08/12/2009 20:17
İçel'in batısında yer alan Aydıncık'ın doğusu ve kuzeyi Gülnar, batısı Bozyazı, güneyi Akdeniz ile çevrilidir.

Aydıncık, kuzeydeki dik yamaçlı Baldıranlı Dağı ile Akdeniz arasındaki dar bir ova üzerinde kurulmuştur. Aydıncık, Mersin-Antalya karayolu üzerinde Mersin'e 170 km. uzaklıktadır.

İlçenin yüzölçümü 410 km2 olup nüfusu 1990 nüfus sayımına göre ilçe merkezi 7.040, köyleriyle birlikte 11.022'dir. İlçenin 10 köyü bulunmaktadır. (Okandan, 1991 : 110)

Tarihçesi:

Yazılı kaynaklara göre, eski çağlardan beri bir yerleşim yeri olan antik kentin adı M.Ö. 600 yıllarında Cleenderis-Kelenderis, M.S. 769 da Gilindire, 1965 yılında Gilindire sözcüğü Türkçeleştirilerek Aydıncık oldu.

Kelenderis Finikeliler tarafından M.Ö. II. Yy'ın sonunda Silinderis kenti öreni üzerinde kurulmuş, Kıbrıs'a yakın olması ile ticari önemi olan liman kenti olarak gelişmiştir. Daha sonra Yunanistan'ın Simos adası sakinlerinin kurduğu bir koloni olmuştur. Sonra bu koloni M.S. 425 yılında haraca bağlanmıştır. Persler, Selevkos ve Romalılar yöreye hakim olmuştur. Kent Romalılar zamanında da önemini koruyarak Kilikya'nın önemli bir kalesi olduğunu, Roma krallarından Germanikus'un (M.S. I. Yy. başı) savaşlarda kendini bu kentte koruduğunu, Roma döneminin yazarlarından Tacitus "Tarih" kitabında anlatmıştır. Daha sonra Bizanslılar, Araplar yöreye hakim olmuştur. 1071 Malazgirt Savaşı'ndan sonra Selçuklular burayı kendilerine yurt edinmişlerdir. 1471 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yöre Osmanlı İmparatorluğu'na katılmıştır.

Barlett'in 1836 tarihli bir gravüründen limanın, üzerinden yüksek kulelerin bulunduğu bir surla çevrilmiş olduğu ve İstanbul'un Konya üzerinden Kıbrıs ile bağlantı kurduğu en işlek liman olduğu anlaşılmaktadır. (Gündüz, 1994 : 174)

Tarihi ve Kültürel Çevre

L.Zoroğlu'na göre, Kelenderis yüzyıllar boyunca ve kesintisiz biçimde iskan edilen kentlerden biri olması nedeniyle Antik Çağlar'dan günümüze kadar ulaşan kalıntıları çok azdır.

Bunlardan başlıcaları, çeşitli tipte mezarlar, bir hamam, bir theatron, sur ve kale kalıntıları, yer yer yıkılmış bir su kanalı ve birkaç sarnıçtan başka üzerinde durulabilecek veya niteliği belli olan ayakta kalmış başka bir kalıntı bulunmaktadır. (Soylu, 1989 : 181)

Liman Kalesi

Kentin güneyindeki yarımadayı çevreleyen surlar ve kaleye ait kalıntılar, günümüzde görülebilmektedir. Tarihi kaynaklarda güçlü bir kale olarak söz edilen liman kalesi, Antik Çağlar'da ve özellikle Orta Çağ ve sonrasında kente yönelik yoğun saldırılara, güçlü savunma sistemiyle direnmiştir. Piri Reis'in haritasında burçlarında bayrak dalgalanan kale belirgin olarak çizilmiştir.

Barlett'in 1836 tarihli bir gravüründe ve 19. Yüzyılda çizilmiş bir diğer gravürde, limanın üzerinde yüksek kulelerin bulunduğu, çevresinin surla çevrili olduğu görülüyor.

Ancak, bu yüzyıldan itibaren gemilerin uğrak yeri olmaktan çıkan limanın işlevini yitirmesi ile terk edilen kale, kent yapılaşmasında taşocağı gibi kullanılmış ve günümüze ulaşan bazı duvar kalıntıları dışında yok olmuştur. (Okandan, 1991 : 231)

Liman Hamamı

Liman girişinde bulunan hamam, kentin kısmen ayakta kalabilen antik yapılarından biridir. Üç ana mekanı günümüze kadar ulaşmış bulunan ve büyük bir kompleks olduğu anlaşılan hamamın bütününe ait görsel bilgi kaynağı, MS 5. Yüzyılda yapılmış olan bir liman mozaiğidir. (Yalçın, 1992 : 223)

Tiyatro

Günümüzde toprakla kaplı olan tiyatronun varlığı, yapının moloz taşlarla örülen sırt duvarının oluşturduğu yarım daire biçimindeki kavisten anlaşılmaktadır. Yüzey araştırmaları ve sondaj çalışmaları dışında henüz gün yüzüne çıkarılamamış olan yapı için L.Zoroğlu, oldukça küçük olan tiyatronun en yakın merkez olan Anemurium'da olduğu gibi, bir meclis binası (bouleuterion) olabileceği görüşündedir. (Karakaş, 1995 : 120)

Anıt Mezar-Dört Ayak

Kkent merkezinde, büyük kesme kireç taşlarıyla yapılmış ve halk arasında "Dört Ayak" olarak bilinen anıt mezar; ilçenin en ilgi çeken antik yapısıdır. Kare planlı, dört ayak üzerine baldahinli olarak oturtulmuş piramidal çatılı anıt mezar, MS 2. Veya 3. Yüzyıl başlarına tarihlenmektedir. Piramidal mimari yapısıyla, mausoleum mezar geleneğinin devam ettiğini göstermekte olup, oldukça iyi korunmuş durumdadır. Kentin yakın çevresinde görülebilen diğer yapılar; Aydıncık-Gülnar yolu üzerinde 15. Km'de orman içindeki kaynaktan kente su getiren kemerler ve kanallar günümüze kadar ulaşan alt yapılardır Kent yakınındaki Duruhan ve Bodur kaleleri harap durumdadır. (Göktürk, 1995 : 151)

Buluntular

Bilimsel kazı ve araştırmaların başlatılmasından önceki 1960'lı ve 1970'li yıllarda, özellikle antik kent mezarlığında yapılan kaçak kazılarla veya rastlantı olarak elde edilmiş çok sayıda eser bulunmaktadır. Yurtdışına götürülen, sayısı ve nerede olduğu belirlenemeyenlerin dışındakiler, Adana, Mersin, Silifke, Anamur Müzeleri'nde bulunmaktadır. Bunların büyük bir bölümü pişirilmiş kil vazolar ile küçük boyutlu; taş, altın, gümüş ve cam eşyalar ve sikkelerdir. MÖ 3. Yüzyılda darbe dilen II. Ptolemaios'a ait altın sikkeler ile MÖ 6. Ve 5. Yüzyıla ait gümüş drahmiler, Kelenderis'e ait önemli nümizmatik buluntulardır.

L. Zoroğlu'na göre, Doğu Akdeniz bölgesinde ele geçen ilk eserler olması bakımından Attik atölyelerinden gelmiş "Lekythos" denilen seramik vazolar, Kelenderis'in en ilginç buluntularını oluştururlar. Bunlar, beyaz zeminli siyah figürlü "Haimon" grubu, "Figürsüz Siyah Gövdeliler" grubu, "Bezekli Lekythoslar" gibi gruplara ayrılır.

Sonraki
Sonraki Konu:
Erdemli

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu