06/10/2014 22:00
Bir zamanlar Hintli bir yogi, Kalküta Tıp Birliği önünde kalp atımlarını durdurabileceğini göstermişti. Doktorlar, bazı hilelerden kuşkulanıp adamı bir rötgen makinesine soktular ve kalbine baktılar; şaşkınlık içinde kalbin gerçekten durduğunu ve adamın, onlar röntgen ekranını izlerken kalbini altmış saniyeye dek durdurabildiğini gördüler. Çoğu yoginin yıllar süren eğitim sonunda aynı derecede dikkate değer şeyleri başarabildiği, örneğin, yanaklarına iğneler saplayabildiği, Ganj nehrinde yıkamak için barsaklarmı dışarıya çıkarabildiği ve dillerini alınlarına değecek kadar geliştirebildikleri söylenir.

Orta çağda, histerik genç kızlar kutsa! izler -yani derileri üzerinde kabarık çizgilerle oluşan desenler- ortaya çıkarabilmişlerdir. Avuçlarında haç biçimi lekeler olan pek çok kız bildirilmiştir.

Bazı garip gösterilerde, hiçbir ağrı belirtisi göstermeden şapka iğnelerini bedenlerine saplayan insanlar görülür. Çoğu kişi, Houdini'nin, kanama olmaksızın ya da herhangi bir ağrı belirtisi göstermeksizin yanaklarına iğneler sapladığını görmüştür.

Hipnotize edilen kişilerde de çokluk bunların bazıları yaptırılabilir. Bedenlerine ya da yanaklarına iğneler saplanırken ağrı duymamaları ya da kanama olmaması sağlanabilir. Kollarına yapıştırılan yara bantlarının altında kabartılar oluşturulabilir.

Kalbin eylemi, kabarcıkların oluşumu ve belki bir dereceye değin ağrı duyumu, duygularla hastalıkların ilişkisini tartışırken tanıştığımız P ve S sinirleri tarafından kontrol edilebilir. Bu sinirler, sinir sisteminin, olağan koşullarda istem gücü ile kontrol edilemediği ve birey, üzerinde düşünmezken duygulara karşı otomatik yanıtları yürüttüğü için, 'otonom' adı verilen -ki bu otomatik ile cok yakın anlamlıdır- kesimine bağlıdır. Böylece öfkeli olduğumuzda kalbimiz otomatik olarak daha hızlı atar, derimiz kızarır ve ağrıyı olağandan daha az duyarız. Korktuğumuz zaman kalbimiz bir atımı atlayabilir, derimiz solar ve en hafif ağrıya duyarlı hale geliriz.

Bu, bize, hipnotizmanın bir tanımını sağlıyor: hipnoz, otonom sinir sisteminin, tepkileri istemli olabilecek biçimde, kısmen kontrol altına alındığı bir durumdur. Yogilerde olduğu gibi bireyin kendi denetiminde olabilir ya da kişilerin hipnotize edilmesinde olduğu gibi bir başka kişinin denetiminde. İkinci durumda hipnotistin telkinleri ile alışılmadık şeyler yaptırılmadan önce denek az ya çok uyur. Otonom sistem, duygularla ilişkili olduğundan hipnotizma, bilinçli telkin ve istekle fiziksel ve de zihinsel duygusal tepkileri geçici olarak etkileyen bir yöntemdir diyebiliriz.

Bu, hipnoz altında nevrotik belirtilerin bazan nasıl da etkilenebildiğim anlamamıza olanak verir. Bu belirtiler, imgelerden geldikleri için, sözkonusu imgelerin değiştirilmesinden etkilenebilirler. Örneğin, Si Seifuss'un nevrozu, kendisine ilişkin 'on kişinin ölümünden sorumlu kötü bir adam' imgesinden kaynaklanıyordu. Bu imge, hipnoz altında enerjisini deşarj ettiğinde Si daha iyi oldu. Hipnoz altında belirtileri iyileştiren imge değiştirme yönteminin aynısı ile belirtiler üretilebilir. Bir parça yara bandının altında bir kabartı oluşturan hipnotize bir denekte hipnotist, deneğe, kolunda bir kabarıklık bulunan yeni bir imgesini betimlemiş ve bedeni bu yeni imgeye uyacak biçimde değişmiştir.

İmgeleri dıştan bir kişi tarafından kolayca yoğrulabilen, telkine yatkın bir kişide, belirtinin iyileşmesi kalıcı olabilir. Daha sık olarak, iyileşme yalnızca geçicidir. Eğer gerçekdışı imge yıllar süren içsel stresler sonucu çarpılmışsa sağaltımın etkisi kısa sürede yok olacaktır, çünkü ağaç yaşken eğilmiştir ve yaşlı ağaç kolay kolay düzeltilmez, olsa olsa bir süre düzgünmüş gibi görünecek bir biçimde bükülebilir. Eğer belirtiler geç yaşlarda, açlık, ateşli hastalık, savaş, korku, yaralanma ya da belirsizlik gibi bir dış stresten kaynaklanmışsa hipnozla sağlanan rahatlama daha kalıcı olabilir. Başka bir deyişle, belirtiler, daha çok çocukluğun bitmemiş işlerine dayanıyorsa, hipnozla iyileştirilmeleri, son zamanların bitmemiş işlerinden ileri gelenlere göre daha zordur. Gerilimler ne denli yakın geçmişten geliyorsa iyileşme o denli kalıcıdır. Bir savaş sırasında hipnozun, savaş alanı yakınında, hastanın evine gitmesinden sonrasına göre daha iyi sonuç vermesinin nedeni budur.

Hipnoz, nevrotik belirtileri çabucak gidermenin en iyi yolu mudur? Bu, daha çok terapistin kişiliğine bağlıdır. Bazıları, olağan psikoterapi ile daha iyisini yapar, çünkü iyileştirici güçleri, psikiyatrik bir görüşme sırasında, hip-notik bir seansa göre çok daha büyük bir avantaj oluşturur. Herhangi bir psikiyatrik sağaltımın başarısı, olasılıkla (her ikisi de bunun ayırdında olsun ya da olmasın) hastanın İd'i ile terapist arasındaki ilişkiye bağlıdır ve bazı terapistler, hastanın İd'ini hipnotizmayla, bazıları ise konuşma ve dinlemeyle daha kolay etkilerler. Herhangi bir psikiyatrist tarafından uygulandığında hangi yöntem en iyi sonuçları ortaya çıkarıyorsa, doktorun insanları sağaltmada en etkin yolu odur.

Hipnotik sağaltım, basitçe hastayı hipnotize edip imgelerini değiştirmekten daha ötede bir şeydir. Değiştirilmiş imgelerin, kişinin uyanıklık kişiliğine uygun olması gerekir. Bu, genellikle hipnoz bittikten sonra tartışma seansları anlamına gelir. Çoğu psikayatrist, aynı belirtileri, aynı süre içinde, hipnoz olmaksızın da iyileştirebileceğine ve daha iyi sonuçlar alabileceğine inanır; çünkü, başlangıçtan itibaren değişmiş imgeler hastanın normal kişiliğinin bir parçası haline gelmiştir, ayrıea belirtiler kadar belirtilerin altında yatan nevrozun da sağaltılması başlayabilir ki bu hipnoz altındaki hasta için genellikle sözkonusu değildir. Bu psikiyatristler, histerik ses kısıklığını, elli dakikalık bir hipnoz seansı yerine elli dakikalık bir görüşme ile giderdiklerinde hastaya daha kalıcı bir iyilik yapabildiklerini düşünürler.

Hipnotizmada, terapistin, yerine bir şey koymadan belirtiyi ortadan kaldırması tehlikesi vardır. Nevrotik belirtiler, doyurulmamış İd arzularının yerine geçtikleri için, belirtiyi yok etmek, deneyimsiz gözlere daha iyiymiş gibi görünmesine karşın bazan bireyi güçlendireceğine zayıf düşürebilir. Dr. Treece, Horaoe Volk'un sesini düzelttiğinde Horace'ın sıkıntılı ve depresif bir hal aldığını anımsıyoruz. Yalnızca sesini etkileyen bir bozukluğun yerine, tüm kişiliğini etkileyen bir bozukluk geçmiş ve onu eskisine göre işlerini daha da yürütemez hale getirmişti. Dr. Treece, deneyimli bir psikiyatrist olduğundan Horace'ı konuşturduğu zaman 'sağaltımı' ile gururlanmadı, çünkü sağaltımın en önemli kesiminin henüz başladığının ayırdındaydı: Horace'ın belirtilerine neden olan gerilimleri gidermenin bir yolunu bulması gerekiyordu.

Doğa'nın çözümü, genellikle en iyisidir ve eğer biz karşılığında hiçbir şey sunmadan hastadan bu çözümü alacak olursak onu eskisinden de kötü edecek yeni bir belirtinin ortaya çıkması çok olasıdır. Bu yüzden bir hip-notist histerik bir karın ağrısını 'iyileştirebilir' ama hasta birkaç hafta sonra 'kör' olabilir. Bazan, hipnoz altında elde edilen bilgiler kullanılarak ya ea hastanın gerilimlerini giderecek daha az zararlı bir yol bulmak için hipnoz sonrası görüşmeler yapılarak buna engel olunabilir. Bazı olgularda, psikiyatristin imgesinin sağladığı destek, kişinin kendini belirtisiyle olduğundan daha güvencede duyumsamasına yol açabilir ve psikiyatristin, gerektiğinde kendisine yardım etmek üzere hazır olduğunu bildiği sürece, görünür bir belirtiden arınmış kalabilir.

Bugünlerde hipnotizmaya yöneltilen ilginin büyük kısmı, onun bir anestezi yöntemi olarak kullanılmasındandır. Doğumda, dişçilikte ve küçük ameliyatlarda ağrı kesici olarak başarıyla kullanılmıştır. Bir anestezik maddenin bilinen tehlike ve rahatsızlıklarını taşımadığı için etkin biçimde kullanabilenlerin elinde hipnoz, iyi bir araçtır ve o kişilerin sayısı da giderek artmaktadır. Büyük ameliyatlarda, hatta doğumda kullanılması yine de risklidir; kesin olmama olasılığı vardır ve herkese uygulanamaz çünkü başarı için gerekli uyku derinliği her zaman sağlanamaz. Ayrıca, eğer önceden duygusal karmaşa içinde bulunan insanlara uygulanacak olursa kötü art etkilerin ortaya çıkması olasıdır.

Hipnotizma, her zaman toplumun ilgisini çekmiştir, çünkü dramatik ve gizemlidir. Bazı hastaların daha tam ama daha az gösterişli sağaltımlar yerine hipnozdan etkilenmelerinin nedeni budur. Akılları bu biçimde çalışanlar tarafından hipnoz bir sahne ve salon hilesi olarak kulanılabilir. Bazı Hint fakirlerinin, insan gruplarını aynı anda hipnotize edebildiği söylenir. Bu, Amerika'da da sahne, radyo ve televizyonda yapılan bir şeydir. Bazı daha saygın hipnotistler, grup hipnozunu, hastaları sağaltmak için kullanırlar ama bu, değeri kanıtlanması gereken, deneysel bir yöntemdir. Çoğu insana kesinlikle önerilemez, çünkü bazı olgularda, özellikle paranoidlerde, öncekinden da karmaşık bir duruma yol açabilir.

Şu andaki bilgilerimizin ışığında, hipnoz hakkında yaygın biçimde sorulan bazı sorular, aşağıdaki biçimde yanıtlanabilir:

1. Bazı insanlar, bilgileri ve onayları olmaksızın hipnotize edilebilirler.

2. Hipnozla 'bir şeyleri daha iyi yapan' insanlar, yeterli güdülenme ile, onları, hipnoz olmaksızın da iyi yapabilirler.

3. Hipnoz, toplumdışı ve suç oluşturan amaçlar için kullanılabilir.*

4. Bazı insanlar, özellikle hipnotize edildikleri sırada bir psikozun kıyısındaysalar trans durumundan çıkarmayabilirler.

5. Daha önce belirtildiği gibi hipnozla bir belirtinin giderilmesi, çok daha ciddi belirtilerin ortaya çıkmasına yol açabilir.

Tüm bu olasılıkların çözümü, hipnozun, yalnızca şanssız sonuçları önlemeye yeterli psikiyatrik, tıbbi ya da psikolojik bilgisi, eğitimi ve ahlaki standartları olan kişiler tarafından uygulanmasıdır. Hipnoz, her zaman, psikiyatrist ya da hekim tarafından, sağaltım olarak önerilmeli ve hiçbir zaman hastanın isteği üzerine yapılmamalıdır.

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu