25/10/2013 9:00
Alm.Verb (n), Fr.Verbe (n), İng. Verb. Bir iş, bir oluş, bir hareket bildiren kelimelere verilen ad.

Fiilin, şahıs ve zaman bildirmeden, yalnız iş, hareket, oluş anlamı taşıyan ve “-mek” ekiyle söylenen biçimine mastar denir. Bir mastarın sonundaki -mek çıkarılınca geriye kalan bölümüne fiilin kökü veya gövdesi denir. Meselâ: “Bakıyorum” fiilinin mastarı “Bakmak”, kök veya gövdesi “bak”tır. Mastar, fiilin ismidir.Onun için mastarlar isimler gibi çekilirler.

İşin, hareketin, içinde geçtiği, geçeceği; oluşun içinde olduğu, olacağı süreye fiilin zamanı denir.

Fiillerin bildirdiği işi, hareketi yapan veya bir oluşun içinde bulunan varlığa fiilin şahsı veya özne denir.

Fiillerde üç şahıs vardır; tekil ve çoğul olarak kullanılır. Bunlar şöyle adlandırılmıştır:

1. Şahıs: Söz söyleyeni veya söyleyenleri;

2. Şahıs: Kendisine söz söylediğimiz kişiyi veya kişileri;

3. Şahıs: Kendisinden söz edileni veya edilenleri bildirir.

Meselâ:

“Gidememiştim” fiilinin sonundaki “m” eki “ben”i, yâni, birinci şahsı gösterir.

Şahıs anlamı veren ekler, fiillerin sonuna eklenir. Yalnız üçüncü tekil şahısla, emir kipinin ikinci tekil şahsı için şahıs eki kullanılmaz: “Geldi, gel” gibi.

Fiilin kök ve gövdeleri, zaman, şahıs ekleri aldıkları zaman kullanılış alanına çıkarlar. Bu sebeple anlam katan ekler, eklendikten sonra fiilin aldığı biçimleri şahıs sırasına göre söylemeye “fiil çekimi” denir.

Meselâ, inandım, inandın, inandı, inandık, inandınız, inandılar, gibi.

Böylece zaman ve şahıs anlamı taşıyan eklerle belli biçimlere girmiş fiillere “çekimli fiiller” denir.

Fiillerde kip: Fiillerin, iş ve oluşları, bir zaman veya dilekle ilgili olarak bildirmelerine kip denir.

Dilimizde iki çeşit kip vardır.

A. Haber (Bildirme)kipleri: Zaman bildiren kiplerdir.Haber kiplerinin, basit zamanları şunlardır:

1. “-di”li geçmiş veya görülen geçmiş zaman kipi:

Daha önce yapılan bir işin, bir hareketin veya meydana gelen bir oluşun görüldüğünü veya kesinlikle bilindiğini anlatan fiil biçimine geçmiş zaman denir. Bu çekimde fiil kök veya gövdesine“-dı, -di, -dü, -du, -tı, -ti, -tü, -tu” eklerinden birisi getirilir.

Yaz-dı-m:“Yaz” fiil köküne, “-dı” di’li geçmiş zaman eki ve “-m” 1. şahıs eki eklenmiştir.

2. “-miş”li geçmiş veya anlatılan (öğrenilen) geçmiş zaman kipi:

Daha önce yapılan bir işin, bir hareketin, meydana gelen bir oluşun başkasından öğrenildiğini veya sonradan farkına varıldığını anlatan fiil biçimine -miş’li geçmiş veya anlatılan (öğrenilen) geçmiş zaman denir.

Fiil kök veya gövdesine “-mış -miş, -muş, -müş” eklerinden birisi eklenerek yapılır.

Yaz-mış-ız: “Yaz” köküne, “-miş” -miş’li geçmiş zaman eki ve “-ız” birinci çoğul şahıs eki eklenmiştir.

O size farz kılınan oruç, sayılı günlerdir. O günlerde sizden kim hasta, yâhut seferde (yolculukta) olur da iftâr ederse (orucu bozarsa), tutamadığı günler sayısınca sıhhat bulduğu veya râhat ettiği başka günlerde oruç tutar. Fazla ihtiyarlık ve devâmlı hastalık gibi sebeplerle oruç tutmaya güç yetiremeyenler üzerine bir yoksul (fakir) doyuracak kadar fidye vermek lâzımdır. Bununla berâber kim fidyeyi çok verir, yâhut hem oruç tutar hem de fidye verirse, onun için daha hayırlı olur. Size seferde oruç bozmak ve yaşlı hâlinizde fidye vermek izni verilmişken, yine oruç tutsanız hakkınızda hayırlıdır. Eğer orucun fazîletini bilirseniz... (Bakara sûresi: 184)

Yolculuk, hastalık veya başka bir özrü sebebiyle Ramazan orucu tutamamış kimse, bunu tamâmen veya kısmen kazâ edebilecek bir zaman bulmuş olduğu halde, kazâ etmeden vefât edecek olursa -eğer malı varsa- kazâsı îcâb eden her gün için bir fidye verilmesini vasiyet etmesi lâzım olur. Bu fidye ölenin, malının üçte birinden fakirlere verilir. Özürsüz olarak oruç tutmayanın da, bunun gibi kazâ edecek vakit bulamaması hâlinde, fidye verilmesini vasiyet etmesi îcâb etmektedir. Yukarıdaki özürleri sebebiyle, oruç tutamamış ve kazâ etmeye de vakit bulamadan vefât eden kimsenin, fidye verilmesini vasiyet etmesi lâzım olmaz. Bununla berâber vasiyet etse, malının üçte birinden fidyesinin verilmesi îcâb eder.

Hac ve Umre ibâdetlerindeki kusurundan dolayı da fidye olarak bir kurban kesmesini veya oruç tutmasını Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde bildirmektedir;

Haccı da, umreyi de Allah için farz ve sünnetleriyle tam yapın. Fakat herhangi bir sebeple bunlardan kim umresini bitirip ondan faydalanarak haccı yaparsa, kolayına gelen bir kurbân kesmek vâcib olur (gerekir). Fakat kesecek kurban bulamazsa veya buna gücü yetmezse, ona hac günlerinde 3 gün, vatanına döndüğü zaman 7 gün ki, tam on gün oruç tutmak vâcib olur. Bu hüküm Mescid-i Harâm’da (Mekke’de) oturmayanlar içindir. Allah’tan korkun (Hac ahkâmını koruyun) ve bilin ki, Allah’ın azâbı cidden çok şiddetlidir. (Barakara sûresi: 196)

İslâm devletler hukûkunda, savaş esirlerine uygulanacak hükümler husûsunda devlet reisine geniş yetkiler verilmiştir. Esirin hayatta kalmasının zararı göz önünde tutularak îdâm edilmesi, para ve mal karşılığında salıverilmesi, karşılıklı olarak esirlerin değiştirilmesi ve hattâ karşılıksız salıverilmesi, yâhut köle elde tutulması gibi seçimlik yetkiler tanınmıştır. Bu yetkiler, her devredeki hal ve şartlara uygun bir tarzda, dînin ve devletin menfeatleri göz ününde tutularak kullanılır. Nitekim Bedir Harbi esirlerinin bir kısmı, kurtuluş fidyeleri olarak Müslüman çocuklarına okuyup yazma öğretmeyi üzerine almışlardı.

Kazâya kalan namaz borçlarından kurtulmak için kılınması farz olan vakitlerinde edâ edememiş ve sonra da kazâ etmek için zaman bulamadan vefât eden kimse, namazlarının iskatını (borçlarından kurtulmasını) vasiyet etmiş ise her bir namazı için oruçta olduğu gibi bir fidye (fıtra) verilmesi îcâb eder. (Bkz. Devir ve Iskat)

Sonraki
Sonraki Konu:
İzcilik

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar:
Son Ziyaretler: