10/10/2014 14:00
Son yıllarda toplumun içinde bulunduğu ruh halini göz önüne alırsak, çok çabuk sinirlenen, hemen öfkeye kapılan, adeta gırtlak gırtlağa yaşayan insanlara döndüğümüzü görürüz. Gencecik insanlar tribünlerde birbirlerini boğazlıyorlar. 9 yaşındaki bir çocuk, oyun oynarken 7 yaşındaki başka bir çocuğu öldürüyor. Vahşi bir topluma doğru gidişata son verip öfkemizi dizginlemeyi öğrenmenin vakti geldi de geçiyor bile.

İlişkilerimizi mahveden, durduk yerde birbirimizi incitmemize yol açan öfkeyi kontrol etmek ve yapıcı bir hale dönüştürmek için öncelikle onu tanımak gerekir. Öfke çoğu zaman haksızlığa uğradığımızı hissettiğimizde ortaya çıkar. Öfkelenen insanlar genellikle kendilerini bir kurban gibi hissederler.

Öfkeyi çoğunlukla başkalarına karşı, zaman zaman da kendimize karşı hissederiz. Başkalarında bizi öfkelendiren, o insanların bize yönelik haksız davranışları ve incitici sözleridir. Böyle bir tavır karşısında kendimizi küçük ve değersiz hisseder ve bize bunu yaşatana öfkeleniriz. O anda aklımızdan şu geçer: "Ben bu kişiye karşı saldırıda bulunursam, onun bana karşı küçültücü davranışlarının intikamını almış olurum. Kendimi yeniden iyi hissederim." Oysaki çoğu zaman, sonuç düşündüğümüz gibi olmaz. Duyduğumuz öfke ve giriştiğimiz saldırgan tutumlar, kendimizi daha da kötü hissetmemize yol açar.

Öfke bedensel sistemimizi bozar. Birçok ağrı belirtisine ve kalp şikâyetine yol açar. Kalp krizinin en önemli psikolojik sebeplerinden biri öfkedir. Bazı insanlar öfkelerini içlerinde biriktirir ve bir türlü onu dışa dökecek bir kanal bulamazlar. Özellikle kadınlarda çok yaşanan bu durum, sonunda depresyon, panik atak gibi psikolojik sorunlara sebep olur. Yani insanın duygularını ve bu arada öfkesini ifade edememesi de bazı ruhsal rahatsızlıklar şeklinde kendisini gösterebilir.

Öfke, ruh ve beden sağlığının yanı sıra ilişkileri de bozar, zehirler. Dizginlenmeyen öfke, başta öfkelenen kişi olmak üzere dalga dalga herkese zarar verir. Birbirimizi daha iyi anlamak, birbirimizle hemhal olmak istiyorsak öfkemizi denetlemeli ve onu yapıcı bir yöne doğru kanalize etmeliyiz.

Sadi'nin Boston'da, anlattığı küçük bir hikâye vardır: Bir gün, bir köle kralın sarayından kaçar. Gittiği yerlerde aç susuz kalan köle pişman olup saraya geri döner. Çok öfkelenen kral hemen adamın idam edilmesini ister. Adam krala der ki: "Ben bugüne kadar sizin bağışlarınızla yaşadım. İsterseniz şimdi beni öldürün ama yarın bir gün beni öldürmenin suçluluğu yüzünden içinize bir sıkıntı oturursa, yediğiniz yemek içtiğiniz su tadını kaybederse, bunun vicdan azabı sizi ömrünüzün sonuna kadar bırakmazsa diye üzülüyorum. Keşke böyle yapmasanız da bütün bunların sorumluluğunu hissetmese-niz. Başka insanlar da sizi bir zalim, öfkesine mağlup olan bir insan olarak bilmese..."

Birden kralın hiddeti yatışır ve adamı azat eder. Burada Sadi şunu anlatır: Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.

Gerçekten de güzel söz ve yumuşak huy, öfke ateşini söndüren bir bardak soğuk su gibidir. İki insan karşılıklı olarak öfkelendiğinde taraflardan biri sükûnetini muhafaza edebilirse diğerinin öfkesi de yatışma yoluna girer.

İlişkilerimizi mahveden, durduk yerde birbirimizi incitmemize yol açan öfkeyi kontrol etmek ve yapıcı bir hale dönüştürmek için öncelikle onu tanımak gerekir.

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu