne olursa olsun herkes bu ilişkiyi kurabilir. Bunun için sabah, akşam birkaç dakika sessizliği sağlamak için kapanması, hatalarını bilip kabul etmesi, hareket planını hazırlaması yeterlidir. Ralp Valdo Emerson, "Hiç kimse bir şey öğrenmeden dua etmemiştir." dedi. Duanın daima bir etkisi vardır. Bu etki, bizim istediğimiz şekilde de olabilir. Bu sebeple, çocukları küçük yaştan, kısa susuş devrelerine, kendilerini dinlemeye ve bilhassa dua etmeye alıştırmalıdır. Ruhumuza giden yolu keşfetmemiz lazım.

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu