23/09/2013 19:00
Büyük İslâm şâiri. Adı Şemseddîn bin Kemâleddîn’dir. 1318 (H. 720)de Şiraz’da doğdu.

Küçük yaşta Kur’ân-ı kerîm okumayı öğrendi. Çeşitli kırâatlara göre okuduğu rivâyet edilir. Tefsir ve gramer ilmiyle meşgul olmuş ve bâzı kitapları incelemiştir. Kelâm ve fen ilminden bahseden meşhur Mevâkıf adlı eseri iyice incelemiş ve zamânının medrese tahsilini tamamlamıştır. Yazdığı şiirler, Seyid Kâsım Envar tarafından toplanmış ve Dîvân hâlinde basılmıştır. Şiirleri gazel türünden olup, sâde, daha çok dervişâne, âşıkâne ve tasavvufîdir. Şiirlerinde Allahü teâlâya, Peygamberimize, sallallahü aleyhi ve sellem, evliyâya ve İslâmiyete karşı duyduğu derin muhabbet ve sevgiyi hâlisâne bir dil ile anlatmıştır. Nakşibendî yoluna mensup olduğu rivâyet edilir. Gazellerinde, AhmedCâmi, Kemâleddîn Ebü’l-Vefâ gibi tasavvuf âlimlerinin isimlerine yer verir. Hâfız’ın Dîvânı, kendisinin zamanındaki hükümdâr ve vezirler ile olan münâsebetlerini anlamak için zengin bir kaynaktır. Dîvân çeşitli dillere çevrilmiştir. Türkçeye de Bosnalı Sûdi, Şem’i ve Surûrî tarafından çevrilmiştir. Bunlardan başka, Türkçeye çevirenler de olmuş ve şerhleri yapılmıştır.

Hâfız-ı Şirâzî, Tîmûr Han ile görüşmüştür. Bu hususta şöyle bir hikâye nakledilmiştir: Tîmûr Han 1387’de Şiraz’ı fethettiğinde şehir halkını vergiye bağlamıştı. Hâfız-ı Şirâzî’ye de bir miktar vergi düştü. Vergiyi verecek durumda olmadığı için Tîmûr Hana giderek iflas ettiğini ve fakir olduğunu söyledi. Tîmûr Han ona söylediği bir beytini hatırlatarak; “Mâşûkunun yüzündeki bene Semerkant ve Buhara’yı bağışlayan insan müflis olmaz!” deyince; Hâfız-ı Şirâzî; “İşte bu yüzden iflas ettik ya!” diye cevap verince; Tîmûr Han bu zarîf ve nükteli cevâbı çok beğenip, fakir olması sebebiyle Hâfız-ı Şirâzî’yi vergiden muaf tutmuştur.

Bu büyük İslâm şâiri doğduğu yer olan ve şiirlerinde çok methettiği Şiraz’da 1389 (H. 791)da vefât etti ve oraya defnedildi. Daha sonra Şiraz’ı zapteden Sultan Ebü’l-Kâsım Behâdır’ın veziri Muhammed Muammûî tarafından kabri üzerine mükemmel bir türbe yaptırılmıştır.

Dîvân’ındaki bir Fârisî beyit şöyledir:

Feryâdı boşuna değildir Hâfız’ın,
Şaşılacak şey çok, dili altında anın (onun).

Yahyâ Kemâl de ona şiirlerinde yer vermiştir:

Hâfızın kabri olan bağçede bir gül varmış,
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.

Gece bülbül, ağaran vakte kadar ağlarmış,
Eski Şirâzı hayâl ettiren âhengiyle.

Önceki
Önceki Konu:
Deve (camelus)
Sonraki
Sonraki Konu:
Palmitik Asit

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu