09/02/2014 8:30
Cumhuriyet devri roman ve hikâyecilerden. Asıl adı Cevad Şâkir Kabaağaçlı olup, 1886 yılında İstanbul’da doğdu. Zengin ve nüfûzlu bir zât olan Şâkir Paşanın oğludur. Çocukluk yılları Atina’da geçmiştir. İlköğrenimini İstanbul’da Büyüka’da Mahalle Mektebinde, orta öğrenimini İstanbul Robert Kolejinde yaptı. İngiltere’ye gitti. Oxford Üniversitesi Yeniçağ Târihi bölümünü bitirdi. İlk yazıları 1904 yılında İkdâm Gazetesi’nde yayınlandı.

1910 yılında gazetecilik hayâtına başladı. Bu arada resimler, karikatürler çizdi, süslemeler yaptı. 1925 yılında Resimli Hafta Mecmuasında yayınladığı asker kaçaklarının yargılanmaksızın îdâm edilişlerini tenkid eden bir yazısı yüzünden İstiklâl Mahkemesinde önce îdâma sonra Bodrum’a sürgüne gönderildi. Burada denize ve çiçeğe olan sevgisi daha arttı. O kadar ki, üç yıl sürgün olarak gittiği Bodrum’da 23 yıl kaldı. Çok hikâyelerinin konusunu oradan çıkardı. Orada süngercilik, balıkçılık ve tarımla uğraşarak geçimini temin etti. 1926 yılından sonraki eserlerinde Halikarnas Balıkçısı adını kullandı.

Sonra çocuklarını okutmak için İzmir’e taşındı. Bir süre belediye bahçıvanlığı yaptı ve yazılarının geliriyle geçindi. Son yıllarını turist rehberliği yaparak, İyon, Roma ve Türk İslâm devirlerini ve sevdiği Ege’nin masal ve mitos dolu kıyılarını yabancılara tanıtmakla geçirdi. Sevdâlı deniz yazıcısı olan Cevad Şâkir, su ve kıyı adamlarının hayallerini bir gözlemci gibi değil, onlar gibi yaşamış ve öyle anlatmıştır. Roman ve hikâye kahramanlarının korku ve hayranlıklarını, kader karşısındaki âcizliklerini, denizin kabarık ve uysal tabiâtını, kendi içinde duyarak yansıtmıştır. Eserlerinde devamlı olarak; “Anadolu, 1071 Malazgirt Zaferinden önce de kat kat bütün devirleri, medeniyetleri, âbideleri, kültürleri ile bizimdir. Onu benimsemekten de fazla, kendi malımız olarak bilmemiz, yabancılara karşı savunmamız gereklidir. Anadolu’da gelişen medeniyet ve kültürlerin Yunanlılıkla bir ilgisi yoktur. Biz medeniyetimizi elimizle Yunanlılara devrediyoruz.” fikrini müdâfaa etmiştir.

Hikâye ve romanlarında; bütün kıyıları, adaları, tersâneleri, kayıkları, gemileri, yeşil tepeleri, Ege Denizi ve dolaylarını konu edinmiştir.

Eserlerinde sınıf çatışması gibi doktrinci ve sanat dışı kompleksler katmayarak insâni gerçekler ve her sınıftan iyilerle kötüler üstünde durmuştur.

Uslûba ve plâna bakmaz. Denize âit gözlemlerini coşkun gür ve şiirli dille anlatır. Cümlelerini çok uzatır. Bozukça cümle dizileri yapar, sanat disiplininden mahrûmdur. Hikâye ve romanlarında olayların akışını keserek araya bilgiler sıkıştırması da önemli bir kusurdur.

Bunun yanısıra kıyılara, denize, balıklara, görünen görünmeyen deniz sâkinlerine âit efsâneler, inançlar ve fıkraları sâde bir üslub içinde anlatır. 1971 yılında Kültür Bakanlığının Devlet Kültür Armağanı’nı aldı. 13 Ekim 1973 târihinde İzmir’de vefât etti.

Eserleri:

Ege Kıyılarından (hikâyeler, 1939), Aganta Burine Burinata (roman, 1946) Merhaba Akdeniz (hikâyeler, 1947), Ege’nin Dili (hikâye, 1952), Yaşasın Deniz (hikâye, 1954), Anadolu Efsâneleri (1954), Ötelerin Çocuğu (roman, 1956), Gülen Ada (hikâyeler, 1957), Mavi Sürgün (Hâtıralar), Uluç Reis (roman, 1962), Turgut Reis (roman, 1966), Ege’den Denize Bırakılmış Bir Çiçek (hikâyeler, 1972), Gençlik Denizlerinde (hikâye, 1973).

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar: